Üçlemesinin son bölümü için Kieslowski şöyle demiştir :
“Kırmızı, sanıyorum ki benim en kişisel filmim. Sadece hayata değil, sinemaya dair düşünce biçimimi de yansıtıyor : Film, tasavvur edebileceğimizden birazcık daha fazla edebiyata yaklaşabilir. Eğer ararsanız, burada pek çok katman bulabilirsiniz.”
Kırmızı’da Fransız devriminin üçüncü devrimci ideali olan kardeşlik anlatılır.
Bu kavram üzerine düşünürken de , merkezine ahlaki yargıların doğası ve özverili eylemin olasılığı üzerine bir etik tartışma inşa eder.
Filmin finali, üçlemenin de finalidir.
Kazadan kurtulan yedinci karakterin varlığının daha da belirginleştiği biçimde üçlemenin altı karakterinin kazadan kurtulması üzerinden seviniriz.
Çünkü onlarla bir duyguyu paylaşmış, özdeşleşmişizidir.
Kırmızı’nın finali mutlu son mudur ?
Valentine ve Auguste’un geleceklerinin muğlaklığı bir yana, Auguste’un eski sevgilisi ve köpeği dahil 1400 can ölmüştür.
Ortada sevinilecek bir şey var mıdır ?
Kırmızı’nın finali müthiş bir şey yapar.
Az sayıda insanla dayanışmanın , dayanışma falan değil, bizatihi kayırma ve nepotizm olduğuna dair bize ayna tutar.
Tabii biz o aynaya bakmak istersek.
Dayanışma ancak bütün bir insanlıkla dayanışarak mümkündür.
“Bu benden ,bu değil ...”
“Bu bizden , bu ötekilerden” demeden.
Aksi dayanışma değil, kayırmacılıktır der.
Müthiş güçlü bir etik manifesto koyar ortaya bu final.
“Bence bizler her zaman kendi yazgımızla, kaderimizle mücadele halindeyiz. Kadere benzer bir şey var. Ama aynı zamanda ona direniş de var. Belki acı çekişimizin, kendimizi tamamlanmamış hissedişimizin nedeni de budur. Ben kaderci değilim. Her şeyin en baştan siyahlar ve beyazlar halinde yazıldığını pek zannetmiyorum.” der Kieslowski.
Yargıç,kırık cam ve bir damla gözyaşı...
Özgürleşme ve yasından özgürleşip hayata katılma sırası yargıçtadır.
Ağlama sırası ondadır.
Julie gibi, Karol gibi..
Bir damla gözyaşı süzülür yanağına.
Fırtına’nın epilogunda Prospero seyircilere hitap eder.
Kendini hapsettiği adasından kurtulup özgür kalması için seyircilerin alkışlarını beklediğini ifade eder.
Kırmızı’nın finalinde alkışlar, son filminin son sahnesinde , yorgun kalbine özgürlük isteyen büyük ustaya
Kieslowski’ye gider.