20. yüzyıl İtalya'sının en önemli entelektüel yaratıcılarından olan Pier Paolo Pasolini, büyük bir sinema ustası olmasının yanı sıra, önemli bir şair roman, senaryo ve oyun yazarı, edebiyat ve sanat eleştirmeni, siyaset düşünürü ve eylemcisi, sivil itaatsizlik ve direniş ustası, gazeteci, ressam, çevirmen, kemancı, sürati ve çevikliğiyle yıldız bir futbolcu, basketbolcu, usta bir eskrimci ve iflah olmaz bir muhalifti.
Teorema, Pasolini'nin 6. filmi...
Kendisini hem bir şair hem de sinemacı olarak gören Pasolini, bu iki sanat dalını da ayrılmaz bir bütün olarak görür.
Şairken gerçeğin peşinde halusinatif bir pragmatik aşkla koştuğunu söyler, sinemayı da "gerçeğin yazılı dili" olarak tanımlar.
Edebiyatı dil nedeniyle milliyetçi bulduğu için reddedip, uluslarötesi bir dil olan milliyetçilik barındırmayan yeni bir dile, yani sinemaya geçer.
Pasolini'nin görsel şiirinin en açık örneği de Teorema’dır.
Roma'nın alt tabakalarını filme alarak isim yapan Pasolini, en büyük nefret nesnesi olan burjuvaziye cepheden saldıracağı bu filmi için sanayi burjuvazisinin kalbi olan Milano'ya gider.
"Burjuvaziden bahsettiğim zaman bir sosyal sınıftan çok, gerçek ve somut bir hastalıktan bahsediyorum. Son derece bulaşıcı bir hastalıktan... Öyle ki kendisine karşı savaşan kuzeyli işçileri, güneyli göçmen işçileri, hatta kendi içinden çıkıp bu işçilerle dayanışma içinde olanları bile hasta eden bir bulaşıcılık bu. Burjuvazi, kurbanını ısırarak kendisi gibi mutsuz, çirkin, yaşamdan koparılmış, kirli, suçluluk duygusunun kucağında acı çeken agresif ve yoz bir varoluşa mahkum eden bir vampirdir" der yönetmen.
Bu nefreti, ki bunda kendisi de burjuva aileden geldiği ve küçük burjuva estetizmi ve mizahıyla donanmış olduğu için bir öznefret de olduğunu itiraf etmiştir, yansıtmak için yönetmenlik stilini de değiştirir.
Aileyle yabancılaştırıcı bir kurgu ve özellikle sinematografi ile tanışırız. Aileyle tanıştıktan sonra sırada misafirin geliş muştusu sahnesi vardır.
Müzik kısa bir süre için pop müziğe döner.
Ağır ve koruyucu villa kapısından çocuksu postacı girer. Sıçrayıp dans ederek, kanatlarını çırpan bir kuş yavrusu gibi kollarını çırparak, tam bir masumiyet temsili olarak gelir.
Kuş hareketleri aynı zamanda özgürlüğün simgesidir.
Bu yarı palyaço, yarı melek haberciyi oynayan kişi Ninetto Davoli.
Pasolini'nin erkek ilham perisi ve aşk objesi… Roma'nın alt sınıflarından bulup çıkarttığı saflığın simgesi olan ve hayat dolu bir genç.
On kadar Pasolini filminde oynamıştır.
Filmdeki mevcudiyeti bazı eleştirmenlerce yerden yere vurulmuş karakter. Filmin konusunun gelişimi açısından hiçbir işlevi yoktur.
Ama mevcudiyeti çok önemlidir.
Pasolini imgeler ve dürtülerimizin yarattığı bir şiir koyar ortaya.
Ama her zamanki müthiş içtenliği, cesareti ve dürüstlüğüyle, ki esasında bu yüzden Pasolini'yi çok ama çok severiz. Kendi dürtülerine de karşı koyamaz, daha doğrusu koymaz.
Filmde ev sahibi ailedir, gizemli adam ise misafir. Ama başka bir ev sahibi daha vardır: Pasolini'nin kendisi. Gerçek misafir de Ninetto'nun ta kendisidir.
Aralarda yönetmenin kestiği yanardağ vardır ya filmde, bu da Pasolini'nin içinden gelen yanardağdır, onun dürtüsüdür.
Pasolini'nin gizli arzusudur Ninetto.
O yüzden işte Teorema'yı gerçekten çözmek için anahtar, en az bakılan yere bakmakta yatar: Postacı'ya..
Ve bir filmi anlamak için dikkatli bakmak gereken yere… Yaratıcısının karanlıklarına…