Yönetim çok istese de, biz kadınların kadın üniversitesi talebimiz yok. Ancak eşit, parasız, bilimsel, toplumsal, cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldıran bir eğitim sistemi talebimiz var.
Yine şiddete, tacize uğramadan güven içinde yaşam isteğimiz var! Japonya’dan alelacele ithal edilen ve 11. Kalkınma Planına jet hızıyla yerleştirilip 8 Temmuz’da meclise getirilen bu yeni düzenlemeye usulden ve esastan itirazımız da var!
Ayrıca 2. Dünya Savaşı’nın ağır yıkımından top yekun bir mücadele ile çıkıp 5.1 trilyon dolarlık milli geliriyle dünyanın en büyük üç ekonomisi arasında yer alan Japonya’dan gele gele kadın üniversitesi gelmesine ise ciddi itirazımız var!
Küresel cinsiyet eşitsizliği raporuna göre; 149 ülke arasında 110.sırada yer alan, kabinesinde halen tek kadın bakan olan, kadın oranı parlamentoda binde bir olan, ücret eşitsizliğinde başı çeken, icracı pozisyonlarda kadın oranı 3.7 olan Japonya’da kadına verilen değer(!) rakamlarla ortada iken bu özel hayranlık nedendir şeklinde merak içeren sorumuz da var!
Japon kadın üniversitelerinde bölümler daha çok edebiyat, sağlık, spor, müzik, hemşirelik iken bu kurumlara duyulan özlem niye derken, fıtratımıza uygun diye mi şeklinde bir kuşkumuz da var!
Japonya’da, kadına yönelik sözlerden biri şöyle; “Gençliğinde babana, yetişkinliğinde kocana, yaşlılığında oğluna itaat edeceksin.”
Şimdi gelelim sözün tercümesine! Japonya’da evlenen kadın işi bırakıyor, evine çekiliyor, ancak erkek maaşını alınca eşine teslim ediyor! Evin bütçesi kadından soruluyor, kadınlar erkeklerden ortalama dörtte bir oranında maaş alıyor. Yönetimin bu kararı almasında temel nedenlerden biri aile içi bütçe düzenlemesi olmasın?
Gelelim anlamadıklarımıza!
Her şeyi anlarım! Misal CB’nın kadın üniversitesi merakını fıtrat olarak gördüğünü anlarım. 17 yıldan beri kadınlara verilen değerin bizi getirdiği yeri anlarım! Kadın cinayetlerindeki artışın nedenlerini anlamaya çalışırım! Ama kadın bakanların hemcinslerinin talebini göz ardı etmesini anlayamam!
Yine ülkeye çivi çakmaktan çok, çakılan çivileri satan bir zihniyetin oturmuş kökleşmiş kurumları ve sistemleri yerle bir ederken sessiz ve sitemsiz kalanları anlayamam! Bazı konuların dilde olmasa da yüreklerde neden kayda geçmediğini, adının neden konulmadığını, neden bir analiz yapılmadığını, masaya neden yatırılmadığını, bizim gibi ileri demokrasiyle yönetilen ülkelerde “her şey herkes için” formülünün neden unutulduğunu anlamakta ise zorlanırım!
Japon kadını güçlü ama geride! Japonya’da bine yakın üniversite var. Bunlardan 80 kadarı kadın üniversitesi! Ancak bunların sayıları artmıyor, bilakis öğrencileri azalıyor. Örneğin “Kâğıt sanatları, Japon yemekleri, çay seremonileri” üniversitesine zengin aile kızlarının zevk için gittiği söyleniyor…
Gelelim içimdeki soru işaretlerine!
5 yılda 84 bin 462 çocuğun doğum yapmasına ve doğu ve güneydoğuda evlilik yaşının 11’e düşmesine ses soluk çıkarmayanlar! Kadın üniversitesine neden yüksek perdeden ses verirler? Anlamak hem zor, hem çok kolay, hem de çok hüzünlü…