Katar’ın başkenti Doha Osmanlı egemenliğindeyken adı ¨Türk Garnizonu¨ (Kal'atü't‐Türk) idi. Türk garnizonunun bulunduğu yerde, şu anda ABD’nin Ortadoğu’da en büyük askeri üssü konuşlanmış durumda. Garnizonda, ABD’den önce İngilizler vardı. 29 Temmuz 1913'te imzalanan Londra Anlaşması’yla, Osmanlı Devleti’nin Katar egemenliği sona ermiş oldu. İngilizler 1971’de bölgeden çekildi, böylece Katar bağımsızlığına kavuştu. Katar’da İngiliz etkisi devam ediyor. Katar’ın yüzölçümü 11.586 kilometrekare. Nüfusu yaklaşık 2.8 milyon, nüfusun yüzde 11.6’sı Katarlı. Dünya doğalgaz rezervlerinde, Rusya ve İran’dan sonra en zengin üçüncü ülke.
2013’te, Katar emiri Şeyh Tamim 33 yaşında tahta oturdu. Tamim İngiltere’de eğitim gördü. Babası, Mısır’da Mursi’nin (Müslüman Kardeşler’in) destekçisiydi. 61 yaşında olmasına rağmen, koltuğunu oğluna kansız bir saray darbesiyle bırakmak zorunda kaldı.
ABD Başkanı Trump, 20 Mayıs 2017’de Suudi Arabistan’ı ziyaret etti. Suudi Arabistan’la 110 milyar dolarlık silah olmak üzere, 10 yıllık 380 milyar dolar karşılığı anlaşma imzaladı. Trump, Suudi Arabistan ziyaretinde tehdit olarak ilan ettiği İran’a karşı bir cephe oluşturdu. İran’ı terörü desteklemekle suçladı. Önemli bir olay daha gerçekleşti. 21 Mayıs 2017’deki Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) toplantısında, İran’a ve terör örgütlerine verdiği destekle ilgili ABD tarafından Katar’a bir dosya verildi. ABD, aslında Katar’ı yazılı olarak uyarıyordu.
Bu arada, Katar, New York'ta 30 milyar dolarlık yatırım yapacağını açıklamıştı. Fakat 30 milyar dolarlık yatırım, ABD için yetersiz olarak görüldü. ABD, Katar’da İngiltere etkisinde de oldukça rahatsızdı.
Ve nihayet, 5 Haziran 2017’de; Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri Katar’la tüm diplomatik ilişkilerini kesti, bu ülkelerin sınırları Katar’a kapatıldı. 13 maddelik koşul ileri sürüldü. Katar’ın İran’la ilişkileri kesmesi, Türk üssünü kapatması, El Cezire TV’yi kapatması, Müslüman Kardeşler’e desteği bırakması gibi önemli maddeler vardı. Türkiye, Katar’ı yalnız bırakmadı, desteğini kararlı şekilde sürdürdü. Türkiye Katar’daki askeri üssünü güçlendirdi. Ancak, Katar’a abluka uygulayan ülkeler Türkiye’ye karşı cephe aldılar. Mısır’la zaten ilişkiler kopmuştu.
Katar'da, ABD’nin Ortadoğu’daki en büyük üssü yer alıyor. ABD’nin Katar’da 10-13 bin arasında askeri var. Katar bu üssü, komşulara karşı güvenlik aracı olarak görüyor. Katar, aynı zamanda ABD’nin önemli bir silah müşterisi. Trump, 2017’de Katar’ı teröre destek vermekle suçlayınca, Katar hemen ABD’den 12 milyar dolarlık F-15 savaş uçağı siparişi vermişti.
Katar, 2006'da BM’in İran’a karşı uyguladığı yaptırımlara uymuştu. Yine 2006’da, Suudi Arabistan'ın Tahran Büyükelçiliği göstericiler tarafından basılınca, KİK'nın İran'la ilişkileri kesme kararına uydu. Yani, ABD Katar’dan vazgeçmez; Katar da ABD isteğinin dışına çıkmaz. Ayrıca, Kuveyt’te 13 bin, BAE’de 5 bin, Bahreyn’de 7 bin, Suudi Arabistan’da 3 bin ABD askeri var. Yani, bu ülkelerde ABD’nin dediği olur.
ABD’nin girişimiyle, Katar ve Suudi Arabistan üç buçuk yıl sonra anlaştı. Sınırlar açıldı, abluka kaldırıldı. Katar Emiri, Suudi Arabistan’daki KİK zirvesine katılmak üzere, 5 Ocak 2021’de Suudi Arabistan’a gitti. Suudi Veliaht Prens, Katar Emiri’ni uçak kapısında karşıladı. COVID-19’a rağmen, araya giren ülkeleri mahcup etmek istercesine kucaklaştılar…
5 Ocak 2021’de KİK zirvesinde imzalanan anlaşmaya göre, Katar’a kara, deniz ve havadan abluka kalkıyor; Katar, komşuları aleyhine açtığı davaları geri çekiyordu. Bu anlaşma, Barış anlaşması olarak adlandırılabilir mi sorusunun yanıtı hayır. Çünkü Katar ve diğer ülkeler, zorunlu olduklarından dolayı gerginliği sadece dondurmuş oldular.
Suudi Arabistan’la barışan Katar’ın Türkiye ve İran’dan uzaklaşma riski olur mu? Ya da Katar, Suudi Arabistan’la Türkiye arasında ilişkilerin düzelmesi için arabulucu olabilir mi? Katar, kısa dönemde Türkiye ve İran’dan uzaklaşmaz. Katar’ın bu dönüşü, Türkiye’nin Mısır’la işbirliğini onarması açısından da bir araç olabilir. Ancak İsrail ve BAE’nin, Katar’ı Türkiye ve İran’dan uzaklaştırmaya çalışacakları da bir sır değil. Katar’ın doğalgaz havzasını paylaştığı İran’ı tamamen karşısına alması da kısa dönemde mümkün görülmüyor. ABD yeni Başkanı Biden’ın İran’la tekrar Nükleer Anlaşma’ya dönmesi Katar’ı rahatlatacaktır.
Türkiye’nin Katar’da üssü var, askeri, ekonomik ilişkileri var. Katar’ın Türkiye’den uzaklaşması Türkiye’yi olumsuz etkiler. Türkiye, bunu göze alamayacağından Suudi Arabistan’la, Mısır’la ve İsrail’le uzlaşı yollarını arayacaktır. Uzlaşı adımlarında, Katar devreye girebilir.
Katar’ın Suudi Arabistan’la barıştığı günlerde; Yunanistan, İsrail’le 1,68 milyar dolarlık, 20 yıl süreli savunma anlaşmasını onayladığını açıkladı. Suudi Arabistan, Yunanistan'la tatbikat için Girit adası Suda üssüne savaş uçaklarını gönderdi. Uçakları Yunan pilotlar da kullanacak. Bu arada, Kasım 2020’de, BAE ile Yunanistan arasında iki ülkeden herhangi birinin toprak egemenliğinin tehdit görmesi durumunda, diğerinin yardımda bulunması maddesini de içeren bir savunma işbirliği anlaşması imzalanmıştı. Ayrıca, Libya'da Türkiye'nin desteklediği Ulusal Mutabakat Hükümeti, Türkiye’nin karşı cephesinde yer alan Rusya, Fransa ve Mısır'la görüşmeyi sürdürüyor. Libya’daki gelişmeler, Türkiye’nin arzu ettiği ölçüde değil…
Ve en önemli soru şu… Katar ilerleyen süreçte Müslüman Kardeşler’e sırtını döner mi? Suudi Arabistan, Mısır, İsrail ve ABD’nin baskısıyla böyle bir tutum alır mı? Bu durumda Türkiye Katar ilişkileri ne olur? Türkiye’nin Katar’daki üssünün durumu ne olur? Stratejik yalnızlık yaşayan bir Türkiye bu riskleri göğüsler mi? Katar, Müslüman Kardeşler’e desteğini adım adım çekebilir. Aynı zamanda, El Cezire TV’nin komşularını eleştiri düzeyini de ayarlayabilir. ABD yeni Başkanı Biden’ın politikası Türkiye için de belirleyici olacaktır.
4 Haziran 2015’te Suudi Arabistan ve İsrail’in Türkiye’yi de içine alacak bağımsız bir Kürdistan Devleti kurulması için anlaştıkları biliniyordu. Bu anlaşmayı, Washington’da, ABD’nin stratejilerini belirlemede en güçlü aktör olan CFR (Council on Foreign Relations-Dış İlişkiler Konseyi) toplantısında açıklamışlardı.(1) Türkiye o zaman şiddetli tepki göstermeliydi, ama olmadı.
Suudi Arabistan’ın 20 yıl boyunca ABD büyükelçiliğini yapmış, dönemin ABD Başkanı Bush’a yakınlığı nedeniyle adı ¨Bandar Bush¨a çıkan, Suudi Arabistan’ın eski İstihbarat Başkanı Prens Bandar Bin Sultan, “Biz Amerika’nın Doğu-Batı veya anti-komünizm tezlerini kullanmadık, dini kullandık.”(2) itirafı da, Körfez ülkelerinin politikalarını anlamak için yeterli bir ipucu…
Bu gerçekler, Türkiye’nin Arap ülkeleri arasına taraf olmaktan kaçınması gerektiğini söylüyor... Başta Suriye, Irak olmak üzere komşu ülkelerle iyi ilişkiler kurmak; Arap ülkeleri arasında taraf olmaktan kaçınmak, en gerçekçi ve ulusal çıkarlara en uygun politikadır. Tıpkı, Atatürk’ün 1934’te Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya’yla Balkan Antantı; 1937’de Türkiye, İran, Irak ve Afganistan’la Sadabat Paktı’yla Türkiye’yi bir barış gölü haline getirmesi gibi… Gerçekçi ve uygulanabilir bir dış politika… Hayalcilikten uzak bir dış siyaset…
¨Başkalarından satın aldığı silahla birbirini öldüren ve başkalarının bulduğu ilaçla iyileşmeye çalışan coğrafya¨da, ülkelerin arasındaki problemlerden ne kadar uzakta kalınsa o kadar iyi…
Tarih ulusların tarlasıdır, ne ekerseniz onu biçersiniz. Rüzgar ekerseniz fırtına, fırtına ekerseniz deprem…
(1) Mehmet Ali Güller, Suriye’nin Sevr’i Amerika Koridoru, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2015, s. 85.
(2) W. Simpson, The Prince, Harper Collins, 2006, 112.