Eskiden birbirine düşman görünen İsrail ile Suudi Arabistan, yeni bir Ortadoğu planı üzerinde beş yıl önce anlaştılar. İki ülke, 17 ayda beş kez gizlice masaya oturmuş ve yedi maddelik bir plan hazırlamışlardı.
1. Türkiye sınırında bağımsız bir Kürt devletinin kurulması,
2. Ortak bir Arap ordusunun oluşturulması,
3.İran’da rejim değişikliğinin yapılması,
4. İsrail ve Araplar arasında bir barış planının yapılması,
5. Körfez ülkelerinin birlikte hareket etmesi,
6. Yemen’de barış sağlanması,
7. Arap dünyasındaki demokratik hareketlerin desteklenmesi.
1, 3, 4 ve 5’inci maddeler, hızla hedeflerine doğru yol alıyorlar… Planın ana çatısında aksaklık yok…
İsrail eski büyükelçi Dore Gold ile Suudi Arabistan eski istihbarat danışmanı Macid Eşki, 4 Haziran 2015’te yedi maddelik planı, ABD Washington’da CFR (Council on Foreign Relations-Dış İlişkiler Konseyi) toplantısında açıkladılar.(1) 1921’de kurulan CFR, ABD’nin stratejilerini belirlemede en güçlü aktör. Dünyanın en güçlü bankeri George Soros, ABD Merkez Bankasını uzun süre yönetmiş olan Alan Greenspan, ABD dış politikasında etkili olan Henry Kissinger, ABD’nin dünyayı yöneten stratejilerini yazan Zbigniev Brzezinski, ABD tarihinin ilk kadın başkan yardımcısı Albright Madeleine CFR üyelerinden bazıları. Hepsinin ortak özelliği Yahudi kökenli olmaları.(2) Toplantıda Suudi Arabistan temsilcisi Eşki, “Büyük Kürdistan” devletinin kurulmasını savunduklarını vurguladı.(3) Açıklamada şunlar söylendi: “Suudi Arabistan ve İsrail, bağımsız bir ‘Büyük Kürdistan’ projesini desteklemektedir. Kurulacak bir Kürdistan, bölgede İsrail ve Suudi Arabistan’ın ortak hasmı İran’dan, Türkiye’den ve Suriye’den alınacak topraklar üzerinde kurulacağı için iki ülke de bundan memnuniyet duyacak, böylece bölgede genişleme ve neo Osmanlı hayalleri kuran Türkiye de bu hayallerinden vazgeçmek zorunda kalacaktır.”(4) Suudilerin bir zamanlar şeytan dedikleri İsrail ile Suudi Arabistan’ın çıkarları, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü yok edecek bir Kürt devletinin kurulmasında örtüşmüştü. Oysa, Türkiye 24 Ocak 2015’te, bu planın açıklanmasından dört ay önce, ölen Suudi Kralı için bir günlük yas ilan etmişti.
Yedi maddelik planın ilk maddesi İran, Türkiye ve Suriye’de kurulacak Kürt Devleti’nin Suriye ayağı tamamlandı. ABD, bu amaçla Türkiye’nin YPG/PKK terör örgütünü etkisiz duruma getirmek için 9 Ekim 2019’da başlattığı Barış Pınarı Harekatı’nın devamını engelledi. ABD Başkan Yardımcısı Pence başkanlığındaki heyet, 17 Ekim 2019’da Ankara’ya geldi ve Cumhurbaşkanlığı’nda görüşmeler yaptı.(5) Ayrıca, ABD Başkanı Trump YPG/PKK terör örgütünü, NATO üyesi Türkiye’ye karşı koruyacak bir adım attı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a diplomatik teamüllere uymayan bir mektup gönderdi.(6) Konu, YPG/PKK’ya karşı yapılacak Barış Pınarı Harekatı’nın durdurulmasıydı. Sonuçta, Türkiye’nin 480 kilometre genişlikte 32 kilometre derinlikte belirlenen askeri hedefi; ABD’nin devreye girmesiyle 140 kilometre genişlikte 32 derinlikte bir bölgeyle sınırlandırıldı. Bu adımla ABD, Türkiye’nin coğrafi bütünlüğüne kasteden YPG/PKK terör örgütünü korumuş oldu. Türkiye’nin Suriye için ortaya koyduğu Politik ve Askeri Hedefler, ABD’nin devreye girmesiyle tam olarak gerçekleşemedi. ABD bir adım daha attı. Suriye’de Fırat’ın doğusunda güçlenen YPG/PKK, Kuzey Irak ve Suriye’deki diğer Kürt gruplarla ABD’nin girişimiyle anlaşma imzaladı. Kuzey Irak ve Suriye kuzeyinin bütünleşmesinin en önemli halkası böylece tamamlanmış oldu. Gelinen aşamada, YPG/PKK ABD sayesinde 60 bin silahlı terörist gücüne ulaştı. PKK bölücü terör örgütüyle başarıyla mücadele eden Türkiye, PKK tehdidinden 10 kat daha fazla bir YPG/PKK tehdidiyle karşı karşıya… Türkiye, sert ve yumuşak gücüyle YPG/PKK’nın bu güce ulaşmasını önleyemedi… Neden sorusu anlamlı…
ABD bununla da yetinmedi… Temmuz 2020’de, Suriye Fırat’ın doğusunda, YPG/PKK terör örgütü ile ABD petrol şirketi Delta Crescent Energy arasında, petrol üretimi ve pazarlama yönünde anlaşma imzalandı. Anlaşma ABD Dışişleri ve Hazine Bakanlığı’nın onayıyla gerçekleşiyor. Bu anlaşmayla ABD, YPG/PKK’ya devlet statüsü vermiş oluyor. YPG//PKK için önemli bir finans kaynağı da sağlanıyor.(7) Trump’la ilişkilerin olumlu olduğu böyle bir dönemde, Türkiye bu anlaşmayı diplomatik yoldan iptal ettirmeliydi… Yumuşak güç yetersiz mi kaldı?
Türkiye, Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanında, sismik arama tarama faaliyeti yapıyordu. Yunanistan; AB, ABD, İsrail, Mısır, Suudi Arabistan’ı yanına alarak gerginliği tırmandırdı. Fransa, Türkiye’ye karşı Yunanistan’ı her yönüyle destekledi. Türkiye, NAVTEX ilan etti; ancak Almanya Başbakanı Merkel arabulucu oldu ve 21 Temmuz 2020’de NAVTEX askıya alındı… Yunanistan, bu iyi niyet adımına karşı, Mısır’la deniz yetki alanı anlaşması yaparak karşılık verdi. ABD Dışişleri Bakanı devredeydi. Mısır Dışişleri Bakanı’nı aradı ve anlaşmayı imzalamasını söyledi. Anlaşmanın mimarı, aslında ABD idi. Ardından, tekrar NAVTEX ilan edildi. NATO devreye girdi. Kaza ve çatışmayı önlemek, gerginliği azaltmak için Türkiye ve Yunanistan askeri heyetleri bir araya geldi. Türkiye Bakanlık düzeyinde, NATO’nun bu girişimine önkoşulsuz görüşmeye hazırız dedi. ¨Önkoşulsuz¨ çıkışı, haklı tutumdu.
ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, tansiyonun düşürülmesi için iki tarafın askeri unsurlarını bölgeden çekmeleri gerektiğini söyledi. Pompeo, 12 Eylül 2020’de GKRY’yi ziyaret etti. Pompeo, ¨Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kendi Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde bulmuş olduğu hidrokarbon dahil olmak üzere doğal kaynaklarını kullanma hakkı var… Türkiye'nin bölgedeki eylemleri bizi derinden endişelendiriyor" dedi.(8) ABD, aslında zaten belli olan tutumunu, Yunanistan ve GKRY yanında Türkiye’nin karşısında olduğunu tekrar açıkça belirtmiş oldu. Aynı gün, Türkiye Doğu Akdeniz’de sismik araştırmalar yapan Oruç Reis gemisinin görev süresini uzatmadı ve Antalya Limanı açıklarına çekti.(9) Oruç Reis’in bölgeden çekilmesi, ABD’nin dolaysıyla Yunanistan’ın istediği bir koşuldu. Yani, Türkiye’nin ¨önkoşulsuz¨ konuşuruz açıklaması, Oruç Reis’in çekilmesiyle ¨koşullu¨ bir duruma gelmiş oldu.
Milli Savunma Bakanı Sayın Akar, 13 Eylül 2020’de Kaş'ta AA'nın sorularını cevaplarken, ¨Bunlar tahrik değil de ne, 18 ada Yunanistan tarafından anlaşmalara aykırı şekilde silahlandırılmış. Bunlar gerginliği tırmandırıyor, karşılıklı diyaloğu yok ediyor. Meis Adası’nın silahtan arındırılması lazım¨ dedi.(10) Meis adası, anlaşmalar gereği 18 adadan biri ve Gayri Askeri Statüde bir ada. Ancak, Yunanistan bu adaya asker konuşlandırdı ve statüsünü değiştirdi. Fakat daha kötüsü, Yunanistan’ın Meis kuzeyindeki KARA ADA’ya asker çıkardığı haberinin, 10 Eylül 2020’de basına yansımasıydı.(11) Konunun uzmanı Amiral Cihat Yaycı, ¨Kara Ada ve Fener Adası üzerinde, Türkiye’nin hukuken egemenliği devam etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilgili kurumlarının gerekli tepkiyi göstereceğine inanıyorum.¨ açıklamasını yaptı. Bu durumda, Yunanistan Türkiye’ye ait olan KARA ADA’ya asker çıkararak ada üzerinde egemenlik hakkı olduğunu herkesin gözü önünde göstermiş oldu. Oruç Reis bölgeden çekilirken, Sayın Akar Kaş’ta açıklama yaparken, KARA ADA’da Yunan askeri konuşlanmıştı. Yunanistan’ın bu kabul edilemez hukuksuz tutumunu, sert gücün desteğindeki yumuşak güç önleyemedi… ABD, AB, İsrail, Mısır, Katar hariç Körfez ülkeleri Yunanistan’ın yanındaydı. Oysa, eskiden Türkiye-Yunanistan arasındaki gerginlikte ABD, İsrail, Mısır ve Körfez ülkeleri tarafsız bir politika izlerlerdi… 1996 KARDAK Krizi’ne Türkiye asker çıkardığında, böyle bir dış politika atmosferi hakimdi.
Türkiye’nin desteklediği Serrac başkanlığındaki Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH), Mısır’ın başkenti Kahire’ye bir heyet göndermiş.(12) Serrac’ın ise, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un davetini kabul ettiği ve Paris’i ziyaret edeceği ortaya çıktı. Oysa, Macron’un Fransa’sı, Türkiye’ye karşı her cephede yer almakta ısrar eden bir ülke. Mısır’la Türkiye’nin ilişkileri yok. Mısır, 15 bin kilometrekarelik bir alanı kaybetmeyi göze almış ve Türkiye yerine, Yunanistan’la MEB anlaşması imzalamıştı. Mısır, Libya’da Türkiye’nin tam karşı cephesinde.
Suriye’de, radikal unsurların etkisini sürdürdüğü İdlib’in Türkiye ile 130 kilometrelik sınırı var. ABD, İdlib’i Küçük Afganistan’a dönüştürme adımları atıyor. İdlib’te El Kaide ve benzer radikal grupların Türkiye’ye yönelik tehdit değerlendirilmeli ve önlemler alınmalı.
Türkiye’de, Suriyeliler dahil sığınmacıların gelecekte oluşturabilecekleri etkilerin bilimsel olarak incelenmesi ve buna göre politika oluşturulması yaşamsal önemde.
Türkiye’nin Mısır, İsrail, Lübnan, Rusya, Almanya, İngiltere, İtalya ve İspanya ile işbirliğini geliştirerek kendi cephesini güçlendirme zorunluluğu var. Türkiye ve Yunaistan arasındaki gerginlikte, geçmişte tarafsız kalan ülkeler şimdi Yunanistan’ın yanında…
Mevcut durumda, askeri güçle elde edilen sonucu masaya yansıtmak, karşı cephenin gücü ve Türkiye’nin yalnızlığı nedeniyle oldukça zor gibi görünüyor.
¨Her taarruz ilerledikçe zayıflar” der strateji ustası Clausewitz. Güç, doruk noktasına ulaştığında, aşağı düşme eğilimi gösterir. Askeri güç te, belli bir noktadan sonra doruk noktasına erişir. Askeri gücün elde ettiği başarının sürdürülmesi, masada ancak etkin diplomasiyle gerçekleşebilir.
1936’da, Montreux Boğazlar Sözleşmesi,
İkinci Dünya Savaşı öncesi Atatürk’ün stratejik öngörüsüyle; 1934’te Türkiye-Yunanistan-Romanya-Yugoslavya arasında Balkan Antantı ve 1937’de Türkiye-İran-Irak-Afganistan arasında Saadabat Paktı ile Türkiye’yi barış çemberine alınması,
1938’de, Hatay’ın tek kurşun atılmadan diplomasiyle Türkiye’ye katılması,
Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı dışında kalabilmesi,
En güç durumda, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nın başarıyla yapılması,
1998’de, tek kurşun atılmadan PKK terörist başının Suriye’den kovulması…
Bu muhteşem diplomatik başarılar, Büyük Atatürk’ün aslında dünyanın en aktif dış politikası olan, ¨Yurtta Barış, Dünyada Barış¨ prensibinin eserleridir. Bugün, tarihi sürece bakıldığında bu başarıların ne kadar önemli oldukları ortaya çıkıyor… Olağanüstü başarılar…
Eski Türkiye’de; 25 Temmuz 1975’te, ambargo uygulayan ABD’nin Türkiye’deki 21 üs ve tesisi kapatılmıştı. ABD, 1978’de ambargoyu kaldırmış, buna rağmen dönemin hükümeti üsleri açmamıştı.
Konu, stratejik öngörü ve diplomatik başarı… Cumhuriyet’in, ¨Yurtta Barış Dünyada Barış¨, en aktif ve en üst düzeyde ulusal çıkarların korunduğu politikadır…
Tarih ulusların tarlasıdır, ne ekerseniz onu biçersiniz…
(1) Mehmet Ali Güller, Suriye’nin Sevr’i Amerika Koridoru, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2015, s. 85.
(2) İsmail Tokalak, Dünyayı Yönetenler ve Sistemleri, Gülerboy Yayıncılık, İstanbul, 2008, s. 99-100.
(3) Regional Challenges and Opportunies: The View From Suudi Arabia and İsrail, CFR, 4 Haziran 2015.
(4) Fatih Altaylı, Habertürk Gazetesi, 14 Eylül 2017.
(5) https://www.milliyet.com.tr/gundem/son-dakika-pence-acikladi-turkiye-ile-abd-ateskes-icin-anlasti-6059080 (Erişim, 12 Eylül 2020).
(6) https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50077573 (Erişim, 12 Eylül 2020).
(7) https://www.yenisafak.com/dunya/abd-teror-orgutu-pkkya-destegini-bu-kez-korsan-bir-petrol-anlasmasi-uzerinden-veriyor-3551623 (Erişim, 13 Eylül 2020).
(8) https://www.kurdistan24.net/tr/news/cc196aeb-e35d-47be-9ea1-1bea45d08308 (Erişim, 13 Eylül 2020).
(9) https://www.milliyet.com.tr/gundem/oruc-reis-antalya-aciklarina-demirledi-6305339 (Erişim, 13 Eylül 2020).
(10) https://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-bakan-akardan-onemli-aciklamalar-41610298 (Erişim, 13 Eylül 2020).
(11) https://www.sabah.com.tr/dunya/2020/09/11/son-dakika-haberi-yunanistandan-bir-provokasyon-daha-karaadayi-karargaha-cevirdi; https://tr.sputniknews.com/dogu_akdeniz/202009101042819730-yunan-askeri-meisten-sonra-karaadaya-cikti/ (Erişim, 13 Eylül 2020).
(12) https://turkish.aawsat.com/home/article/2500186/umh-libya-krizine-%C3%A7%C3%B6z%C3%BCm-%C3%B6nermek-i%C3%A7in-kahire%E2%80%99ye-bir-heyet-g%C3%B6nderdi (Erişim, 13 Eylül 2020).