Hemen söze gireyim! Herkesin her şey olabildiği ve her şeyi bildiği ülkemizde bazı tuzu kurular kalkıp “sorun büyük değil, siz büyütüyorsunuz” demiyor mu? O halde sorundan çok ne var, hangi birini saymalı deyip sürdürelim!
Tablo vahim mi vahim! İnsanlar yangında canını, malını, evini, tarlasını, hayvanını, kovanını, traktörünü, gelinliğini, el emeği göz nuru çeyizlerini, özenle hazırladığı kışlık erzakını kaybetti. Kararmış duvarların, kavrulmuş kolonların ortasında çaresiz kaldı. Evini tutuşturan, hayvanını diri diri kavuran yangına karşı yardım çığlığı attı. Ya arazi açmak, ya zarar vermek, ya ihmalden, ya beceriksizlikten, ya plansızlıktan, ya da boş vermişlikten kaynaklanan nedenlerle köylerimiz, kentlerimiz, yerleşim birimlerimiz, nefes aldığımız hava, ayağımızı soktuğumuz deniz, içtiğimiz su, bastığımız toprak tükendi. Yetmedi, bitmedi…
Dereler kurudu, yeşil bitti, ormanlar yakıldı, ağaçlar kesildi, denizler kirletildi, nehirler, akarsular, göller, çaylar atıkla dolduruldu, şehirler betona boğuldu, yaşanmışlıklar, kalbe kazınmış anılar, gezilen sokaklar, sevilen yerler, kurulan hayaller, umutlar, özetle ülke tükendi. Kusura bakılmasın! İçimden sadece ülkemin demirbaş sorunları için üzülmek, kaygı duymak ve sık sık ağlamak geliyor ve bu konuda yalnız değilim. Tüm ülke aynı durumda! Daha ne olsun!
Gerçeği söylemek gerekirse! Yaşadığımız her sorunda yöneticilerin çözüm aramışlığı, bunu davul zurnayla ilan etmişliği, yaptıklarını sık sık övmüşlüğü vardır!
Mesela! Bir yandan brifing alıp, diğer yandan talimat veren, havadan kontrollerini yaparken, karadan trafiği kitleyen CB’nın depremde, selde, salgında, yangında çayı düşünecek hali kalmayan yurttaşa keyif çayı fırlatması!
Mesela! TOKİ’nin “millet can TOKİ rant derdinde” dedirtircesine her fırsatı değerlendirerek, krizi fırsata çevirerek evi yananlar için; “Yöresel mimari köy ev evi projesi hazır!” müjdesi!
Mesela! Yanıp küle dönen Manavgat’ın Gündoğmuş ilçe belediye başkanının; “TOKİ ev yapacak, evi eski olanlar, keşke bizim de evimiz yansaydı diyecekler!” şeklindeki akla zarar açıklaması! Çözüm arama, ilan etme, övünme değil midir?
Sorma ne haldeyim! Bu günlerde Zeki Müren’in harika yorumuyla okuduğu; “Ah bu yangın beni öldürüyor yavaş yavaş/ Kor kor alevler yanıyor içimde, beni kül ediyor/ Sorma ne haldeyim/ sorma kederdeyim/ Sorma yangınlardayım başım duman” şarkısı tam da bizi ve ruh halimizi anlatmıyor mu?
Üzgünüm! Tiyatro, sinema, seslendirme ustası, devlet sanatçısı Nedret Güvenç aramızdan ayrıldı. Othello’dan Macbeth’e, Çalıkuşu’ndan Bozuk Düzen’e, Kanlı Düğün’den Vişne Bahçesi’ne sanatla geçen bir ömrü 90 yaşında noktaladı. Tam da burada kendisiyle ilgili anımı paylaşmadan geçemem.
Yıllar önce ders verdiğim kurumda karşılaştığım Nedret Güvenç, Karslı olduğumu duyunca; “Devlet Tiyatrosu olarak 1960 yılında turne nedeniyle Kars’a geldik. Gittiğimiz her yerde biz tiyatro oyuncularına yenge diye hitap ediliyordu. Kars’ta ‘hanımefendi’ diye hitap edilince çok etkilendik.” Demişti.
Bu söz üzerine Kars’ın; Cumhuriyeti kadın erkek eşitliği olarak gören, kadını Cumhuriyet projelerinin temeline oturtan cumhuriyet yönetimine ve onun kurucusuna büyük destek veren illerden biri oluşuyla bir kez daha kıvanmış, memleketimin çağdaş yapısına ve uygar duruşuna ilişkin bu net tavrını iyi görmek ve okumak gerekir diye düşünmüştüm. Işıklar içinde yatsın…