Gönüllü (gönülsüz mü demeliydim?) karantina günleri size neler düşündürüyor konulu, “Ne yapmalı, neler yapıyorsunuz?” başlıklı yazıma gelen övgü dolu yanıtları ve ev ödevlerini yazmaya kalksam hem İstanbul’dan Kars’a yol olur, hem de bir kitap olur inanın! Meğer insanların, hele de kadınların dağarcıklarında ne sürprizler, ne buluşlar, ne yetenekler, ne çareler, ne öneriler varmış. Onlarla gurur duydum ve ellerim kızarıncaya kadar alkışladım hemcinslerimi. Demem o ki akıllara karpuz kabuğu düşürmem iyi oldu. Düşsün ve düşürelim, hele de bugünlerde!
Efendim! Kadınların ticari yolculuğuna inanan biri olarak, bilinen sözü yinelemek isterim. “Tarihi erkekler yazar, masalları kadınlar!” Mutluluk nasıl yakalanır, zaman nasıl geçer, evde vakit nasıl doldurulur, çocuklar ve hane halkı nasıl meşgul edilir, evin içine ve moral değerlere katkı hangi yollarla sağlanır? İşte bana gelen yanıtlardan seçtiklerim! Amacım bir taşla iki kuş vurarak öneri sahiplerine not vermek, okurlara da ilginç notlar iletmek…
Şimdi kalkıp lafı çok uzattın bağla derseniz onu da yaparız. Bugün sizleri gelen cevaplarla buluşturma günüm ben aradan usulca çekiliyorum.
Moda’dan Prof. Dr. Nazan Bergişadi; “Ders verdiğim üniversitenin online sisteminden öğrencilerimi eğitmeyi sürdürerek, zaman zaman müzik dinleyerek vakit geçirmeye çalışırken bir eczacı olarak şu dizeleri döktürdüm; Ah korona korona/ Olduk biz paranoya/ Tez zamanda yanasın/ Çıkınca ilaç piyasaya!”
Bodrum’dan Arkeolog Işın Aküzüm; Bizim evde 7 yaşındaki kızımız Asya dolayısıyla tüm faaliyetler onun çevresinde dönüyor. Deniz kenarından iri taşlar toplayıp boyama, saksılara çiçek dikme, “online” eğitimde yanı başında yer alma, annem ve 60 yaş arkadaşlarının Pazar ve market alışverişlerini yapıp evlerine teslim etme vb. Bu aşamada şunu anladım ki; Öğretmenlik düşündüğümüzden yüz kat daha zormuş. Mucizeler yaratan eğitimcilerin ve sabırlı periler saydığım tüm öğretmenlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum.”
İzmit’ten Ayten Geyhan; “Ben süreci bazen Kars oyunları oynayarak, bazen Kafkas müziği dinleyerek, bazen de şiir denemeleri yazarak atlatmaya çalışıyorum. “Ah Kovid, Ah korona!/ Biz ne yaptık ki sana?/ Hayatı zehir ettin/ Allah seni kahretsin!”
İstanbul’dan emekli hemşire Semra Kaya; “Sen iyiysen sorun yok ama biz iyi değiliz. 20 günde karantina altındaki ülkede 21 kadın öldürülünce nasıl iyi olalım? Zamanımı takı yaparak, online koro kurslarımı sürdürerek, çok lezzetli ekmekler yaparak geçiriyorum.”
Moda’dan Avukat Şerife Özdemir; “Kitaplarımı düzenleyerek, yazlık- kışlık ayırarak, yakınlarımla görüntülü konuşarak, yıllar önce annemden ve kayınvalidemden öğrendiğim yöresel yemekleri ancak şimdi yaparak vakit geçirmeye çalışıyorum.”
Yeni Foça’dan Öğretmen Sema Aytaç; “Su doku çözmekten, örgü örmekten sıkılınca İngilizce çalışıyor, Sabahattin Ali okuyor, maske dikiyor, yazılar yazıyor, yorulunca da Leydi ve Güçlü adlı kedi ve köpeğimle meşgul oluyorum.”
Altınoluk’tan Dr. Fatma Tombul; “Gündüz hastanede, gece evdeyim. Dolap yerleştirerek, kitap okuyarak, bahçede turlayarak, ama en çok da uzun süredir duvardan bana bakan bağlamamı yeniden çalmaya başlayarak kendime meşguliyet alanları yarattım.”
İstanbul’dan Kriton Curi Gönüllü Evi başkanı Aynur Kurt; “Uzun süre sonra sarmadan böreğe, bozadan aşureye vakit alan lezzetleri deneyerek zaman geçirmeye çalışıyorum. Ama en zoru Zombi gibi giyinip alışverişe gidip, dönüşte çamaşır suları, kolonya ve dezenfektanlarla boğuşma kısmı!”
İstanbul’dan mağaza görevlisi Zeynep Atmışdört; “Çanta yaparak, resim çizerek, kitap okuyarak, farklı malzemelerle ekmekler deneyerek zamanı doldurmaya çalışıyorum.” (Bu arada Zeynep Hanım yaptığı çantaların fotoğraflarını yollamış! Yaptıklarının yanında Louis Vuitton, Gucci, Prada ne ki? O derece yani!)
Suadiye’den Begüm Yavuz; “Bu yazınız ve sorunuzla beni ne kadar ağlattınız biliyor musunuz? Evlat olarak anneme, anne olarak kızlarıma, anneanne olarak torunlarıma yetmeye çalışırken bir kez daha anladım ki ‘kaygı annelerin gölgesidir.’ Yazılarınızın sıkı takipçisi olduğumu unutmayın!”
Bostancı’dan Duygu Erbilek; “Evimin mutfağını atölyeye çevirdim. Sabahları yemek, öğleden sonra resim çalışmalarımı yapıyorum. Yaptığım resimler arasında çok beğenilen Kaplumbağa Terbiyecisi’ne yeniden odaklandım.”
Etiler’den İktisatçı Sevgi Turanlı; “Albümleri düzenlemek, torunlarım için aile temalı ve özel günleri içeren müzikli videolar hazırlamak işin keyifli yanı. Ancak sevdiklerinizi görememek, dostlarınızla buluşamamak var ya işte o çok zorluyor!”
İstanbul’dan emekli bankacı Füsun Gürman; “Yaşlı annemizin bakımı, kalorifer deliklerine kadar temizlik, yemek, ütü gibi ev işleri tüm zamanımı alıyor. En zoru da aynı şehirde olmamıza rağmen oğlumu ve gelinimi gönlümce görememek!”
Moda’dan emekli edebiyat öğretmeni Aygün Korkmaz; “Abla ve hala olarak sorumluluklarım ve görevim var. Onlara şu aşamada yetememek, dostlarımı görememek beni üzüyor. Anketinize bugünlerdeki ruh halimi en iyi betimleyen Sabahattin Ali’nin şu dizeleriyle katılıyor, yorumu size bırakıyorum. “Dışarda mevsim baharmış/ Gezip dolaşanlar varmış/ Günler su gibi akarmış/ Geçmiyor günler geçmiyor!”
Erenköy’den Sanat Tarihi Uzmanı Sevinç Arıkal; “Siparişle getirtilenleri paklayıp, havalandırıp sonra yerlerine koymak çok zor. Torunumuzu görememek en zoru! Süreç normale dönünce önce 5 yaşındaki Can’a camdan el sallayarak değil, candan sarılacağım.”
İstanbul’dan eğitimci Yakut Ekinci; “Kitap okuyarak, gazeteleri hatmederek vakit asla geçmeyince, müzik dinleyerek, beğendiklerimi dostlarımla paylaşarak sürecin sıkıntısını aşmaya çalışıyorum.”
MSM hocalarından oyuncu Türkan Kılıç; “(Doktor olan ablalarım duymasın ama!) Hiçbir doktorun tedavisi, senin ‘öpeyim geçsin’ sözün kadar işe yaramıyor anne!” (Yok canım! Gözüme bir şey kaçtı niye ağlayayım ki! Bu bölüm okuyunca benim ruh halim oluyor!)
Bu satırların yazarı diyor ki; Gösterilen ilgi gözlerimi yaşartırken, yayın yönetmenlerimi kızdırmamak, okurun sabrını taşırmamak adına oturup bir seçki yaptım ortaya bu çıktı. Görüldüğü gibi katılım ve ilgi çok büyük! Öneri var, dertleşme var, çıkış kapıları gösteren yollar var. Belli ki; Her şeyin önüne geçen bu bela, yaşamı durduran ya da askıya alan bu zorunlu ara bizi farklı arayışlara itmiş. Düne kadar alıştığımız yaşam kalıplarımızı değiştiriyor, hiç sormadığımız sorularla yüzleşiyor, kuaför, AVM, alışveriş, dostlarla buluşma, dışarda yemek yeme, yürüme, hava alma, araç kullanma, sokaklarda dolaşma, derse girme, işe gitme, vitrin bakma, konuşma yapma, kitlelerle buluşmayı askıya alıyoruz. Meğer ne güzelmiş deyip, derin ah’lar çekerek!
Özetin özeti notu: Düşünüyorum da; Pahalı tecrübeler yaşamak bu ulusun dertli ve deneyimli olduğu bir alandır, ama böylesi görülmedi, görmedik bugüne kadar. Meğer hayali bile cihan değerinde ne kadar konforlu bir çocukluğumuz ve gençliğimiz olmuş bizim. Yüzümüzün gülen yanını kaybettik sanki bir süredir. (bu bölüm bendenizin ruh halidir.)
Kutlama ve Teşekkür notu: Umutsuzluğuma umut katan, benim için Oscar’lık ve Nobel ayarında sayılan tüm yanıt ve önerilere teşekkür ederim. Tarafımdan özenle ve kişiye özel olarak hazırlanan başarı belgeleri ve onur plaketleri hayat normale dönünce yapılacak görkemli bir törenle sahiplerine teslim ve takdim edilecektir!
Alkış ve moral notu: Tüm katılımcılara okkalı bir alkış sesi lütfen…