Şiddet ve çeşitleri…

“Emine Bulut” cinayeti üzerine yazdığım yazıya gelen iletilerin çokluğu karşısında kadına yönelik şiddeti yazı dizisi yapmak(!) ve şiddetin şekil, yöntem ve...

Neşe Doster Yazar nesedoster@yahoo.com

“Emine Bulut” cinayeti üzerine yazdığım yazıya gelen iletilerin çokluğu karşısında kadına yönelik şiddeti yazı dizisi yapmak(!) ve şiddetin şekil, yöntem ve çeşitlerini masaya yatırmak şart oldu!

Efendim! Şiddetin açık seçik olanı var, gizli kalanı var, göze sokarak açıkça hissettireni var, aile boyu tehdit edeni var, aba altından sopa göstereni var. Kıskançlıkla, yok saymakla, bazen telefona çıkmayarak, bazen mesaj-watsap yağmurları yağdırarak, bazen başını çevirerek, özetle gece gündüz farklı yol ve yöntemler deneyeni var.

Gelelim bir başka şiddet nedenine! İşsizlik diz boyu evet! Ekonomik kriz yuvaları dağıtıp boşanmaları artırıyor evet! İyi de “kapıyı geç açtın, eve geç geldin, yemeğin tuzu eksik, bu çocuk çok ağlıyor” gibi gerekçeler şiddet nedeni olduğunda bakıp geçebilir misiniz? Ya da batıda da oluyor, Örneğin; bir yıl içinde Almanya’da öldürülen kadın sayısı 210, Fransa’da 42, İngiltere’de 128, Romanya’da 138, İtalya’da 109, Finlandiya’da 11, İsviçre’de 22 diye sevinir misiniz? Dünya ortalamasına göre günde 238, yılda 87 bin rakamı sizi teselli eder mi? Ya da niye etsin?

Sırada erkek şiddetinin kadınlar üzerinde tarifi zor, tanımlanması daha zor, inkâr ve sahtelikleri ve bunun yarattığı ağır yük, ödettiği ve ödeteceği faturalar var…

İnsanda vicdan yükleri bırakan, kuşkuya düşüren, niye diye, hak ediyor muyum diye sorular sorduran, sinsi bir şekilde hayatın her alanını saran, alınganlıkla, kıskançlıkla, yok saymayla devam eden, sözcüklerin arasına sıkıştırılan, bakışlara gizlenen, fark edilmesi de zor, kanıtı da zor, başa çıkılması da zor gizli bir şiddet bu…

Sözü buraya getirmişken ve tam da burada kişisel öykülerini ve travmalarını paylaşmak istemeyenlere saygı duyarak; eğitimli, okumuş, ayağı yere basan, ekonomik özgürlüğü olan hemcinslerimin bu baskılara katlanmasını hiç anlayamadığımı açıkça söylemeliyim!

Baskılar arttıkça mücadele eden, sessiz kalmayan, sesini çıkaran, büyük resmin görünmesini sağlayan, kazanımlarına sahip çıkan hemcinslerimi, kendine bir alan yaratan, eş olmadan da yaşamını sürdüren, sayıları az da olsa sesleri yüksek olan hemcinslerimi de çok takdir ettiğimi belirtmeliyim…

Lütfen not alın!

DİB buyurmuş; “Dinimize göre kadınlar emanettir!”

Bu söz üzerine adı geçen kuruma ve bu açıklamaya sözü olmayanlara iki sorum var! Birinci sorum niye? İkinci sorum kime? Kadın neden anayasaya, yasalara, haklarına, cumhuriyetin kazanımlarına emanet değil de, emanete sadakat yerine ihanet edenlere emanet? Niye?

Biz eşya mıyız? Ürün müyüz? Yangında ilk kurtarılacak evrak mıyız? Neyiz? Kaldı ki emanetten erkekler kastediliyorsa emanete ihanetin adresleri ortada duruyor. Ayrıca şiddet gösteren allı pullu sözlere, yere bakıp pişmanlık duydum gibi içi boş laflara rağmen değişmez, zamanla değişir diye de beklenilmez. Nokta…

Şimdi de genç beyinler neden göçüyor sorusunun altında yatan şiddete bakalım!

Eğer ülke liyakatten vazgeçip sadakate prim vereli çok olmuşsa, yurtdışına okumaya gidenlerin 4’te 3’ü dönmüyorsa bunun adı devlet ya da yönetim şiddeti değil midir? Bu durumda kaçıp gidenlere “gitme kal!” diyebilir misiniz?

TÜBİTAK’ın destek verdiği projeler bilim, teknik, fen, matematik gibi konuları değil de; “Dededen toruna Osmanlı topraklarında hoşgörü” ya da “İnsanı hor gören iyiliği zor görür” gibi klişe ve sıradan başlıkları içeriyorsa! Büyük umutlarla TÜBİTAK’a projesini sunan ve gündeme dahi alınmayan emeği için hayal kırıklığı yaşayan gençlere “git ama dön!” diyebilir misiniz?

THK’nın yangın söndürme uçaklarını pahalı bulan Orman Bakanlığı şapkadan bez torbaya, bitki çayından nazar boncuğuna, kolonyadan satranç takımına, gümüş takıdan eşantiyonlara milyonlar harcıyorsa, kopup gidenlere; “ülkede kal, ne işin var yaban ellerde, yanıyorsa yansın, al hediyeni, tak şapkanı, iç bitki çayını, bak keyfine!” diyebilir misiniz?

Sorunların üstünü örterek, ya da soruları öteleyerek nereye kadar derseniz? Bu sorunun yanıtını satır aralarında bulabilirsiniz!

Tüm yazılarını göster