Uzmanlara göre; “önlem alınması şart olan”, CB’na göre; “imtihan, kadere inanmak ve sabırla atlatmak” olan, bazılarına göre “depremle yaşamaya alışmak zorundayız” şeklinde yorumlanan, DİB’na göre; “Ölüme her an hazır olmak gerektiği” şeklinde açıklanan bir büyük deprem daha yaşadık. Rahmetli dayım Elazığ Şeker Fabrikası müdürlüğü yaptığı için çocukluk anılarımda çok özel bir yeri olan Elazığ ve üniversite yıllarımda tanıştığım değerli Malatyalı arkadaşlarımdan ötürü bu iki ilimize karşı bağlarım derin ve derinlerdedir…
Her iki ilde de yaşamını yitirenlere rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Yüreğimiz Elazığ ve Malatya depreminin sarsıntısını yaşarken; büyük bir sorumluluk duygusuyla sarıp sarmalayan, kucaklayıp teselli eden, tek vücut- tek yürek olan arama- kurtarma ekiplerine iyi ki varsınız diyorum.
27 araçlık dev kara filosu, onlara havadan eşlik eden 1 helikopter, özel koruma ordusu ve CB uçağıyla bölgeye intikal eden ve cenaze namazına katılarak gözyaşı akıtan AKP genel başkanının; “Sorun sadece inşaat malzemesi çalmaya indirgenemez. Depremlerde ortaya çıkan felaketin asıl sebebi, kamudaki yolsuzluklar ve yönetim sorunudur!” şeklinde yıllar önce yaptığı açıklamaya bugün katılıp katılmadığını merak ediyorum.
Yüzlerce binanın yıkıldığı, bir çok binanın ağır hasarlı olduğu Elazığ ve Malatya’daki 6.8’lik deprem için, 81 ilden yardım istenmeden yardıma koşanlara, uçaklar dolusu malzemeyle gelen Azerbaycan ekibine, yardım eden ve yardımcı olan herkese, her kesime ağız ve gönül dolusu teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu depremle bir kez daha; Yorgun binaların, yorgun sahipleri huzurlarını, gençler umutlarını yitirdiler. Keşke 70 milyar liraya yakın deprem vergisini duble yollara, uçuk kaçık, çılgın projelere, yap-işlet-devret sistemine değil de ülkenin ihtiyaçlar sıralamasındaki önceliklere harcasaydık! O zaman felaketlerle daha kolay baş eder, bazı ülkeleri de kıskanmaktan vaz geçerdik.
Keşke Kamu İhale Yasası’nı 187 ayda 186 kez değiştirmeseydik! O zaman belki 41 cana mal olan, 1607 yaralının olduğu, 45 kişinin enkaz altından çıkarıldığı depremde bu kadar yoğun bir acı yaşamazdık.
Keşke bütün Avrupa’daki toplam müteahhit sayısı 50 binden biraz azken! Almanya’da ki müteahhit sayısı 3 bin 550 iken! Türkiye’de 145 bininin geçici belgeyle iş yaptığı 453 bin 497 müteahhit sayımızla birinciliği elimizde bulundurmasaydık.
O zaman demirden çimentoya, işçilikten kaliteye yapılanları çok daha kolay denetler, Japonya’da olsa kimsenin burnunun kanamadığı 6.8 şiddetindeki depremle yerle bir olmazdık.
Hal böyle iken! Bir yanda yıkılan binalara, mucize eseri kurtarılanlara, eksi 13 derecede yaşama tutunmaya çalışanlara, özverili çalışan görevlilere, eliyle toprağı kazıyıp kazazedelere ulaşmaya çalışanlara, yardım için çırpınan milyonlara, yok olan köylere bakıp, diğer yanda da avanta- talan- yağma düzenine arka çıkanları görünce; Depreme imtihan diyenler bu sınavdan çaktı mı dersiniz?