Köy enstitülüler elektrik santralı üretmişlerdi

Bugün 17 Nisan 2020. Köy Enstitüleri Kuruluşunun 80’ninci fiilen kapatılışının ise 66’ncı yılı. Aslında kapatılmaya II. Dünya savaşının hemen ertesinde...

Sabri Arpaç Yazar sabriarpacymm@gmail.com

Bugün 17 Nisan 2020. Köy Enstitüleri Kuruluşunun 80’ninci fiilen kapatılışının ise 66’ncı yılı. Aslında kapatılmaya II. Dünya savaşının hemen ertesinde başlanmış. Menderes iktidarı döneminde içi boşaltılıp, işlevsizleştirildikten sonra fiilen 1954 yılında kapatılmış. Sayın Alper Akçam’ın deyimi ile ‘’Anadolu Rönensansı’nın’’ 80’nci kuruluş yıldönümünde bir bilgi tazelemesi yapalım.

KURULUŞ TEMELLERİ İÇİN AMERKADAN EĞİTİMCİ GETİRİLDİ

Cumhuriyet yönetimi, 3 Mart 1924 Öğretim Birliği’ne geçti. 1 Kasım 1928 yeni abece’yi yani (alfabe) kabul etti. 1932 Halkevleri’nin açması ile; eğitim ve kültür yaşamımızı etkileyen devrimleri yaptı.

1924 yılında ABD’de Eğitim Profesörü John Dewey Mustafa Kemal tarafından Türkiye’ye davet edildi. Kendisinden ‘’Türkiye de Eğitim Nasıl olmalıdır.’ Diye bir rapor istendi. Hazırladığı Rapor zamanın yöneticileri tarafından incelendi. "Maarif Vekaleti Mecmuası’nın Mart 1925 sayısında ve 1939 yılında Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından Türkçe olarak yayınlandı.

Dönemin Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati (1925–1928) döneminde, ilköğretim programı yenilendi, öğretmenlerin toplumdaki saygınlığı artırıldı, karma eğitime geçildi. Dr. Reşit Galip döneminde de devam etti.

1935 yılında zamanın Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan, köy eğitimine çözüm bulması için İlköğretim Genel Müdürlüğü’ne İsmail Hakkı Tonguç’u getirdi. Atatürk’ün de desteğiyle 1936 yılında küçük köylerde Köy Eğitmen Kursları ve ardında 1937’de Köy Öğretmen Okulları açılmaya başlandı.

1937-38 öğretim yılında ilki İzmir Kızılçullu’da ve Eskişehir Çifteler’de olmak üzere 2; 1948’e gelince sayı 21’e yükseldi.

KÖY ENSTİTÜLERİNİN KURULUŞU

İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde yani 1938 yılında Milli Eğitim Bakanı olan Hasan-Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’la birlikte köylerin eğitim yoluyla canlanması için çalışmalara kaldığı yerden başlatıldı.

80 yıl önce bugün yani 17 Nisan 1940 tarihinde 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Kanunu TBMM’de kabul edildi.

Köy Öğretmen Okullarının adı bu tarihten sonra Köy Enstitüleri oldu. Yasanın çıktığı 1940 yılında Köy Enstitülerine öğretmen yetiştirmek için 1942 yılında Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü açıldı.

AMAÇ EĞİTİM ÜRETİM İLŞKİSİ İLE KALKINMAYI SAĞLAMAK

Köy Enstitüleri’nde ‘’üretim içinde eğitim’’ ilkesi benimsemişti. Eğitim üretim işi iç içeydi. O dönem okullarının büyük bir kısmı öğrenciler tarafından yapıldı. Enstitünün gereksinimi sebzeyi, meyveyi, hayvanları kendileri yetiştirdi.

Köy Enstitülerinde köy çocukları eğitim görüyordu. Bu ilkeden hiç sapılmadı. Şehir çocukları bu enstitülere giremiyordu.

Köy Enstitüsü eğitim sistemi sayesinde; 17 bini aşkın öğretmen, 8 bini aşkın eğitmen, 1.600 sağlık memuru ile 213 yüksek köy enstitülü eğitmeni yetiştirildi.

KÖY ENSTÜTÜLERİNDE YETİŞEN EĞİTİM VE SANAT İNSANLARI

Köy Enstitülerinde yetişen köy çocukları; eğitim, edebiyat başta olmak bilimde, sanatta, siyasette etkili oldular. Köy Enstitüleri sonucunda köy çocukları ülke yönetimine katıldılar. Aralarında yüksek devlet görevlileri, belediye başkanları, milletvekilleri ve bakanlar yetişti.

Fakir Baykurt, Dursun Akçam, Talip Apaydın, Ümit Kaftancıoğlı, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Mehmet Bayrak, Pakize Türkoğlu, Hatun Birsen başaran, Hayrettin Ünsal, Osman Bolulu, Aliyar Karaca, Ali Dündar ve Mehmet Uslu bunlardan birkaçı.

ALPER AKÇAM YENİ KUŞAK KÖY ENSTİTÜLERİ DERNEĞİNİ KURARAK GELENEĞİ YAŞATIYOR

Kars Cılavuz Köy Enstitüsü’ne kayıt yaptırmak için bin bir çile çeken Köy Enstitü’lü ünlü yazar Dursun Akçam’ın tıp doktoru, genel cerrah ve futbolcu oğlu Dr. Alper Akçam doktorluktan para kazanma yerine Köy Enstitüleri’nin tanıtımı için inanılmaz bir uğraş içinde.

Bu amaçla Dr. Alper Akçam ve bazı Köy Enstitüsü mezunlarının evlatları ile ‘’Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği’ni’’ kurdular. Babalarının yaktığı ışığın devam için ‘’Yeni Kuşak Köy Enstitüleri‘’ ardılları olarak ‘’Anadolu aydınlanmasına, rönesansına’’ devam ediyorlar.

Dr. Alper Akçam; eğitimin, aydınlanmanın, kalkınmanın ve çağdaşlaşmanın önderi eğitim yuvalarının nasıl kapatıldığını bıkmadan, usanmadan Ülke insanına kitapları, yazıları ve konferansları ile ‘’bu ata yadigarı kuruluşları’’ gelecek nesillere anlatmaya çalışıyor.

O dönem öğretmenlerimizin giderek yaşama veda etmeleri, sayılarının azalması ve belki de yakın zamanda bu neslin tamamen ebediyete intikal etmesi nedeniyle ‘Yeni Kuşak Köy Enstitüleri’’ gönüllülerinin çabaları daha da önem kazanmaktadır.

FİZİK ÖĞRETMENİ ELEKTİRİK SANTRALI KURUYOR İLÇEYE VE OKULA ELEKTİRİK VERİYOR

Konuyu; Şenay Sağdıç’ın Ocak 2011 tarihli ‘’Cılavuz Köy Enstitüsü’nün Kuruluş Ve İşleyişi’’ adlı uzun yazısının ilgili bölümünü özetleyerek aşağıya alıyorum:

1943 yılına kadar köyde elektrik yoktu. Köy denilen Cılavuz Köy Enstitüsü’nün kurulu olduğu Şimdiki Kars’ın Susuz ilçesi. Herkes aydınlanmak için gaz lambaları kullanmaktaydı. Bu sıkıntıdan kurtulmak için Enstitü’nün fizik öğretmeni Remzi Çakır, okul müdürü Halit Ağanoğlu ile konuşarak köye elektrik santrali yapma fikrini bildirir. Teknik eleman talebinde bulunan Ağanoğlu, bu işten anlayan biri gönderilmeyince, Remzi Çakır’ın da verdiği cesaretle birlikte santralin kurulmasına karar verirler.

Ağanoğlu ve Çakır, birlikte bir sırık, bir şakül, bir saat, bir avuç da saman kullanarak, suyun yüksekliğini, saniyedeki miktarını ölçmeyi başlarlar. Yedi buçuk metre yükseklikten en az altı yüz ila bin litre arasında su alınabilecekti. Bu da kırk, elli beygirlik bir kuvvet demekti. Bu kuvvetle de Enstitü bol ve parasız ışığa, radyoya, sinemaya kavuşacak, atölyeleri hareket için gerekli olan enerjiyi yine parasız elde etmiş olacaktı. ( Ağanoğlu, H. (1949). Köy Enstitüleri Yolunda, İstanbul: Ahmet Sait Basımevi.)

Hesaplamalar tamamlandıktan sonra, 1943 yılının Haziran ayından itibaren elli kişilik öğrenci grubu ve başlarında iki öğretmen olarak işe koyuldular. Bir taraftan santralin binası, diğer taraftan da su kanalının açılması ele alındı. Kış aylarının bastırmasına kadar dört ay yüksek tempo ile çalışıldı. Hatta bazı günler tüm öğrenci ve öğretim kadrosu taş ve kum taşıma seferberliğine girdi. Halit Ağanoğlu ve eşinin de bu yolda canla başla çalıştılar.

Millî Eğitim Bakanlığı’nın da bu çalışmayı desteklemesi ve malzemeler için gerekli ödeneği çıkarmasıyla 1944 Haziran ayında bina ve kanalın yapımı, tribün, alternatör ve diğer tesisat malzemesinin satın alınması, yerleştirilmesi işlemi dört ay içinde tamamlandı. Toplam sekiz aylık bir çalışma sonrasında 1944 Ekim ayının sonlarına doğru eser provaları da tamamlanarak çalışmaya hazır hale getirildi.

Bütün öğrenciler ve öğretmenler santralin ne sonuç vereceğini büyük bir heyecanla bekliyorlardı ki santral çalıştı ve Cılavuz Köy Enstitüsü elektriğine kavuştu.

Bu eser onlarındı. Belki de bu eserle bize vermek istedikleri ileti şuydu; ‘’hayatta istediğimiz şeylere, hazır konmak yerine onlar için mücadele etmek gerektiğidir.’’

Köy Enstitüleri kapatılmamış olsaydı Üllke’miz başta eğitim olmak üzere; bilimde, teknikte ve her alanda daha gelişmiş, endüstrileşmiş bir ülke olarak gelişmesini tamamlamış olacaktı.

1943’te bir öğretmenin yaktığı ışığı günümüz politikacıları Rus doğal gazı ile ürettikleri elektrik enerji ile ışıtmaya çalışıyorlar!

Bağnazlık ve gericiliğin yeniden hortladığı, bankacılık ve sanayi kuruluşlarının yüzde 70’i yabancıların eline geçtiği; döviz kuru sopasıyla her gün Ülke kaynakları yabancılara transfer edildiği, sömürünün talanın dağlarımıza, yaylalarımıza kadar ulaştığı, yaylalarımızda fistanlı Araplar’ın dolaştığı Türkiyem!

Böylece; Etini, sütünü, soğanını, patatesini dışardan alan bir Türkiye! Zengin sofralarının havyarından tutun da hayvanının samanına kadar her şeyi dışardan alan Türkiye!

Tüm yazılarını göster