Önce bir ipucu vereyim. Sorulu başlığımın cevabını yazımın sonunda bulacaksınız!
Sahnede Meksikalı babasından aldığı koyu teni, İskoçyalı annesinden aldığı açık renk gözleri, kendi tercihi gümüşi saçları, kendi seçimi otantik gümüş takıları, kendi zevki bordo ipek gömleği, siyah dar pantolonu ve sandaletleriyle durmadan dans eden ve şarkı söyleyen 77 yaşında bir kadın…
Bu 77 yaşa sığanlara gelince; (aslında sığdırılan demek gerekir ya) hayli uzun bir liste. Özetlemek gerekirse; Başta kötülükler, ayrımcılık, ırkçılık, yalancılık, ikiyüzlülük, taciz, zulüm tehdit, baskı, düşünce ve ifade özgürlüğü olmak üzere her türlü haksızlığa bir ömür boyu isyan eden, her platformda barışa çağrı yapan, direnişlere aktif olarak katkı sunan bir insan hakları aktivisti...
Bitmedi. Savaşa, ırkçılığa, ayrımcılığa ve şiddete karşı Şili’den Arjantin’e, Polonya’dan Moskova’ya, Nikaragua’dan Güney Afrika Cumhuriyeti’ne, Bosna’dan Afganistan’a duruş sergilerken, sayısız albüm, sayısız ödül sahibi olarak da Amerika’dan Avrupa’ya ve dünyaya uzanan bir folk sanatçısı…
Bu kez Açıkhava Cemil Topuzlu’yu dolduran, yerli yabancı binlerce dinleyicinin arasındayım. Biletimi aylar önce almışım, koltukların rahatsızlığını deneyimlerimle sabitlediğimden(!) küçük minderimi alıp gitmişim, sahneye yakın bir yere konuşlanmışım…
Baştan söylemeliyim! 60 yıldır sahnelerden inmeyen, 60’ların şarkılarıyla ünlenen ve özdeşleşen Joan Baez’e asla 77 yaşında demezsiniz. İnce, zarif, hareketli, kıpır kıpır dur durak bilmeden, ara vermeden okuyan, sizi alıp geçmişe, gençliğinize, sorumsuz ve sorunsuz yıllarınıza götüren, gelecekle, hüzünle, sevinçle, umutla bir kez daha yüzleştiren bir 77 yaş…
(Bu arada her şarkının bitiminde eline başka bir gitar veriliyor. Sıcak havanın neminden mi, şarkıların içeriğinden mi bu değiş tokuş çözemedim gari!)
Yok, hocası; “Sesin sırası geldiğinde sana söyler, seni ikaz eder” demiş. Yok, bu onun veda konseriymiş, artık turnelere çıkmayacak kadar yorulmuşmuş. Geçiniz! Sahnede en popüler şarkılarını konudan konuya, şarkıdan şarkıya atlayarak, hepsinin hakkını vererek bu arada yürekli mesajlar vermeği de ihmal etmeyerek okuyan Joan Baez, daha yıllar yılı bu performansını sergiler- sergileyecektir emin olun, emin oldum...
Gelelim havaya hâkim olan duygulara…
Sanatçı; Konser sırasında Mültecilerden girdi, hapistekilerden çıktı, Bob Dylan’dan okuyup, Nazım Hikmet’e selam çaktı. Zülfü Livaneli’ye el sallayıp yeni albümünden parçalara yer verdi. Ve gecenin sürprizi olarak Genco Erkal’ı sahneye davet etti. Büyük usta Genco Erkal’ın Nazım performansıyla salon ayağa kalkıp alkışlar bitmek bilmeyince, bu kez klarnet virtüözü Serkan Çağrı’yı sahneye çağırdı. (Joan Baez, damardan girmeyi ve nabzı elinde tutmayı çok iyi biliyor, aksi halde yıllara ve yollara meydan okuyan bu başarı nasıl açıklanır?)
Serkan Çağrı’nın klarneti eşliğinde “Yiğidim aslanım” adlı parçayı 5 bin kişilik dev koroyla okuyup, kendince(!) final yapmayı düşünürken şöyle bir şey oldu! Açık havayı dolduran bizler; “Yok öyle, burası Türkiye biz yutmayız, Dona Dona’yı okumadan seni salmayız!” dercesine iki elin çıkaracağı en yüksek ses ve tempoyla bastık alkışı, yetinmedik bastık ıslığı, yine yetinmedik; “We love you Joan” diye bağırmaya başladık. Bu hararetli ve hareketli tempoya dayanamayan sanatçı yine ve yeniden sahne alıp“Dona Dona”yı okumaz mı? Bravo bize!
Son kez gitmek için hazırlanırken bu kez bir başka sürprizi Serkan Çağrı yaparak; “Dün gece bir mekânda çok güzel dans etti, alkışlarsanız yine edebilir” dedi. Bu kez tüm açık havayı dolduranların ısrarlı ve inatçı alkışları bitmek bilmedi. Sahneye çıkan Joan Baez, önce ayağındaki sandaletleri çıkarıp attı, sonra da kırk yıllık dansçılara meydan okurcasına kıvrak dansına başladı, alkışlandıkça coştu, coştukça alkışlandı ve gece bitti…
Siz anlattıklarımdan yola çıkarak bu kadına 77 yaşında der misiniz? Ben demem arkadaş! Görüp izleseydiniz siz de bana hak verirdiniz! Bir daha ki sefere sakın kaçırmayın derim…