Sayın Binali Yıldırım beklendiği gibi İstanbul’a aday oldu. CHP adayı İmamoğlu ile yarışacak. Seçime 3.5 ay gibi kısa bir süre var. Yıldırım’ın tanınma konusunda sorunu yok. Yalnız herkes bir yanını yeni öğreniyor. Erzincan’lı olarak bildiğimiz Sayın Yıldırım’ın Ağrı kökenli mi, Kürt mü, Alevi mi olduğu konuları yeni yeni tartışılmaya başlandı? Yüzde 12 HDP seçmenine şirin görünme gayretinde olabilir mi acaba?
Sayın Yıldırım’ın bilinen kısa CV’si şöyle; 20 Aralık 1955 yılında Erzincan Refahiye doğumlu. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Gemi İnşa ve Deniz Bilimleri Fakültesi mezunu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Belediye Başkanlığı döneminde İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmeleri Müdürü. 2002-2013 ve 2015-2016 yılında Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı. 65 nci Hükümet’in Başbakanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 28 nci dönem Başkanı. Şimdi de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı.
Sayın R. Tayip Erdoğan 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. Tam 25 yıldır aynı zihniyet İstanbul’u yönetiyor. AKP’li Yıldırım ve partisi AKP’nin İstanbul’un Trafik keşmekeşinden, betonlaşmasından, yeşil alan fakirliğinden ve depreme hazır olmadığından sorumluluğunun çok büyük olduğu unutturuluyor.
Televizyon açık oturumlarında, gazetelerin köşe yazılarında Sayın Yıldırım parlatılırken CHP adayının onun karşısında ne kadar kifayetsiz olduğu ise ballandıra ballndıra anlatılıyor. Yıldırım Tanınıyor da başarılı mı, başarılı bir belediye başkanı olacak mı? Partisinin ve üyesi ve başkanı olduğu Hükümetlerin İstanbul’un yaşanacak bir şehir olmaktan çıkmasından payı yok mu? Bu konular hiç konuşulmuyor tanınıyor da tanınıyor! Zaten kendileri çok uyumludur. İsmi ile müsemma ‘’Bin Ali’’ olmadı ‘’İn Ali’’ diye tanındı! Topbaş gibi bir gün O’na da; ‘’hadi in Ali’’ diyebilirler.
Yukarıda da belirtiğim gibi Sayın Yıldırım Erzincan’lı. Uzun süredir siyaset sahnesinde olmasına karşın Ağrı’lı olduğunu bilmiyorduk! Başbakan olarak seçim çalışmaları için Hakkari'de yaptığı konuşmada, "Benim de geçmişim Kürt. Kürtlüğünüzle gurur duyun" dediği basında yer almıştı (5 Haziran 2018 tarihli Yeniçağ Gazetesi). Daha sonra tanıdığım bir yakınından edindiğim bilgilere göre; ‘’Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinin Tayir Köyünde geldikleri bilgisini almıştım. Ama aradan yüzyıllar geçtiğinden dolayı hiçbir ilgi ve izlerinin kalmadığını’’ söylemişlerdi.
Bir aidiyete mensup olmak mı, yoksa o aidiyeti yaşam tarzı olarak benimsemek mi kişiye anlam kazandırır? Binali Bey’in böyle bir anlam algısına şimdiye kadar şahit olmadık. Durduk yerde nerden çıktı Binali Bey’in Ağrı’lı ve Kürt oluşu!
Sayın Yıldırım AKP Genel Başkanlığı’na seçilmeden önce Kürt’lerle ilgili yayın yapan Rûdaw yayın ekibi Binali Yıldırım'ı yakından tanımak için doğduğu Kayı Köyünü ziyaret etmiş, Yıldırım'ın amcasının oğlu Mehmet Şerif Yıldırım ‘’ailenin Kürt olduğu iddialarının asılsız olduğunu’’ söylemişti.
AKP’nin HDP’yi şeytanlaştırıp kendisine yaklaştırma taktiği, CHP’nin de bu şeytanlaştırma oyununa gelmesi CHP’nin seçim şansını azaltmaya dönük bir manevradır. CHP’nin aday tespitinde HDP’yi yok sayması, gözden ırak tutması akıl almaz bir şeydir.
Genel Başkanları, Parti Yöneticileri Milletvekilleri, Belediye Başkanları ve partilileri hapiste olan HDP’nin bir takım vaatlerle, tavizlerle ikna edilmesi ve bu seçimin de kotarılmasının fısıltıları Binali Beyin Ağrı’lı olması algısı ile ilgili olabilir mi?
Bu arada HDP’lilerin AKP-MHP ittifakının kopma noktasın geldiği yakın zamanda, AKP ile yeniden ‘’çözüm süreci’’ bağlamında ittifak için hazır olduğuna dair demeç ve açıklamaları da hafızalarımızda tazeliğini korumaktadır.
Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile ilgili tartışmalar nedeniyle Sayın Yıldırım’ın 14 Temmuz 2013 tarihinde NTV’de yayımlanan söyleşide; ‘’Yavuz Selim Köprüsü’nün adının değişmeyeceğini’’ belirttikten sonra devamla; ‘’Yavuz Sultan Selim Alevi kırımına dair iddialar soyut iddialardır.’’ Demişti.
Büyükşehir Belediye Başkanlığı için ise; ‘’aday olmayı düşünmüyorum, benim yapacak başka çok işim var.’’ Dedikten sonra bugün tıpış tıpış aday olmasının kendi iradesi dışında oluştuğunu göstermektedir! Zaten AKP’den herhangi bir irade ile bir göreve ne gelinir ne de gidilir. ‘’Bin Ali’’ denir binilir. ‘’İn Ali’’ dediklerinde ise paşa paşa inilir!
CHP yönetiminin korkak, AKP tuzakları arkasında sürüklenen politikaları korkarım ki Partiye pahalıya mal olmaz! CHP AKP’nin HDP’yi şeytanlaştırma oyununa kanmadan demokrasi güçlerini bir arada tutulmasını muhakkak sağlamalıdır. HDP’nin yüzde 12 İstanbul oyu demokrasi için çok önem arz etmektedir. CHP’nin İstanbul’u kazanması için ilaç gibi gereklidir.
HDP oylarının AKP’ye gitmesi, HDP’nin aday çıkarması veya HDP’lilerin sandığa gitmemesi CHP için de demokrasi için de telafisi güç bir durumdur. CHP aday tespitinde yaptığı hatayı bu şeytanlaştırma oyununu bozmada cesur davranarak AKP’nin tuzağını düşmemelidir.
Yeni bir yıla girerken Ülkemizin içinde bulunduğu demokrasi ayıplarının geride kaldığı, insanların; inanç, etnik yapı ve aidiyet farkı gözetilmeksizin eşit bir şekilde gelecek yeni yıllarda yaşaması dileklerimle…