Türkiye'yi yöneten iktidarın görevi kuşku yok ki; Türk insanını ele güne muhtaç etmeden, ekonomik kriz yaşatmadan, birbirine düşürmeden huzur içinde yaşatmak olmalıdır.
Birçok televizyon haberinde Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine karşı polisi orantısız güç müdahalesi anlatılırken deniliyor ki;
- "Üniversite giriş sınavlarında Türkiye'nin ilk 500 - 600'üne giren öğrencilere bu kadar sert muamele yapılır mı?"
Demem o ki;
İster en düşük puanla, ister en yüksek puanla üniversiteye girsin hiçbir evladımız polisin "orantısız güç" kullanmasına maruz kalmamalıdır.
***
Yangına körükle gidilmez…
AKP hükümetinin başı Erdoğan'ın şu sözleri kabul edilemez;
- "Terör örgütlerinin üyesi olan bu gençleri biz ülkemizin gerçek manada milli ve manevi değerlere sahip gençleri olarak kabul etmiyoruz.
Siz öğrenci misiniz, siz talebe misiniz yoksa siz rektörün odasını basmaya kalkışan orayı işgale kalkışan terörist misiniz?
LGBT yok böyle bir şey. Bu ülke millidir, manevidir."
AKP hükümetinin iktidarın eş başkanı Devlet Bahçeli'nin şu sözleri de kabul edilemez;
- "CHP Genel Başkanı, gözaltına alınan yasa dışı örgüt üyelerine 'Çocuklarımız, öğrencilerimiz ve Türkiye'nin evlatları' diyor.
- Kılıçdaroğlu ya aklını peynir ekmekle yemiş ya da iradesini ve siyasetini terör örgütlerine rehin bırakmıştır.
- Türkiye'nin böyle evlatları yoktur. 'çocuk' veya 'öğrenci' dedikleri vandaldır, barbardır, gözlerini kan ve nefret bürümüştür.
- Sırtlarını ajanlara, zalimlere ve karanlık çevrelere dayamış olanlar evlat değil, başı ezilmesi gereken zehirli yılanlardır. Yasa dışı eylemleri diğer üniversitelere teşmil etmek için kuyruğa girenler bunun bedelini acıklı şekilde ödemelidir."
Büyük Türk Milletine açık seçik soruyorum:
- Evlatlarımızı, "Terörist" ilan eden Erdoğan'ı ve Bahçeli'yi onaylıyor musunuz?
Ben diyorum ki;
Varsa suçu olan, yargı önüne çıkartırsınız ama, mahkeme kararı ile suçlu bulunmadan tek bir evladımızı "terörist" ilan edemez, başlarını ezemezsiniz.
***
Değerli okurlarım,
Büyük Türk Milletini kutuplaştırmadan, bölmeden, bir kısmını ötekileştirmeden, toplu halde karalamadan, özgür medyaya baskı yapmadan, muhalefete hakaret etmeden hitap etmek özetle Türkiye'yi sorunsuz yönetmek iktidarın anayasal görevidir.
Boğaziçi Üniversitesi'ne Melih Bulu'nun atanması ve öğrencilerin ilk tepkisi üzerine üniversite kapısına kilit taktıran AKP iktidarı, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun öğrencilere verdiği desteğe aşırı tepki gösterdi.
Peki, AKP hükümetinin başı Recep Tayyip Erdoğan'a soruyorum:
- Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk'u,
- İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu
- YÖK başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç'ı öğrencileri sakinleştirmek ve ikna etmek için neden Boğaziçi'ne göndermediniz?
- Öğrenci tepkilerinin çeşitli illere yayılmasından siyasi rant mı bekliyorsunuz?
- Oy kayıplarınızı böyle mi durdurmak istiyorsunuz?
***
Değerli okurlarım,
Amerika'nın yeni Başkanı Joe Biden'ın Erdoğan'a ilk tepkisi Boğaziçi Üniversitesi'nde yaşanan olaylara ve LGBT bireylerini hedef alan açıklamalarına ilişkin oldu.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price şu açıklamayı yaptı.
- "Öğrencilerin ve göstericilerin gözaltına alınmasından endişe duyuyoruz,
- Cinsel azınlıklara karşı nefret söylemini şiddetle kınıyoruz"
Ayrıca;
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği de şöyle tepki gösterdi:
- "Barışçıl gösterilere katıldığı için gözaltına alınan öğrencilerin ve protestocuların derhal serbest bırakılması ve polisin orantısız güç kullanımına son vermesi çağrısında bulunuyoruz.
- Yetkililerin nefreti ve LGBT bireylere karşı ayrımcılığı teşvik eden homofobik ve transfobik açıklamalarını kınıyoruz."
Peki, eski başbakana da sorayım
- 1967'de Boğaziçi Üniversitesi'ni bitiren,
- 1974 ve 1975'de asistan profesör, 1978 yılında doçent, 1983 yılında profesör olan Prof. Dr. Tansu Çiller; neden suskun, neden seyircisin?