Sade Beş Denizler yıllar önce Tokat Honça Evi’nde başlayan, buradan İstanbul Kiva’ya, bir dönemde Berlin’e kadar uzanan gastronomik bir yolculuğun son noktası. Geleneksel lezzetlerin orijinal reçeteleriyle profesyonel mutfak koşullarına uygulanarak yaşatıldığı şef restoranı kimliğiyle Nişantaşı’nda adeta bir yıldız gibi parlıyor. Semt çok popüler ama mekanın ortaklarından Şef Deniz Şahin popülist kültüre taviz vermeyen bir kişilik. Gerçek bir mutfak âşığı olan Deniz Şef ve eşi Anadolu Halk Mutfakları Derneği Başkanı Adnan Şahin, Anadolu Mutfağı üzerine yıllardır yürüttükleri çalışmalar ile ülkemiz gastronomisinin bugün geldiği noktada oldukça önemli bir paya sahipler.
14 bin yıllık tarihiyle birçok medeniyete ev sahipliği yapan ve gelenekleri geleceğe taşıyan Anadolu’nun sahip olduğu gastronomik zenginliği gün yüzüne çıkarmanın yanı sıra sahip olduğumuz reçetelerin unutulmamasını ve yaşatılmasını sağlamak için yıllardır emek veriyorlar. Bu nedenle Sade Beş Denizler Mutfağı için, ikilinin kendini adadığı coğrafyada süregelen meşakkatli yolculuklarında ulaştıkları liman demem yanlış olmayacaktır. Modern historiyografinin, sosyolojinin ve iktisadın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü İbn-i Haldun’un ‘Coğrafya kaderdir’ sözünün adeta aynası olan bu restoran geleneklere olan tavizsiz bağlılığıyla özlediğimiz lezzetleri bize sunarken, adını aldığı coğrafyanın bilinmeyen lezzetlerini de öğrenmemize imkan veriyor. Kısacası buraya gelenler sadece karınlarını doyurmakla kalmıyor, bilmedikleri yemeklerle tanışma imkanı yakalıyorlar.
Sade Beş Denizler Mutfağı’nın eşsiz lezzetlerini tadarken Deniz Şahin’e “Beş Denizler Mutfağının” ne anlama geldiğini ve hikayesini sordum. Deniz Hanım “Beş denizler; Türkiye, Suriye, Irak, İran, Azerbaycan’ı içine alan Karadeniz, Hazar Denizi, Basra Körfezi, Kızıl Denizi, Akdeniz’in çevrelediği coğrafyayı ifade eder.” diyerek anlatmaya başladı ve “Beş denizler coğrafyasının kalbinde yer alan Türkiye, ne sıradan bir Avrupa ülkesidir, ne Ortadoğu, ne de bir Akdeniz ülkesidir. Türkiye aynı anda Avrupalı, Balkanlı, Karadenizli, Kafkasyalı, Ortadoğulu özellikleri taşıyan yegâne ülke konumundadır.” diyerek sözlerine devam etti. Asıl hedeflerinin “Sade” üst başlığı altında farklı içerikler ile “Beş Denizler” coğrafyasının lezzet sırlarına yolculuk yapmak olduğunu özellikle belirtti.
Yemeklerin lezzetine doyamadığım kadar bu keyifli ve öğretici sohbete de doyamadığımı özellikle belirtmek istiyorum. Ama her güzel yemeğin bir sonu olduğu gibi Deniz Hanım da bu keyifli sohbete noktayı “Mutfak adına tüm dünya için kesinlikle çok özel bir hikâyemiz var; anlatanı, kahramanları, özetle her şeyi ile bu coğrafyaya ait olan. Beş denizler coğrafyası olarak adlandırılan büyük, derin ve kadim coğrafyanın zenginliklerini tüm dünyaya anlatmak istiyoruz. Geleneksel mutfaklar adına tüm ilgili toplulukların, grupların ve bireylerin kültürel miraslarına saygı göstermek konusunda kararlıyız. Çünkü geleneksel mutfaklar; toplulukların, grupların ve kimi durumlarda bireylerin bir parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ürünler, yemekler ve içecekler ile mekânları sürdürülebilir kılmak anlamına gelir.” diyerek koydu.
Gelelim Sade’nin menüsüne öncelikle masanıza gelen her yemeğin malzemesi ait olduğu coğrafyadan geliyor ve geleneksel reçetesine uygun olarak size sunuluyor. Buraya geldiğinizde her gün en az 12 çeşit sıcak tencere yemeği; sekiz on çeşit zeytinyağlı ve ot kavurmasını deneme şansınız var. Her geldiğinizde farklı bir coğrafya ile tanışabilme şansını da yakalıyorsunuz bu vesile ile.
Sizde sadece doymak değil “Anadolu Mutfak Kültürü” keşfetmek istiyorsanız rotanızı kesinlikle Nişantaşı’na çevirmelisiniz.
***
Pandemi döneminde paket siparişlerde en fazla tercih edilen ürünlerden olan “Döner”, post pandemi döneminde kısıtlamaların gevşetilmesinden sonra da tahtını korumaya devam ediyor. Ülkemizin en sevilen lezzetlerinden olan döneri hemen hemen yaşadığımız her noktada bulmak mümkün.
Ancak döner gibi döneri bulabiliyor muyuz? Orası biraz şüpheli.
Ben de post pandemi döneminde İstanbul’un farklı semtlerindeki dönercileri ziyaret ederek lezzet ve kalitelerinin incelemeye başladım. Son 6 ay içinde ziyaret ettiğim dönerciler arasındaki en beğendiğim ilk beşi sizlerle paylaşıyorum.
· Tarihi Karadeniz Döner Asım Usta / Beşiktaş
· Bayramoğlu Döner / Kavacık
· Tatar Salim Döner Lokantası / Ataşehir
· Abdülkadir Restaurant / Bakırköy
· Ağababa Döner / Ümraniye
· Tadım Büfe / Yeşilyurt
Dönercileri izlemeye devam ediyorum. Yorumlarımı daha geniş bir dosyada sizlerle bu köşede yakında paylaşacağım.
***
Hafta sonuna lezzet ve keyif katmak isteyenler, cumartesi akşamı için Fenerbahçe Dr. Faruk Ayanoğlu Caddesi üzerinde yer alan Saca Ocakbaşı meze ve kebap çeşitleriyle ideal bir tercih olabilir. Eğer giderseniz İstanbul’da bulabileceğiniz en iyiler arasında ilk beşe arasına koyduğum “Adana Kebabı”nı mutlaka denemenizi öneriyorum.
Pazar günü için 2008 yılından beri İçerenköy’de Karadeniz’in eşsiz lezzetlerini İstanbullularla buluşturan Kaçkar Restaurant’ı tercih edebilirsiniz. İster doğal lezzetlerden oluşan “Yayla Kahvaltısı”nı deneyin isterseniz birbirinden lezzetli pide çeşitlerini deneyin.
Yeni haftaya keyifli bir başlangıç yapmak isteyenlere Ataşehir’de hizmet veren Beeves Grill & Brasserie’nin iyi bir seçenek olacağını düşünüyorum.
Salı günü için tipik bir müdavim lokantası olarak 1960 yılından beri Nişantaşı’nda hizmet veren Tatbak samimi ortamı, sıcak atmosferi ve lezzetli menüsüyle biçilmiş kaftan.
Çarşamba gününe özel önerim yine kahve severler için. Bu hafta rotanızı Bebek’e çevirin. Semtin simge adresi Bebek Otel’in karşı sırasında yer alan Cup of Joy’un nitelikli kahve çeşitleriyle kendinizi şımartın.
Perşembe gününe noktayı Caffe Vergnano 42 Maslak’ta İtalyan mutfağının eşsiz lezzetleri ve pizza çeşitleriyle koyun.
Cuma akşamı haftanın yorgunluğunu balık ve deniz mahsulleri ile atmak isteyenlere, Sarıyer’de uzun yıllardır lezzet ve hizmet kalitesini hiç bozmadan misafirlerini ağırlayan Limanda Balık’ı öneriyorum.
Haftaya görüşmek üzere…