Şimdilerde adına ‘’baş örtüsü’’ denilen, Fransızcası ‘’turban’’ bilinen, annelerimizin, kız kardeşlerimizin; ‘’eşarp’’, ‘’yazma’’ ‘’leçek’’, ‘’vala’’, ‘’şal’’, ‘’beyaz örtü’’, ‘’namazlık’’, ‘’çember’’, ‘’keşan’’, ‘’yemeni’’, ‘’kofi’’, ‘’alınlık’’, ‘’bone’’, ‘’miray’’, ‘’yaşmak’’ ve benzeri adlarla çeşitli yörelerde, çeşitli adlarla bilinen ‘’baş örtüsü’’ ‘’dinden geçinenlere’’ çok ekmek yedirdi. CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu da ‘’yeter artık bu istismardan çok ekmek yediniz. Elinizden bu istismar aracını alıyorum. Halkımız nezdinde bir sorun olmaktan çıkmış bu istismar alanını daha fazla istismar etmemeniz için yasal bir statüye kavuşturmak için yasa tasarısı hazırladım. Buyurun birlikte yasalaştıralım’’ dedi. Sıkışan iktidar tarafı el yükselterek; ‘’bu işi Anayasa değişikliği ile yapalım’’ diye çıkmaz yola koymak istiyor. Toplumda kabul gören, bir zamanlar önemli ‘’sorun’’ iken ‘’sorun olmaktan çıkan’’ bu konu yeniden içinden çıkılmaz bir ‘’karşı devrim’’ sorunu haline getirilmek istenmektedir.
CHP’nin yasa teklifi istemesi elbette tartışılabilir. Lehte aleyhte düşünceler ileri sürülebilir. Tartışılıyor da. İktidar, ‘’elinden oyuncağı alınan çocuk’’ gibi mızıklanıyor. Bir şey söyleyecek ya. Laf olsun torba dolsun.
Madem anayasal bir düzenlemeyi gerekiyordu neden şimdiye kadar anayasal düzenleme yapmadınız. Bırakınız anayasal düzenlemeyi bir yönetmelikle iş hal oldu.
Yoksa anayasa değişikliği diyerek şimdilerde; ‘’dernek’’, ‘’vakıf’’, ‘’cemaat’’, ‘’ku’ran kursu’’ gibi adlarla sürdürülen din istismarcılarının özlemi olan ‘’tekke ve zaviyelerin’’ yeniden açılması zeminini mi yoklamak istiyorsunuz.
CHP’nin amacı yıllarca İktidar ve yandaşları tarafından istismar edilen ve yapılacak seçimde ‘’CHP gelirse baş örtüsü yasağı yeniden gelir’’ yalanını ortadan kaldırmaktır. İktidar ve yandaşları ellerindeki bu silahı, korku aparatını kaybetmek istememektedir.
MADDE 1- Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üst kuruluşlarına bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınlar, yürüttükleri mesleğin icrası kapsamında giyilmesi gerekli cübbe, önlük, üniforma vb. dışında kıyafet giymek ya da giymemek gibi temel hak ve özgürlükleri ihlal edecek biçimde herhangi bir zorlamaya tabi tutulamaz.
MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.’’
Kanun Teklifi, CHP Genel Başkanı, 3 Grup Başkan Vekili ve 132 milletvekilinin imzasını taşıyor. Görüldüğü gibi Kanun Teklifi üç maddeden oluşmaktadır. Aslında sadece bir maddelik Kanun diğer iki madde biri yürütme, diğeri de yürürlük tarihi maddesidir.
Teklifin gerekçesi;
- Türkiye'nin imzacısı olduğu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi insanlık ailesinin bütün üyelerinin eşit ve devredilemez haklara sahip olduğu,
- Anayasa'nın 12'nci maddesinde; “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğu,
- Demokratik, laik hukuk devletlerinde bireylerin sahip olduğu dini inanç ve kanaat hürriyeti hiçbir sınırlamaya tabi tutulamayacağı,
- Laikliğin, din ve vicdan hürriyetini engelleyecek biçimde yorumlanamayacağı,
- Aksine laiklik din ve vicdan hürriyetinin kullanılmasının teminatı olduğu,
- Dini konulardaki bireysel tercihler ve bireylerin yaşam tarzı devletin müdahalesi dışında olduğu gibi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 19'uncu maddesiyle teminat altına alınan ifade özgürlüğü, kıyafetini seçme özgürlüğünü de kapsadığı,
Şeklindedir.
CHP‘nin baş örtüsüne yasal güvence getirilmesi teklifi üzerine, iktidardan anayasal düzenleme yanıtı geldi. Buna göre; Anayasa’nın; ‘kanun önünde eşitlik’ başlıklı 10’uncu, ‘temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasını’ düzenleyen 13’üncü, ‘eğitim ve öğrenim hakkını’ düzenleyen 42’nci, ‘çalışma hakkı’ başlıklı 49’uncu ve ‘kamu hizmetlerine girme’ başlıklı 70’inci maddelerinde değişiklik yapılması düşünüldüğü görülmektedir.
Anayasa’nın bu sayılan maddelerinde değişiklik bir anlamda bütün zaten halledilmiş bir sorunu çözmek yerine daha ilerideki bazı tasarrufların öngörülmesi, daha başka olayların zeminini oluşturma şeklinde anlaşılabilir.
Ülkemizin duayen gazetecilerinden Fikret Bilâ’nın bir kitabı yayınlandı. Kitabın adı aynen şöyle; ‘’IŞRAK DEVRİM/ 1923’TEN 2023’E’’ İlk bakışta fark edilmezse de kitabın ‘’KARŞI’’ kelimesinin ‘’IŞRAK’’ olarak yazılması kitabın başlığından başlayarak çok güzel bir ‘’ironi’’ yapıldığı görülmektedir. ‘’KARŞI’’ sözcüğünün tersten yazılmasını görünce kitabı okumadan içeriğini hemen fark ediyorsunuz.
Sayın Bilâ, ‘’devrimin’’ nasıl ‘’karşı devrime’’ dönüştüğünü kronolojik olarak özenle hazırlanmış. Nezaket gösterip İmzalı olarak verdiği kitabı bir solukta okudum. Çok da yararlandım. Teşekkür ediyorum.
Kırmızı Kedi Yayınevi’nin baskı ve sunumu da çok başarılı. Kitap 270 sayfa. Sıkıcı değil, akıcı. Kısa ve özlü bir biçimde ‘’devrimden karşı devrime’’ 100 yıl boyunca nasıl adım adım geldiğimizi anlatıyor.
CHP Genel Başkanı’nın ‘’baş örtüsü konusunu’’ yasa güvencesine alma düzenlemesinin iktidar tarafından Anayasa değişikliği ile yapılması önerisi kendileri adına sanki bir ‘’el yükseltmesi’’ gibi sunulsa da bir anda malum çevrelerce ‘’karşı devrim atağına’’ dönüştürülmesi süreçte mümkün olabilecektir. Sayın Bilâ’nın kitabı konuyu daha iyi anlamamız için bize tarihi bir bakış açısı sunmaktadır.