Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) 2022 yılı Haziran ayında bir önceki aya göre %4,95, bir önceki yılın aynı ayına göre %78,62 artış gerçekleşti. Buna göre bir yıl önce 100 lira olan bir ürünün fiyatı 178.62 lira oldu.
TÜİK’in yayınladığı TÜFE verileri bir süredir çok tartışmalı. Kamuoyunda ve anket sonuçlarında çoğunluğun TÜİK tarafından açıklanan enflasyon verilerine inanmadığı gözlemleniyor. Bu nedenle farklı kurumların yansıttığı sonuçları da ele almak gerekiyor. ENAG’a göre yıllık artış %175.5, İTO’ya göre İstanbul’da yıllık enflasyon %94.2 olarak ölçüldü.
Türkiye halkı iktidarın para politikasındaki dogmatik tutumundan ötürü büyük bir enflasyon bedeli ödüyor. Pandemi sırasında düşen talep ve arz ile birlikte enflasyon azalırken, pandemi sonrasında dünyada enflasyonist bir baskı oluşacağı ve ülke merkez bankalarının bağımsız bir şekilde önlem almaları bekleniyordu. Türkiye bunun istisnası ülkelerden biri oldu. Erdoğan yönetiminde düşük faiz politikasında diretilince Türk lirası değer kaybetti, küresel çapta yükselen enflasyon Türkiye’de kur çarpanı ile varlık sahibi olmayan vatandaşları durmadan ezen büyük bir kartopuna dönüştü.
ÜFE-TÜFE MAKASI
Enflasyon 2 yıl önce 2020 yazında %11.77 seviyesindeydi. Enflasyonun 2 yıl içinde 7’ye katlanarak %78.6’ya ulaştığını görüyoruz. Bunun da ötesinde daha önemli olan husus, üretici fiyatlarındaki artışın çok daha yüksek olması ve bu artışın henüz tüketici fiyatlarına yansımamış veya TÜİK tarafından daha düşük bir oranda yansıtılmış olması.
Grafik 1: ÜFE-TÜFE Makası
2020 yazında ÜFE-TÜFE makası henüz açılmamıştı. Pandemi etkisi ve kur şoklarıyla birlikte üretici maliyeti katlanarak arttı. 2022 Haziran’a geldiğimizde Üretici Fiyat Endeksi’nin (ÜFE) %11’lerden %138.3’e çıktığını ve 12.5 katına ulaştığını gözlemliyoruz. ÜFE ve TÜFE arasında yaklaşık 60 puanlık bir fark var. Bu makasın halen açılıyor olma ihtimali hem TÜİK’in tartışmalı TÜFE rakamlarına hem de üreticinin talebi azaltmamak için maliyetlerin tamamını fiyatlara yansıtmamasından kaynaklanıyor olabilir.
TÜRKİYE’DE YENİ BİR KUR KRİZİ RİSKİ
Fakat Türkiye’nin 800’ü gören CDS primlerinden de anlaşılacak üzere savaştaki ülkeler kadar siyasi ve ekonomik kırılganlık göstermesi yeni bir kur krizini tetikleyebilir. Aynı zamanda ABD ve diğer ülkelerin faiz yükseltmesi de dövizi Türkiye’den uzaklaştıran ve değerini yükselten önemli bir etken. Ortaya çıkabilecek yeni bir kur krizi, 51.2 milyar dolara ulaşan dış ticaret açığı ve 451.2 milyar dolar stok seviyesindeki dış borç ödemeleriyle Türkiye’de iktidarın düşük faizle dayattığı geniş istihdam ve üretim çarklarının zorla döndürülmesi politikasını sürdürülemez kılabilir.
Ekonomik duruş olarak tabir edilen bu aşamada üreticiler bu maliyeti kaldıramayarak üretici fiyatlarındaki artışı daha yüksek oranda tüketici fiyatlarına yansıtıp TÜFE’nin de ÜFE seviyesine yaklaşmasına yol açabilir. Türkiye mevcut durumda enflasyon sorununu dünya ortalamasının neredeyse 10 katı şiddette yaşarken bu rakam çok daha yüksek seviyelere tırmanabilir.
Mevcut iktidarın anketlerde geride olduğu için erken seçime gitmeyeceğini söylemek mümkün. Olası bir erken seçimle gelecek iktidar değişimi piyasaların Türkiye’deki tek adam rejiminin değiştiğini görüp umutlanmasını ve yatırımların artmasını beraberinde getirebilir, kur ateşini düşürerek Türkiye’de fiyat istikrarı ve refah artışı yolunun açılmasına katkı sağlayabilirdi.