Britanya krallığının çok akıllı olduğu, İngiliz Emperyalizminin hız kesmediği örnekler! “Seçilirsem sığınmacıları Türkiye’ye yollayacağım. Bunun için Ankara ile masaya oturmayı istiyorum” diye açıklama yapan başbakan adayı! Önce zehirli atıklarını, plastik çöplerini bize yollayan, şimdi de göçmenleri kakalamaya çalışan İngiltere! Onların zehir saçan plastik atığının yarısını alarak Endonezya ve Hindistan’la yarışan ve ithal çöplerin merkezi haline geldiği için Daily Mİrror gazetesine manşet olan cennet ülkemiz!
İmkân ve fırsatlar, belgeler, sözcükler, salgın hastalığın yönetilmesi, Rusya- Ukrayna savaşı, belleklerde ve yüreklerde iz bırakan olaylar, tarihi geçmiş ego ve özgüven patlaması yaptıkça; İnsan sormadan edemiyor doğrusu! Bu dünyada her şey batının kabul ve onayına göre mi şekillenecek?
Açlık sınırının altında yaşamaya çalışırken telef olan milyonlar! Avrupa’nın 20 katı artan konut fiyatları! Zamlar karşısında arabasına binmeye korkan insanlarımız! Başta Suriyeli olmak üzere Afrika’dan, Afganistan’dan gelerek sayıları 13 milyonu bulan zorunlu konuklarımız! Ülkemizin felakete sürüklendiğini görmeyen ve fakat âleme nizam verenler! Devlet kademelerinde oturup enerjisini durmadan, dinlenmeden, bıkmadan, usanmadan birleştirmeye, yapıştırıcı sözlere, temel teşkil eden ana taşıyıcı kolonlara değil de ayrıştırmaya ayıranlar!
Aklına çevrecilik derken millet bahçesi, sağlık derken ulaşılması zor şehir hastaneleri gelen bir yönetim! HES’lerle dereleri kurutan, yangınlarla mücadelede sınıfta kalan, çimento aşkına ormanları katleden, gölleri- kuş cennetlerini hiçe sayan, yeşili betona boğan, iklim krizini dikkate almayan ve önemsemeyen bir iktidar!
“Çocuklarım kurban bayramında evlerde pişen et kokusunu almasın diye balkon kapısını ve pencereleri sıkı sıkı kapattım!” diyen çaresiz anne! 4 yılda yarım milyon esnafın kepenk kapattığı bir ülke!
“Aşı olun” diyen bakana karşılık “Aşı yok!” diyen bakanlık! “Bakanla bakanlık ayrı coğrafyalarda mı” diye şaşkına düşen bizler!
KYK kredisi yüzünden icralık olan ve işi olmayan 400 bin öğrenci! Borca girip işe giremeyen KYK kredisi mağduru öğrencilerin; “Biz sizden gençliğimizi istiyoruz!” şeklindeki haklı sözleri!
İçinden geçtiğimiz kültürel iklimin fotokopisi gibi olaylarla iç içe yaşadığımız bir ortam! Hekimlerle, yargıyla, üniversiteyle, öğrenciyle, gençlerle, kadınlarla, doğayla kavgalı, özetle hakkını arayan herkesle çatışma halinde olan bir anlayış!
Üzerimizden dozer gibi değil, buldozer gibi geçen ve yüzde 175’e dayanan enflasyon, sağanak yağmurlarını aratmayan zamlar, herkes kendi derdine düştüğünden birbirine akıl olan, okul olan dostların giderek azalan sayısı! Sınırları ortadan kaldıran, kültürel kucaklaşmayı vurgulayan, kültürler arası köprüleri kuranların kopup gittiği bir ülke!
Çarşı pazarı vuran ve önü alınamayan fiyat artışları! 7 milyonu aşkın işçinin açlık sınırının altında yaşam savaşı verdiği bir memleket! Vekil maaşının 56 bin TL’yi bulduğu hakça bir düzen! Artık bir şehir efsanesi haline gelen; İzan, idrak, feraset gibi kavramlar!
Denge denetim mekanizmasını unutan, her zaman mağduru ve mağruru oynayan, sık sık kulvar değiştirenlerin ülkesinde şapkasını önüne koyarak düşünecek birilerinin, ya da utanması gereken kaderin ortalarda olmayışı!
Büyüyen sorunlar, zorlaşan yaşam, tükenen umutlar, boğazınızı düğümleyen, gözlerinizi dolduran, hüznü artıran, geçmişe özlemi derinleştiren onlarca konu! El tutan, arka çıkan nefes olan dostların tek tek göçüp gittiği bir memleket! Bir tatlı huzurun şarkı sözlerinde kaldığı bir dönem!
Örtülü ve örgütlü destekle güçlenen, ünlenen, beslenen, kışkırtılan, şımartılan şiddetin geldiği yer! Yüksek puanlarla kazanıp yıllarını vererek tıp eğitimi alan, daha sonra zorlu koşullarda çalışan doktorların akın akın göçtüğünü gören ve geleceklerini başka ülkelerde arayanları umursamayan bir yönetim!
Mesleğini hayatının anlamı olarak gören, duygusal, bedensel, zihinsel yorgunlukları onlara biber gazı, hakaret, dayak olarak dönen, kendilerine yöneltilen kin dolu, öfke dolu, saldırgan tutumlar karşısında darp edilerek, hakarete uğrayarak, ya istifa eden, ya çekip giden, ya da öldürülen “Beyaz önlüklü kahramanlar!”
Özetle gelinen nokta mı? Hüzün verici, moral bozucu! Yaşananların ancak çok azı sıralandığına göre kararı siz verin ama noktayı Cumhuriyet’ten Erdinç Utku koysun! “Paralı yol! Paralı hastane! Paralı üniversite! Parasız vatandaş!” Sizce tablo nasıl?