Saat 4 yoksun,
Saat 5 yok,
6, 7, ertesi gün, daha ertesi...
Yıllardır aynı şarkıyı santrafor için söylüyor Fenerbahçe.
Şubat'ta yoksun, Mart yok, Mayıs Haziran daha ertesi.
Ve belki orta saha alırım...
En güzel forvet henüz alınmamış olandır...
Hani gece kabustan uyanıyorsun, oh be rüyaymış deyip geri yatıyorsun, devam ediyor ya, öyle.
Her sene aynı aylarda aynı şeyler oluyor diye başkan ve yönetim değiştirdi Fenerbahçe.
Herkes her şey değişti, aynı şeyleri yaşamak değişmedi.
Bu sene önceki yıllardan farklı bir yola girdi Fenerbahçe.
Yönetim geçen yılın ikinci yarısında elle tutulur bir oyun oturtmuş hocayı gönderme pahasına adım attı.
Sabır gösterilme potansiyeli daha yüksek, kalıcı ve uzun vadeli sistem oturtma potansiyeli yüksek hoca getirdi.
Bunu destekleyen de oldu karşı çıkan da. Ama karar alındı ve üstelik vakitlice yola çıkıldığı için de uygulama ihtimali güçlüydü.
8 YILA ULAŞMIŞ BİR BAŞARISIZLIK SÜRECİ
İki ay önce bir yazı yazdım, bu sabrı göstermeye gerçekten hazır mıyız, diye.
Çünkü Fenerbahçe totalde 8 yıla ulaşmış bir başarısızlık sürecinde büyük fotoğrafta sabırlı olsa da kısa vade sabrı hiç olmadı.
Her sene aslında sabrederek değil hızlı tüketerek başladı.
Dünyanın en hızlı duygu değiştiren, en hızlı yükselip en hızlı düşen insan topluluğu bu.
İslam Çupi'nin tarifinin altında da bu acayip yapı var zaten.
FENERBAHÇE’NİN DERMANI DERDİNİN TA KENDİSİ
3 Temmuz sürecinde bir gram geri vites yapılmamasının altında da bu kontrolsüzlük var.
Bu acayip tutku Fenerbahçe'nin hem zehri hem panzehiri.
Fenerbahçe'nin dermanı derdinin ta kendisi.
Dün, bugün ve muhtemelen daima...
A plus değil ne plus hoca getirirsen getir, bugünün hızlı reaksiyon dünyasında o sabrı bulamazsın.
Hele ki yılların birinci ihtiyacını ilk sırada çözmek yerine en sona bırakırsan hiç bulamazsın.
Çünkü bir golcü asla sadece bir golcü değil Fenerbahçe için.
Golcü yönetimin yılların meselesini çözdüm deme mesajı,
Golcü hatalardan ders çıkararak yürüyorum sinyali.
Sadece psikolojik de değil etkisi.
İlerde bir oyun merkezi, doğru koşularla alan açıcı ve en önemlisi son 4 yılın en değişmez sorununun ilacı: bi ti ri ci...
Çünkü büyük emek veriliyor.
Zaten travma da buradan çıkıyor.
Büyük emek ve büyük umuttan sonra aynı duvara çarpmak zor geliyor.
Üstelik dönüşüm sırasında geçen sene en çok güvenilen isimler kenarda kalıyor.
Camiayı tek başına yeniden ışığa çıkaran potansiyel güneş orada öylece duruyor.
Onlar durdukça insanın aklı da dili de durmuyor.
Kızıyor, söylüyor, yazıyor.
Haklı da.
Ama geçen gün yazdım. Şunu unutmamak gerekiyor.
Bu takım öyle ya da böyle çok tecrübeli, futbol motivasyonu çok yüksek bir hocaya teslim edildi.
Bu hoca geldi ve ekibiyle işe girişti.
Gördüğüm kadarıyla da bunu çok yüksek bir iştahla yapıyor.
Takımın oyun disiplinine bağlı kalma ve tempo yapma motivasyonu yüksek.
Oyuncularla diyalog iyi.
Tercihleri elbette eleştirilecek, herkes gördüğü hatayı söyleyecek.
Ama varmak istediği yeri hepimizden daha iyi biliyor.
Bir kez olsun anahtarı teslim ettiğimiz ustaya güvenelim.
Bir kez olsun şoförün direksiyonuna el uzatmayalım.
Kadıköy'de topçu ıslıklamayalım.
Yine mi suçlu taraftar be kardeşim, diyenler olacaktır.
Hayır değil.
Hiç değil.
Ama çözüm taraftar.
Çözüme giden yolun en güçlü anahtarı taraftar.
Bu arabanın yakıtı taraftar.
Hataları gören, söyleyen, ısrar eden taraftar.
Bu topçuları bu stresli ortamda doğru yöne itecek olan taraftar.
Düşenin elinden tutacak olan taraftar.
Ya anlıyorsunuz işte be kardeşim.
Biz bunu Rize dönüşünde, Denizli kupa maçında, yağmur altında Göztepe maçında,
Truva'da, pota konulacağını söylenen deplasmanda yaptık.
Yine yaparız.
Biz bu kara deryalardan sadece kendi ışığımızla çıkarız.