Partilerine sıkı bağlı olmayan ve tüm seçmenin %11’ini oluşturan AK Parti ve MHP seçmenlerini incelediğim yazı dizisinin dördüncüsünde, seçmenleri anadil ve bölge dağılımına göre değerlendireceğim. İlk üç yazıda demografik, sosyo-ekonomik ve ideolojik kırılımları incelemiştim. Bu yazılarda partizan olmayan AK Parti ve MHP seçmeninin alt ve alt-orta gelir ağırlıklı, ideolojik olarak merkezde konumlanan ve çoğunluğu Milli Görüş geleneği dışında partilere oy veren ailelere mensup olan, AK Parti ve MHP seçmenlerinden daha ılımlı, Türkiye ortalamasına yakın orta düzeyde dindarlık ve ideolojik eğilimlere sahip bir profil çizdiğini ortaya çıkarmıştım.
AK Parti Çözüm sürecinin bitişine dek Kürtlerin birinci partisiydi. Ancak AK Parti’nin 2014 sonrasında paradigma değiştirerek milliyetçilere yanaşması, partinin Kürtlerde desteğinin giderek azalmasına yol açtı. Kobani süreci, 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP’nin yükselişi, 1 Kasım’a giden süreçte uygulanan güvenlikçi politikalar, MHP ile ittifak, OHAL dönemi ve sonrasında Kürt siyasi hareketinin kitlesel biçimde kayyum, gözaltı ve hapis cezalarıyla yıldırma politikasına maruz kalması sadece HDP seçmeni olan Kürtleri değil, Kürtlerin çoğunluğunun tepkisini çekti. Bu milliyetçi-güvenlikçi politikalara karşı yükselen tepkiyle ekonomik buhran şartları birleşince, AK Parti’nin Kürt seçmenlerde desteği çok geriledi ve parti Kürtler arasında HDP’nin elde ettiği oy oranının çok uzağına düştü. Buna paralel olarak çeşitli nedenlerle AK Parti’ye oy vermeye devam eden Kürtlerin Erdoğan ve AK Parti ile bağlarının zayıfladığını tahmin etmek mümkün.
Tablo 1: Partizan ve Partizan Olmayan AKP+MHP Seçmeninde 1990'larda Anadile Göre Dağılım
Partizan ve partizan olmayan AK Parti ve MHP seçmen gruplarında Kürt seçmen oranı kıyaslandığında, partizan olmayanlar arasında Kürt seçmen oranının, partizanlar arasındaki Kürt seçmen oranını neredeyse ikiye katladığı görülüyor (%19.5-%11.1). Bu bulgu Kürt AK Parti ve MHP seçmenleri arasında partizanlığın Türk AK Parti ve MHP seçmenine kıyasla daha az yaygın olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte partizan olmayan seçmende büyük çoğunluğu Türk seçmenin oluşturduğunu eklemek gerekiyor.
Tablo 2: Partizan ve Partizan Olmayan AKP+MHP Seçmeninde Bölgeye Göre Dağılım
Partizan olmayan ve partizan seçmenlerin bölge dağılımının farklılaşması, Kürt kimliğinin ve bölgesel dezavantajların etkisine işaret ediyor. Çünkü her 3 kararsızdan biri Doğu Anadolu veya Güneydoğu Anadolu’da yaşıyor (%34). Bu oran partizan seçmende neredeyse yedide bire düşüyor (%15.4).
11 puanlık partizan olmayan AK Parti ve MHP seçmen kitlesinin yaklaşık 4 puanı Doğu ve Güneydoğu seçmeni. Refah ve özgürlükler konusunda Türkiye’nin diğer bölgelerinin ardında kalan bu iki bölgede yaşayan seçmen grubunun kendilerini yoksun ve geri bırakılmış hissettikleri, bu nedenle muhalefet partilerinin ekonomi ve adalet alanındaki vaatlerine daha açık olabileceklerini söylemek mümkün.
Tablo 8: AKP+MHP Seçmeninde Bölgeye Göre Partizan ve Partizan Olmayan Seçmen Dağılımı
Partizan olmayan ve partizan seçmen dağılımına göre bölgeler sıralandığında, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da AK Parti ve MHP seçmenlerinin neredeyse yarısının partizan olmadığı görülüyor. Muhalefet partilerinin bu iki bölgede önü açık.
Doğu ve Güneydoğu’dan göç alan Ege ve Akdeniz bölgelerinde de partizan olmayan seçmen oranı görece yüksek. Ayrıca bu bölgelerde yerli nüfusun daha kozmopolit ve daha muhalif ağırlıklı olduğunun altını çizmek gerekiyor. İki bölgede de AK Partililer AK Partili olmayanlarla daha çok temas halinde olduğu için partilerine daha eleştirel yaklaşma şansına sahip olabiliyor. Bu muhtemel temas etkisiyle, partileriyle grup kimliği ilişkisi kuran AK Parti ve MHP seçmeni oranı Ege ve Akdeniz’de diğer bölgelere kıyasla kısmendaha düşük oranda.
AK Parti’nin başarılı olduğu Karadeniz ve İç Anadolu’da partizan ve partizan olmayan seçmen dağılımı belirgin farklılık gösteriyor. Partizan olmayan seçmen oranı Karadeniz’de %25.8, İç Anadolu’da %16.5. AK Partili önde gelen siyasetçilerle sahip oldukları hemşehrilik bağlarından ötürü dindar olmayan seçmenlerin de iktidarı desteklediği Karadeniz bölgesinde, partizan olmayan seçmen oranınınİç Anadolu gibi AK Parti’nin güçlü olduğu bir bölgeye kıyasla 10 puan daha yüksek olması, muhalefet partilerinin Karadeniz’de gizli potansiyeline ışık tutuyor. Geçmişte de Karadeniz’de Milli Görüş partilerinin başarılı olamadığı, daha çok merkez sağ partileri ve CHP’nin desteklendiği hatırlanmalı.
AK Partililerin daha dindar-muhafazakar-milliyetçi homojen bir sosyal çevrede yaşadığı İç Anadolu’da ise partizan olmayan seçmen oranı %16.5’e geriliyor. Milli Görüş ve MHP’in İç Anadolu’da tarihsel olarak Karadeniz’e kıyasla çok daha başarılı olması, milliyetçi-muhafazakar iktidara bağlılığı artıran ve yaygınlaştıran bir sosyo-politik etken olarak karşımıza çıkıyor.
İstanbul ve Marmara Bölgesi’nde partizan olmayan seçmen oranının düşük kalmasının muhtemel bir nedeni, İç Anadolu’ya benzer şekilde İstanbul, Kocaeli, Sakarya gibi kalabalık büyükşehirlerde Milli Görüş geleneğinden gelenlerin payının önemli rol oynuyor.
Partizan olmayan AK Parti ve MHP seçmeninin üçte birinin Doğu ve Güneydoğu’da olması, şaşırtıcı bir bulgu değil. Bu bölgelerde yaşayan seçmenler Kürt ağırlıklı ve kendilerinin tarihsel olarak geride bırakıldığını hissediyor. AK Parti’nin Çözüm Süreci’ne kadar Kürt seçmenine verdiği umut motivasyonu bu seçmenin önemli bir kısmında yerini alışkanlığa ve kerhen oy vermeye bırakmış görünüyor. Eğer muhalefet partileri, Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan seçmenlerin demokrasi, kalkınma ve refah, eğitim imkanlarının genişletilmesi, kamu hizmetlerinde eşitlik, sosyal adalet, insan hakları ve özgürlüklere dair taleplerine yönelik kapsayıcı bir söylem, etkin bir liderlik ve koordine ekip çalışması bütünlüğünde somut ve makul çözümler geliştirebilirse, AK Parti-MHP ortaklığından mustarip olan bu iki bölgede muhalefet lehine büyük oy kaymalarının yaşanma ihtimali mevcut.
Dindar-muhafazakar-milliyetçi tamamen hakim olmadığı ve toplumun daha heterojen bir karakter gösterdiği Ege, Akdeniz ve Karadeniz’de partizan seçmen oranı görece düşük. Eğer partiler merkezde konumlanan seçmeni hedefleyen bir siyasi stratejiyle hem ulusal hem de bölgesel düzeyde somut ve rasyonel vaatlerle bulunur ve Erdoğan’ı doğrudan hedef almadan makul bir söylem geliştirebilirse, bu bölgelerde AK Parti ve MHP’nin partizan olmayan seçmenlerinden destek görebilirler.