İnsanı çıldırtmaya sürükleyen bir sürü gelişme yaşanıyor. Ama ben yine bir başka çıldırtıcı meseleden kentsel dönüşümden devam edeyim. İstanbul’daki konutların büyük bölümünün, hem de çok büyük bölümünün yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor. İktidar da yerel yönetimler de bunu teşvik ediyor zaten.
Marmara Depremi’ni 20 yaş civarı insanlar hatırlamayacaklardır ama büyük bir yıkım yaşandı. Üstelik bir anlamda da ülkeyi politik olarak bugünlere getiren yıkım. Resmi rakamlara inanmayın. İstanbul’da üç büyüklerden birinin stadyumunda maç izleyen herkesin bir anda öldüğünü düşünün. Sonradan ölenler, yaralananlar, sakat kalanlar, ruhsal yaralanmalar bu hesaba dahil değil... Yüzlerce bina yıkıldı veya oturulamaz hale geldi.
Evet İstanbul’daki (ve başka kentlerdeki) derme çatma yapıların yenilenmesi gerekiyor. İçinde yaşayan bizler için. Ama tezgah (bildiğiniz tezgah) öyle değil. Yıllardır sürüyor bu sorun. Kentin değerli yerlerindeki yapılarda müteahhitler daire alıyor, apartman maliki olarak kentsel dönüşüme başvuruyor. İtiraz edenlerin silahlı tehdide varıldığına yönelik ciddi duyumlar var.
Bir şekilde müteahhit ikna ediyor ve kat maliklerine kendi evlerini küçülterek, üstelik üstüne para vererek satıyor devlet teşvikiyle. Şöyle düşünün, biri geliyor “Evinizin tekrar sizin olması için bana şu kadar para vereceksiniz. O parayı verseniz de evin bir odası benim” diyor.
“Olur mu öyle şey” derseniz, başınıza gelirse anlarsınız. Zaten bence memleketteki en büyük dert, dertlerin başınıza gelince anlaşılması. “Mahkeme var hukuk var” diye düşünenlere bir şey demeyeceğim.
İlk yazıya atıfla tekrar Avcılar’a döneceğim. Büyük bir yıkım var. (Bu arada bu kadar yıkımın olduğu yerde asbest ve diğer kansorejen maddeler yıkım alanına hortumla su sıkılarak berteraf edilmeye çalışılıyor!) Daha da önce yazdığım gibi zaten ödenemez haldeki kiralar bu kadar yıkımın ardından oluşan kiralık konut ihtiyacı nedeniyle daha da fırlamış durumda.
Aslında anlaşılıyor ki, yönetenlerin derdi halkı güvenli evlerde oturtmak değil. Esas hikaye o evleri yapacak müteahhitler, o müteahhitlerden pay alacak birileri…
Sorun tabii ki sadece Avcılar’da değil. Kentin dört biryanı müteahhitlerin ve onların ‘işbirlikçi’lerinin iştahını kabartıyor. Son iki örnek: Okmeydanı ve Çekmeköy…
Çekmeköy’ün iki önemli parkından biri AKP’li belediye tarafından imara açıldı. Semt sakinlerinin direnişi nedeniyle iş makineleri polis korumasında parkta yıkıma başladı.
Okmeydanı’nın Fetihtepe mahallesinde ise bambaşka bir durum yaşanıyor. Daha önce bellerinde silahlı adamların semt sakinlerini tehdit ettiği Fetihtepe’de rantsal dönüşümün adımları belediye ve polis tarafından atılıyor. Mahalle zorla boşaltılmaya çalışılıyor. Önce 30 konutun elektriği kesildi. Mahallelinin tepki göstermesi üzerine devreye polis girdi. Mahalle abluka altına alındı. Tepki gösterenler gözaltına alındı. Ters kelepçeyle gözaltına alınanlar arasında çocuklar da var.
Evleri yıkılanlar bu fahiş fiyatlarla nerede oturacak? Temel sorunlardan biri bu. Devletin öngördüğü kira yardımı ile İstanbul’da ev bulmak mümkün değil.
Çözüm var aslında. Üstelik çok basit. Binlerce, hatta on binlerce boş konut var İstanbul’da. Birgün’de Gökay Başcan’ın geçen yılın sonunda yaptığı habere göre ( https://www.birgun.net/haber/konut-var-ama-zenginin-elinde-358303 ) İstanbul’da 400 bin ile 700 bin arasında boş konut var.
Devlet bin beş yüz lirayı o boş konutların sahibine verir ya da başka bir çözüm bulunur. Kentsel dönüşüm mağdurları evleri bitene kadar burada yaşarlar. Sadece kentsel dönüşüm için binalarını kaybedenler mi? Öğrenciler, yüksek kira mağdurları…
Olmazsa ne olur. Kiralar böyle yükselmeye devam ederse işgal edilir o yerler. Örneği yok mu? Var. Hem dünyada, hem Türkiye’de…