Bu hafta neler konuştuk?

Bugün farklı kulvarlarda kulaç atarak, düne, güne, yarına yönelik kaygılarımı paylaşma günüm. Neden derseniz? Şundan! Bazen bir birim öfkelenirsiniz, bazen...

Neşe Doster Yazar nesedoster@yahoo.com

Bugün farklı kulvarlarda kulaç atarak, düne, güne, yarına yönelik kaygılarımı paylaşma günüm. Neden derseniz? Şundan! Bazen bir birim öfkelenirsiniz, bazen bin birim. Ama bazen de kapıldığınız öfkeyi herhangi bir ölçü biriminin karşılamasına imkân olmayacak kadar öfke duyarsınız. O kadar yani, o derece yani…

Özgüveni Nirvana noktasına ulaşmış yöneticilerin öngörüsü(!) sayesinde Suriye, Mısır, Libya derken dış ilişkilerimizde geldiğimiz değerli yalnızlığa kaygıyla bakıyor, Libya’ya asker göndermenin yaratacağı sorunları ve belirsizlik ikliminin bizi daha nelere sürükleyeceğini korkudan açılan gözlerle izliyoruz.

Resmi gazetede yayınlanan genelgeleri görünce ülkede kaç adet yönetim şekli var, kaç adet idari yapılanma var diye umutsuzluğa kapılıyoruz.

Seçilmiş belediye başkanlarının devre dışı bırakıldığı, halkın iradesinin yok sayıldığı keyfi uygulamalara yenileri ilave edildikçe; Örneğin “Akıllı Şehir Eylem Planı Stratejisi” (artık ne demekse!) gibi akla ziyan örnekleri duyunca, yerel seçimleri yapmamanın alt yapısı mı oluşturuluyor, yandaşlara yeni makamlar mı ikram ediliyor gibi sorulara yanıt arıyoruz.

“Ben ekonomistim” diyen CB ne der bilemeyiz ama! Paramızın sürekli değer kaybettiği, gıdaya, giyime, ekmeğe, ulaşıma, suya, elektriğe, benzine, doğalgaza ödediğimiz bedelin sürekli artması karşısında daha nereye kadar kuşkusuyla yaşıyoruz.

Eğitimin her kademede bir bilinmeze doğru sürüklendiği, özel okulların ve özel üniversitelerin ya kapanıp ya el değiştirdiği, yıllardır yolunda gitmeyen pek çok şeyin artık gün yüzüne çıktığını görünce çocuklarımız, ülkemiz, yarınlarımız adına umudumuzu yitiriyoruz.

Gaziantep’te bir okul müdürünün; “Baş belası karma eğitimden vazgeçilmeli!” mesajını, İstanbul İl Sağlık Müdürü’nün; “Edep, adap, inanca uygun giyinmeleri” için personele yolladığı resmi yazıyı, Yalova Üniversitesi’nde görevli bir doçentin; “Bir erkeğin farklı illerde evi ve eşi olabilir ve bu durum meşrudur” şeklindeki açıklamasını görünce! Yönetime göz kırpan, ilk seçimlerde “beni unutmayın!” demeye çalışan bu müdür ve hocalardan nedir çektiğimiz sorusuna etkili ve yetkili zevattan cevap bekliyoruz.

“Şimdilik bir işim var ama nereye kadar?” “Gencim, eğitimliyim, işsizim ne zamana kadar?” “İşyerim kapanırsa, kapının önüne bırakılırsam ne yaparım!”, “Hayallerim bitti, geleceğe ait umutlarım tükendi, ne yapacağımı bilmiyorum!” gibi kişisel ve toplumsal sorunların yanına bölgesel ve küresel olanları da ilave edince korkuyla, kuşkuyla yaşıyoruz.

2019 yılında 474 kadının öldürüldüğünü, zanlıların genelde adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığını, katillerin sokaklarda yeni avlar peşinde dolaştığını, yeni cinayetlere zemin hazırlandığını görüyoruz.

İmar barışının, vergi affının, bedelli askerliğin getirilerine rağmen bütçe açığı ağız uçuklatacak noktaya gelmiş, dış borcu uçmuş, yağmur gibi yağan zamlar karşısında ne yapacağını şaşırmış ülkemizde; bu duruma sarayın çok bilen uzman kadrolu elemanlarının nasıl bir açıklama getireceğini yaman merak ediyoruz.

Her alana müdahil olan, her sektörü düzenleyen, her konuya dalış yapan, kendini her alanda denetim mekanizması olarak gören- gösteren, insanların tercihlerini- yaşam tarzını sınırlayan, yasaklar koyan, yargılayan, müdahale eden, karışan, fikir beyan eden, yetinmeyip talimatlar yağdıranların! Açlık sınırının 2 bin lirayı geçmesini, 1.8 milyon esnafın kepenk indirmesini, işsizliğin 8 milyona dayanmasını nasıl yorumlayacağını bilmezmiş gibi (!) soruyor, cevabı gözlerimizi açarak ve dört gözle bekliyoruz.

Nereye kadar gideceğini, nerede duracağını hesap edemeyen, zemin, muhatap, toplumsal taban tanımayan, aklı- bilimi hiçe sayan yönetimlerin hâkim olduğu ülkelerde yaşananlardan ders alınacağını umutsuzca hayal ediyoruz.

Soruları kendime sorduğum, yanıtları kendimce verdiğim bu yazıya soruyla başladık, soruyla bitirelim. Tüm bunlardan sonra geleceği çalınan gençlerin hesabını kim verecek? Alt üst olmuş dünyalarında çıkış arayanların dertlerine kim derman olacak?

Olup biteni özetleyip yazıyı bitirirken klasik sorudur ama her klasik soru gibi dosdoğrudur! Gelin birlikte sorarak çözüm şansı görüyor musunuz diyelim, yanıtı da hemen ve bireysel verelim! Hayır…

Tüm yazılarını göster