“Ne Öğretmenlere Ziya Olabildi Ne Eğitime” başlığıyla yayınlanan yazıda ve öncesinde ayrıntılı olarak ortaya koymuştum aslında: Ziya Selçuk, MEB’i falan yönetmiyor. Bakanlıkta olup bitenleri bile göremiyor. Hatta duymuyor bile… Yalnızca bakıyor, basına ve medyaya mostralık fotoğraflar, görüntüler veriyor. Ya gerisi…
İşte bu geriye kalanlara dair biri küçük ama önemsiz olmayan, diğeri ise kelimenin gerçek anlamında büyük iki olay! İkincinin yanında küçük ve önemsiz olarak görülme, nitelenme yanılsaması yaratabilecek olan bir iddiayla başlayalım.
Sonra da “MEB’de Büyük Operasyon” başlığı altında yapılan açıklamalara geçelim…
Bakanlık koridorlarında alenen konuşulan iddialara göre birileri, nüfuzlarını kullanarak bir özel okulun dijital rehberlik programının, başka bir özel okula “fahiş” diye nitelenen bir fiyata pazarlanmasını, satılmasını sağlıyor.
Adlarını vermeyeceğim ama bunlar sıradan özel okullar değil. Alıcı İstanbul merkezli ve Türkiye’nin yaklaşık on büyük kentinde, sayıları yirmiye yaklaşan (belki de daha fazla) okulları var. İddialara göre satıcı ise ne alıcı kadar büyük ne de İstanbul merkezli... Ama son iki üç yıldır yıldızı çok hızlı parlıyor! Ve nedense, dijital rehberlik programı da “fahiş” denilen bir fiyata alınıp satılabilecek kadar gözde! O kadar gözde ki alıcı, taa İstanbul’dan kalkıp, onca yolu tepip gelmiş ve boynunu bükerek MEB’teki birilerinin ve aracının kapılarını çalmış!!! Bunların kimlere ait ve hangi özel okullar olduğunu, varın, sizler düşünün artık!
Bu satışa aracılık yapan kişi ise MEB’in bir genel müdürü. Eski mi, yoksa yeni mi? Orasını ben bilmem. Ama bir bakan olarak, belki Ziya Selçuk bilebilir! Ya da soruşturma açtırabilirse, öğrenir ve bu aracı genel müdürü tüm kamuoyuna açıklar!
Şimdi soru şu: İki özel okul arasındaki dijital rehberlik programının pazarlığı ve satışı neden MEB’deki nüfuz sahibi birileri üzerinden yapılmaktadır? Nüfuz sahibi olan bu birileri kimdir ya da kimlerdir? Bu birilerinin, satış sonrası, odalarında sevinçle “Çak” yaparak bu olayı kutladıkları genel müdür kimdir? Bu genel müdür hâlâ MEB’teki görevinin başında mıdır? Yoksa başka bir yerde mi?
Öte yandan, bu genel müdür, sıfatını, MEB’deki makamını, koltuğunu ve statüsünü kullanarak, başka akçeli işlerde de aracılık, komisyonculuk yapmış mıdır? Yoksa o nüfuzlu birilerinin hatırına binaen ve bir kez mi yapmıştır? Peki; ne karşılığında? Örneğin; dijital rehberlik programının satışındaki rolü nedeniyle, bu genel müdüre, satıcı özel okul tarafından komisyon ödenmiş midir? Son bir soru: Ziya Selçuk, bu olayı biliyor muydu? Yoksa şimdi mi öğrendi?
Yeri geldikçe etikten, ahlâktan, ahlâki değerlerden, haysiyetten söz eden Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’tan yukarıdaki soruların gereğini yapmasını ve kısa zamanda kamuoyunu aydınlatmasını bekliyoruz. Çünkü “etik, ahlâk, ahlâki değer, haysiyet” kavramları, gereği yapılmadığı sürece, bomboş bir lakırtıdan öte hiçbir değer taşımaz. Bir MEB bakanına, hele hele eğitim bilimci, PDR profesörü Ziya Selçuk’a da bu yakışmaz! Yoksa yanılıyor muyum?
Gelelim asıl konuya, yani “büyük operasyona…
10 Eylül Perşembe günü, saat 21.37’de twitter üzerinden “MEB’de Büyük Operasyon” başlığıyla bir dizi iddiayı dile getiren dört sayfalık ayrıntılı bir açıklama yapıldı.
@RTErdogan, @ziyaselcuk, @EmniyetGM, @EmniyetAnkara, @tcsavunma hesaplarının da etiketlenerek, “MEB’DE BÜYÜK OPERASYON @mebbuyuk” adlı twitter hesabından yapılan paylaşım, ekindeki dört sayfayla birlikte, “Bu Yazıyı İhbar Kabul Edin.” sözleriyle sunuldu. Ancak daha sonraki saatlerde ilgili twitter hesabına erişilemedi.
Paylaşımı ve açıklamayı yapanlar “Biz Kimiz …” ara başlığını attıkları bölümde, kendilerini “Ak Parti döneminde atanmış”, “Ak Partiyi koruma ve kollama sorumluluğu taşıyan”, “yapılan yanlışların Ak Partiye mal edilmemesi gerektiğine inanan”, “gerçek vatan evlatları” olarak nitelemektedirler.
Burada sormak gerek: Bakanlıkta, AKP zamanında göreve getirilmeyen kaç kişi kaldı ki? O halde bu kavga neyin kavgasıdır? Kimler neyi paylaşamamaktadır?
Neyse sorularla yazıyı uzatmadan devam edelim…
“İhbar Kabul Edin!” denilerek paylaşılan ve doğrulanmaya muhtaç dört sayfalık açıklama içerinde yer alan iddiaları bu kısa yazıda aktarabilme olanağı yok elbette. Ancak metin dikkatle okunduğunda, daha başlıktan itibaren öne çıkan ilk husus, gülmeyin ama, “Ziya Selçuk’a darbe” yapılacağı iddiasıdır!!!
İkincisi, bakan yardımcılarından birinin de bu darbeye ve çevrilen ayak oyunlarına, tuzaklara alet edilmek istendiği, hatta bunun için “Kıbrıs’a kumara götürüldüğü” iddiasıdır. Üçüncü ve temel husus ise MEB’te karşılıklı olarak çıkar hesapları içerisinde olan ve birbiriyle çatışan, birbirlerine diş bileyen, birbirinin ayağını kaydırmak isteyen organize gruplar olduğunun sergilenmesidir. Ortaya koyduğu iddialardan bir diğeri ise bakanlıkta akçeli işlerin, “ticaret”in çok sevildiğidir.
İlgili ve yetkili kişi ve kurumlara gönderilen bu açıklamalarda yer alan iddialara ilişkin neler yapılıp yapılmadığını, yakın gelecekte bir biçimde öğreneceğiz elbette. Keza bu iddiaların, MEB içerisinde birbirleriyle çekişen organize gruplardan birinin diğerleri hakkında ileri sürdüğü iddiaların gerçeğe uygun ya da gerçeğe aykırı ve asılsız uydurmalar olup olmadığını da öğreneceğiz.
Ancak belirtmeliyim ki MEB’in içler acısı halini ortaya koyan açıklamada yer alan iddialar vahimdir. Aslında eğitimin nasıl ve kimler tarafından bir enkaza dönüştürüldüğünün de göstergesidir. Görünen odur ki eğer iddialar doğruysa, bu MEB teşkilatının, en üstünden en altına dek, bırakın eğitime ve topluma, göstermelik ve akçeli işler dışında kendisine bile faydası yoktur.
Neylersiniz ki, toplumsal çözülmenin ve kültürel çürümenin dört bir yanı sardığı koşullarda ahlâki değer erozyonu ve yozlaşma tüm kurum ve kuruluşları hem de en tepeden başlayarak en alt kademeye dek sarmalına alır. Hiçbir toplumsal kurum ve kuruluş bundan ari değildir. Tıpkı günümüzde olduğu gibi… MEB’de yaşananlar da bunun tezahürüdür aslında… Yapılan açıklama da bunun bir örneği… Al birini vur ötekine…
Bakalım nereye ve ne zamana kadar dayanacak bu köhne yapı, bu köhne düzen… Bakalım yıkıldığında kimler kaçacak, kimler altında kalacak, bu çürümüş, dört bir yanından iğrenç kokular yükselen köhne yapının, köhne düzenin… Biliyorum, geriye bir virane kalacak! Ama buna rağmen, bu köhne, bu kokuşmuş ve dört bir yanından irinler akan kapitalist sömürü ve soygun düzeninin bir an önce yıkılmasından başka çare de yok!
* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Lağımpaşalı”, “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında / Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com
1 https://www.gercekgundem.com/yazarlar/atalay-girgin/2532/ne-ogretmenlere-ziya-olabildi-ne-egitime
2 “MEB’DE BÜYÜK OPERASYON” adlı açıklama metninde, MEB içerisinde görev yapan çok sayıda kişinin adı geçiyordu. Bu kişilerin adlarını, aynı metin içerisinde cevap haklarını kullandırma olanağı olmadığı için yazmadım. Keza üç internet sitesinin de MEB içerisindeki kişilerle doğrudan ya da dolaylı sahip ilişkisinden söz ediliyordu. Bunlara da yer vermedim.