Haftanın son yazısını yazarken çok zorlanıyorum. Bu zifiri karanlıkta okurun zaten kararmış içini daha da karartmamak için ben tuşlara, tuşlar bana bakarken birden aklıma bir süre önce alınan bir ödül gelmez mi? İçinizi açmak için yapıştım konuya ve bırakmadım yakasını!
Efendim! Mustafa Kemal aydınlanmasını ve ödünsüz Atatürk ilkelerini eğitim ve şehircilikteki üstün başarılarıyla da kanıtlayan Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen bir süre önce Vehbi Koç Ödülünü aldı.
İç açan, göz yaşartan, göğüs kabartan haberi duydunuz, okudunuz. Duymayan ve okumayanlar için ikinci baskı babından geç kalmış özet bilgiye ne dersiniz?
Bu anlamlı ödül bu yıl, eğitime katkılarından ötürü Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in oldu. Törende Yılmaz Hoca; “Kendimi Atatürk’e, ilkelerine, cumhuriyete ve bu topluma borçlu hissediyorum. Bu heykelcik, hayatımın en büyük ‘aferin’i’” derken salonu dolduranlar ayakta alkışladı.
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç; “Atatürk ve arkadaşları yokluk içinde dahi eğitim yatırımlarına öncelik verdi. Eğitimciler, bu ülkede hiçbir zaman cumhuriyetin ilk yıllarındaki kadar el üstünde tutulmadı. Memleketin size ihtiyacı var, lütfen yılmadan güzel hizmetlerinize devam edin. Yaptıklarınıza teşekkür etmek hakikaten imkânsız.” şeklinde konuştu. Salon alkıştan inledi…
Ve bu haber bu toz duman arasında eğitimcilere ve eğitime gönül verenlere çok iyi geldi…
Gelelim yoruma! 1999 yılından beri Eskişehir’de mucizeler yaratan, kenti başarıyla ve markalaştırarak yöneten, ondan önce de “Açıköğretim Sisteminin” fikir babalığını yapan Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’i yıllardan beri tanırım. Her kitabıma kutlama gönderme gibi bir inceliği ve duyarlılığı vardır hocanın. Çalıştığım kurumun bahçesinde (MSM) yaptığı heykelleri vardır. Bir süre önce bir öğrencimizin nikâh şahitliği için gittiğimiz Eskişehir’de nikâhı kıyan Yılmaz Hocayla aynı masayı paylaştık. Eğitimden siyasete uzun ve derin bir sohbetimiz oldu kendisiyle. Bir kez daha gördüm ki tevazu, bilgi, birikim, deneyim Yılmaz Büyükerşen’le özdeşleşmiş sanki. Hele de nikâhı kıyarken söyledikleri yok mu? “Sevgili gençler! Size başarılı ve sağlıklı bir yaşam diliyorum. Siyasilerin önerilerini yatak odanıza sokmayın! Unutmayın ki bu gece en çok aileleriniz için zor olacak. Çünkü yıllardan beri uyuduğunuz yataklarınız bu gece boş olacak!” Salonunun duygu selleri içinde dinlediği ve alkışladığı bu sözlerin sahibini ben de kendi geçmişime dönerek alkışladım.
Sn. Ömer Koç’un dediği gibi Sn. Büyükerşen’in eğitimden şehirciliğe yaptıklarına yeterince teşekkür etmek ve yaptıklarını dile getirmek gerçekten zor ki ne zor…
Hem halkın eğitimine, yaşanabilir bir kentte oturmasına katkı sağlayacak, hem şehircilik mucizesini gerçekleştirecek, hem heykellerle çağdaş bir kent nasıl oluru bizzat ellerinizle ortaya koyacak, hem milyonlarca gence eğitimde fırsat eşitliği yaratan açık öğretim modelini hayata geçirecek, hem de örgütlü cehalete karşı yılmadan yorulmadan savaşacaksınız. Zor ki ne zor…
Yukarıda değindim yineliyorum. Aklın, bilginin, bilgeliğin ve tecrübenin somutlaştığı kimliğinde, hele de bu koşullarda yaptıkları hiç abartı gibi durmuyor Yılmaz Hoca’nın. Bunca bilgi, birikim, deneyim ve çok yönlülük ona tevazu ve içtenlik olarak dönmüş...
İnsanı yaptığı heykellerle hayretlere, başarılı yönetimiyle hayranlıklara gark eden Sn. Prof. Dr. Büyükerşen! Sizi kutluyorum…
Ve Sevgili Yılmaz Hocam! Sizi ellerim kızarıncaya kadar alkışlıyorum…