Dün doğum günümdü.
3 Eylül 1972’de Zeynep Kamil Hastanesi’nde doğduğuma göre her ne kadar kütük Rize’nin Fındıklı ilçesi Çağlayan köyünde olsa da artık yarım yüzyıllık İstanbullu olmuşum.
Çocukluğumda babaannemler Teşvikiye’de oturuyordu. O zamanlar belki de kentin en yüksek apartmanı olan SSK’nın Sigorta apartmanında. Muazzam bir Boğaz manzarası vardı kiralık dairenin.
Babaannemde en sevdiğim hobilerden biri dürbünle Boğaz’a bakmaktı. Özellikle de Boğaz’ın inci gerdanlığı Kız Kulesi’ni izlemek ve büyüklerimden Kız Kulesi efsaneleri dinlemek. Benim dinlediğim efsanenin aslı Rapunzel’in hikayesiymiş. Bozuntuya vermeyin.
Derhal konuya giriyorum.
Uzun zamandır vapurla karşıya geçmiyordum. Perşembe günü 1 Eylül’dü. Dünya Barış Günü eylemini izlemek için Kabataş’tan dostum Kansu Şarman’la Kadıköy’e gitmek için vapura bindik. Büyük Taarruz’daki lojistik sıkıntısından başladık Fenerbahçe’nin stoper sıkıntısından devam ederken giydirilmiş Kız Kulesi’ni gördük. Ve aylardır restorasyonun sürdüğü geldi hatırımıza. İnşallah bir anormallik olmaz diye lafladık Kız Kulesi üzerine.
Neyse dün akşam evde otururken birden o fotoğraf düştü önüme. Ters ışıkta Kız Kulesi bayağı Kız Kulübesi’ne dönmüş gibiydi. Sonra sosyal medyada paylaşılan bir videoda durum daha belirgindi. Arkadan vapur geçiyordu ve kuleden eser yoktu. Tabii sosyal medya bir anda patladı. Herkes bir bilgi kırıntısı arıyor. Meselenin aslını astarını anlamaya çalışıyordu.
O esnada saat 10 sularında Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ‘‘1940’lı yıllarda kız kulesinde yaşanan yangın sonrasında yapılmış olan betonarme eklenti, alanında uzman isimler olan Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, Prof. Dr. Feridun Çılı, Han Tümertekin ile İstanbul Teknik Üniversitesi ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi tarafından hazırlanan yapının depreme karşı dayanımının olmadığına ilişkin raporlar ve yine danışman hocalarımızın kontrollüğünde hazırlanan projeler doğrultusunda evrensel koruma ilkelerine bağlı kalarak külah kısmı yapıdan uzaklaştırılmakta, özgün malzemesine uygun olarak yapılmasına yönelik çalışmalar devam etmekte olup restorasyona ve Kız Kulesine ilişkin tüm belgeler ve gelişmeler https://kizkulesi.com sitesinden tüm halkımızla paylaşılmaktadır’’ dedi.
Güzel, Kültür ve Turizm Bakanlığı yeterli olup olmadığı tartışmalı olsa da hızlı bir aksiyon almıştı. Hemen ben de bu paylaşım öncesi birkaç kez kizkulesi.com adlı sayfaya yeniden döndüm.
Zeynep Ahunbay ve Han Tümertekin elbette bu restorasyon projesinin en büyük güvenceleri. Cv’lerini koymuşlar. Altında ‘‘Teknik Raporlar’’ kısmı var. Telefondan açamadım. Sonra bilgisayardan girdim ve bu kez açıldı. Ayrıntılı bir rapor. Tarihçesi anlatılıyor Kız Kulesi’nin, sonra yıllar içinde yapının nasıl zarar gördüğünü yer veriliyor. Gerçekten çok detaylı bilgiler var. İçinde çok sayıda fotoğraf da dikkat çekiyor.
Teknik raporun son sayfasında Prof. Dr. Zeynep Ahunbay ve Yüksek Mimar Han Tümertekin imzalı ‘‘teknik rapor hakkında görüş’’ bulunuyor.
Profesör Ahunbay ve Mimar Tümertekin sekiz maddelik bir rapor kaleme almışlar.
‘‘Kulenin üst kesimindeki betonarme eklerin korozyona uğramış olmaları ve yapısal güvenliklerinin bulunmaması nedeniyle kaldırılmaları istenmektedir. 1940’larda yapılan betonarme döşeme, merdiven ve çatının yaratıkları riskler dolayısıyla kaldırılmaları uygun bir öneridir. Sökülen öğelerin hazırlanacak restitüsyon projesine göre aslına uygun bir biçimde ahşap kullanılarak kullanılması konusunda öneriler olumludur. Kulenin doğusuna 19. Yüzyıl sonunda eklenen tek katlı bölümün 1999-2000 onarımı sırasında betonarme olarak yenilenmesi olumsuz olarak değerlendirilmiştir. Bu yapının geleneksel yöntemlerle yeniden yapılması önerisini olumlu bulmakla birlikte, karar vermeden önce, söz konusu yapının yıkım öncesi durumuna ilişkin verilerin rekonstrüksyion için yeterli olup olmadığının ve şu andaki onarım bütçesi olanaklarının da gözden geçirilmesinin uygun olacağını düşünmekteyiz.’’
İlk iki maddede iki uyarısı var Ahunbay ve Tümertekin’in. Sonraki maddelerde de bir itiraz ve iki gözden geçirme tavsiyesi var.
‘‘Geleneksel yapılarda hatıllar duvarların iç ve dış yüzeyleri boyunca yerleştirilir ve ‘peştüvan’ denilen ara bağlantılarla birleştirilirler. İTÜ raporunda Şekil 22’de tek bir hatıl gösterilmiştir. Bu çizim araştırmalar ışığında gözden geçirilmelidir... Çatlakların çevrelerinin onarımı ve iyileştirilmesi konusunda İTÜ ekibi tarafından önerilen plastik onarım ve yenileme önerilerinin de mevcut duvarların durumu ışığında gözden geçirilmesi yerinde olacaktır. Özellikle kesme taş tekniğinde olmayan duvarlardaki çatlakların Şekil 17’de önerildiği de onarılması mümkün değildir. Boşalmış derzlerin basınçlı enjeksiyon uygulanması uygun değildir’’
Teknik rapor ile Ahunbay ve Tümertekin değerlendirmeleri ortada. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün paylaşımı da. Külah ya da kubbe olarak tarih edilen yapı aslında yalnızca Kız Kulesi’nin en tepesinde bulunan metal kısmı kapsıyor. Ama dünkü paylaşımlar onun altındaki taş kulenin de olmadığını gösterir nitelikte. O da kaldırıldı mı kaldırılmadı mı? Bu sorunun yanıt bulması gerekiyor.
Bir başka konu daha var. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy hem geçtiğimiz yıl haziran ayında hem de ekim ayında yaptığı açıklamalarda Kız Kulesi’nin Nisan 2022’ye yetiştirileceğini söylemişti.
Kız Kulesi’ne dair sürecin aktarıldığı kizkulesi.com’da açılışın Ekim 2022’de yapılacağı belirtiliyor.
Fakat dünkü tartışmadan sonra bir güncelleme daha geldi ve Kız Kulesi’nin açılışı Cumhuriyet’in 100. yılına ertelendi. Ama restorasyonun Ocak’ta mı Aralık’ta mı biteceği hala belirsiz.
Restorasyonu yapan müteahhitlik şirketiyle yapılan anlaşma nasıl acaba?
Kız Kulesi, Boğaz’ın inci gerdanlığı olması bir yana İstanbul’un görkemli mimari miraslarından biri. Kız Kulesi’nin akıbetini her İstanbullunun merak etmesi, bu abidenin üzerine titremesi çok normal.
Umarım Kültür Bakanlığı gece yarısı yaptığı paylaşımla hepimizin yüreğini bir parça olsun ferahlatan Mimar Seda Özen Bilgili’nin de yer aldığı bir grubun ziyaretine olanak sağlar ve kamuoyunun bu konudaki sorularına yanıt verecek bir tutum alır.
Ziya Osman Saba’nın mısralarındaki Kız Kulesi’ni yine en özgür ve en özgün haliyle göreceğimiz günlere:
‘‘Geliyor Boğaziçi’nden doğru
Bir iskeleden kalkan vapurun sesi,
Mavi sular üstünde yine
Bembeyaz Kızkulesi…’’