Seçimin öteki yüzü…

Sözü uzatmadan, laf kalabalığına dalmadan, eveleyip gevelemeden, yuvarlayıp geçiştirmeden, eğip bükmeden çok net, son derece yalın ve samimi olarak teslim...

Neşe Doster Yazar nesedoster@yahoo.com

Sözü uzatmadan, laf kalabalığına dalmadan, eveleyip gevelemeden, yuvarlayıp geçiştirmeden, eğip bükmeden çok net, son derece yalın ve samimi olarak teslim etmem gereken bir şey var! O da şu;

Gözdağı amaçlı, “Ben ve Ey!” ağırlıklı gece gündüz, akşam sahur, imsak yatsı, meydan stadyum, salon merkez, saray külliye demeden dinlenmeden gümbür gümbür, gürül gürül, sular seller gibi konuşan ve durmadan iftar yemeğinde kitleleri ağırlayan CB’na maşallah! Sabah konuşuyor, öğlen konuşuyor, akşam konuşuyor, iftarda konuşuyor, iftardan sonra eş zamanlı televizyonlarda konuşuyor, sahurda konuşuyor. Buna güç mü yeter, buna kafa mı dayanır, buna ses telleri mi dayanır? Şaşılacak, gıpta edilecek şey doğrusu. Bu başarılarından ötürü eşini kutluyor, doktorlarına şapka çıkarıyor, sarayın çeşnicibaşını alkışlıyorum…

AKP genel başkanının meydanlarda olsun, iftarlarda olsun, ekranlarda olsun, geleceğe yönelik öneri ve projelerinde olsun sözlerinin ve söylediklerinin tümüne; kibir, güç gösterisi, meydan okuma, ben bilirim edası, baş ustalık havası hâkim. Bu net ve belirgin!

Efendim! Külliyesinde birkaç gün önce emeklileri iftarda, gençleri “muhabbet sofrası” adı altında sahurda ağırlayan CB çok ilginç şeyler söyledi. Örneğin dünyaya efsane bir ekonomi örneği gösterdiğimizi ifade etti. Yakında uzaya astronot gönderme noktasına geleceğiz dedi. Biz geldiğimizde üniversite sayısı 76 idi, biz bu sayıyı 206’ya çıkardık ve 81 ile üniversite açtık buyurdu. Ülkeyi dört sütun üzerinde yeniden inşa edeceğiz dedi. Ve sütunları şöyle sıraladı. Eğitim, emniyet adalet, sağlık. Ancak yüzde 30’a varan işsizliğin yüzde 26’sını üniversite mezunu gençlerin oluşturduğunu söylemedi. İyi mi?

Bu arada koskoca salondan ne soran, ne şaşıran, ne de sorgulayan çıktı. İyi mi? Damat bakanın deyimiyle “Aya dört şeritli köprü yapacak” dese inanacak olanlar böylece bu “efsane ekonomi” modelini de yiyip yuttu. Olursa da böyle olur, reis ne derse o olur deyip inandı ve alkış tuttu. İyi mi? Vahim, hazin, trajik olsa da bu durum başka nasıl yorumlanabilir?

Ey genç okur! Merak et ve sor! Şimdi sana birkaç ipucu. 81 ile üniversite açmak iyi de, 76 olan sayıyı 206 üniversiteye çıkarmak çok iyi de! Yüzde 26’yı bulan üniversite mezunu işsizliği nereye koyalım? Rehavet yeter, cesaret lazım, şimdi değilse ne zaman demeyi unutma!

Ey genç okur! Bazen gerçeği ters yüz eden iktidar ricaline, bazen yaptıklarını inkâr eden devlet ricaline, bazen de yapmadıklarını sahiplenen yönetim erbabına, her zaman elinde padişah fermanı yetkisi olan muktedirlere bu kutuplaşmanın, bu itiş kakışın kazananı olmaz diye sormayı unutma!
Ey genç okur! Ülke yokluk içinde. 17 milyon çocuk yoksunluk ve yoksulluk içinde. 17 yıldır iktidar olanlar, çocukları, yakınları varlık ve lüks içinde. Bunun asla kabul edilebilir bir yanı olmadığını durup dinlenmedin hafta yedi, gün on yedi sormayı unutma!

Çünkü bu sorunlara ve soru işaretlerine 1970’li yılların gençleri, 2000’li yılların yaşlıları hala ve durmadan kafa yoruyor ve sorguluyor! Örneğin Eski Türkiye’nin dış borcu 130 milyar dolardı, Yeni Türkiye’nin dış borcu 450 milyar doları buldu diye kaygılanıyor onlar. Yine Eski Türkiye’de hane halkı borcu 13 milyar liraydı, Yeni Türkiye’de bankalara borçsuz kişi kalmadı ve hane halkı borcu 575 milyar lirayı aştı diye üzülüyor onlar. İşsiz sayısı 6.5 milyonu geçti diye tedirgin oluyor onlar. Sen de sor ve sorgula bakalım ey gençlik! Olur mu?

Önemli Not: Her konuda halka giden, “ben milletime güvenirim” diyen, “o beni hiç yanıltmadı” diye böbürlenen CB ilk kez yeni yapılan havalimanına konulacak isim konusunda; “İlle her şey de kamuoyuna, millete gitmek her konuda doğru olmayabilir” dedi. Acep Atatürk adının açık ara öne çıkmasından mı korktu?
Bu his ve teşbih boşuna değil…

Tüm yazılarını göster