Avusturya’da ilköğretime devam eden toplam öğrenci sayısı 330 bin civarında, Hollanda’da 200 bin, Finlandiya’da 360 bin, Danimarka’da 472 bin, Norveç’te 438 bin, Katar’da 138 bin kadarmış. Biz sadece ilköğretime giden 339 bin Suriyeli öğrenciye sahibiz. (Şükürler olsun ki Afgan’lar okul çağını geçmiş!)
Bu oranlar durup dururken neden aklıma geldi derseniz? Tabii ki durup dururken gelmedi. Şuraya gelmek istiyorum. İşsizliğin garanti olduğu, mezunlarının yüzde 95,6’sının işsiz olduğu eğitim fakülteleri alarm veriyorsa! Ürün ekip borç biçen çiftçinin borcu 72 kat artmışsa! Esnaf; “aldığımı satamıyorum, sattığımı alamıyorum” diye yakınıyorsa! İflaslar yüzde 116 artmışsa! Bir yandan itibardan tasarruf yapılmazken, diğer yandan kamuya tasarruf tedbirleri genelgesi yayınlanıyorsa! Gerçekleri geleni yazmayıp ne yapacaksın?
Başta AOÇ olmak üzere kupon araziler, yeşil alanlar, ata toprakları, ormanlar akli dengesi yerinde olmayan, yarı çıplak meczuplar(!) tarafından yakılıyorsa! Ticari, siyasi, politik hesaplarla başta hukuk, eğitim olmak üzere her anlamda dibe vuruş yaşanıyorsa! “Öğrenen kadın çocuğuna da öğretir” gerçeğiyle yüzleşen cehalet kadından korkuyorsa! Tosladığımız ortak duvarları ağzımıza almak, aklımıza getirmek, masaya yatırmak giderek zorlaşıyor, özellikle toz kondurmamamız isteniyorsa! Göze görüneni yazmayıp ne yapacaksın?
İtibar, ihtişam öne çıkıp diplomatik ve siyasi gelenekler devre dışı bırakılıyorsa! En önemli sorunlara bile bilimsel değil, ticari, siyasi, oy ve seçim hesabıyla ödünler vererek yaklaşılıyorsa! Sokakta gördüğümüz gülen bir çocuğun kahkahaları sicim gibi akan gözyaşlarımızı siliyorsa! Ülkemizde 32 milyon kadın çalışabilir durumda iken sadece 10 milyonu çalışıyorsa! Cumhuriyetin emekleri hoyrat eller tarafından yerle bir ediliyorsa! 145 ülkenin nüfusu kadar bir nüfus İstanbul’da yaşıyorsa! (16- 20 milyon arası deniyor). Bu yoğunluk 4 Berlin, 7 Paris ediyorsa! Düşündüklerini yazmayıp ne yapacaksın?
OECD raporuna göre ülkemiz; adalete güvende 36 ülke arasında 29.sırada, eğitimden memnuniyet sıralamasında en sonda yer alıyorsa! Bizim ısrarlı külliye inşamıza Kıbrıs halkı; “Bizim külliyeye değil, yeşile, parka, hastaneye ihtiyacımız var!” diyerek karşı çıkıyorsa! Son birkaç yılda sadece Almanya’ya üç bin Türk doktor gitmişse, İsveç’e gidenlerin sayısı yüzü bulmuşsa, diğer ülkelerle birlikte 5 bin dolayında doktor ülkesini bırakıp başka diyarlara göçmüşse! Her dalda üstün yetenekli, iyi eğitimli, işinin ehli beyinler fırsat bulunca ülkeyi terk ediyorsa! Gündemdeki sorunları paylaşmayıp ne yapacaksın?
Şunu da eklemek isterim! Üniversiteden Sevgili Hocam Ioanna Kuçuradi’nin derslerinde aldığım notların başında gelen; “Okumanın, öğrenmenin, görmenin, üretmenin yaşı ve sonu yok. Yaşamak; emek emek, ilmek ilmek dokuma sanatıdır” sözü aklımdan çıkmıyorsa! Yazmayıp ne yapacaksın.
Hele de gözlerimizin önünden gitmeyen o sessiz gözlerdeki çaresizlik yerini umuda bırakmadan! Büyük çoğunluğa hâkim olan öfke ve umutsuzluk aşılmadan! Eğitimde fırsat eşitsizliğine, işsizliğe, yoksulluğa çare bulunmadan! Gençlerin hayalleri yok sayılmadan, kadın cinayetleri önlenmeden! Neyi yazacaktık? Niye yazacaktık?
Not 1: Yazdıklarım bildiğiniz şeyler ama tekrar da yarar var diye yazdım ve uzattım.
Not 2: Haberler yorucu, olaylar yıpratıcı, sorumlular sorumsuz, gidişat temelsiz, tabansız, sağlıksız olunca yazdıklarım ve sıraladıklarım canınızı sıktı biliyorum. Haklısınız benim de canım çok sıkılıyor…
Not 3: Tam da içimden geçenleri Cumhuriyet Gazetesinden Kamil Masaracı dile getirerek demiş ki; “Arada düşünmemeyi düşünsem, fena olmayacak!” Keşke…