Abdullah Gül ve Ali Babacan bir yandan, Ahmet Davutoğlu diğer yandan AKP milletvekilleri, teşkilatları ile üyelerini yeni partilerine katmak için harıl harıl çalışıyorlar.
Peki, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu gelişmeleri nasıl izliyor, ne önlemler alıyor?
Tayyip’in partisi parçalanacak mı?
AKP kurucularından olan ve halen Erdoğan’a bağlılığı devam eden ANAP kökenli bir siyasetçi ile konuştum.
Sohbette aldığım izlenimleri size aktarayım.
Önce şunu vurgulayayım AKP milletvekilleri, il, ilçe hatta belde teşkilatları 24 saat 365 gün takip ediliyor.
Milletvekilleri özellikle çok yakından izleniyor.
Meclis kulislerindeki görüşmeleri, illerindeki temasları, ziyaretçilerin kimlikleri hatta daha da ileriye götüreyim aileleri de takip altında…
AKP’de Erdoğan tarafından kurulan düzeni, “siyasi kast sistemi” olarak tanımlamak mümkündür.
“Kast Sistemi” Hindistan tarihinde yaşanan akraba evliliği esasına göre karakterize edilen sosyal yapıydı…
AKP’de hem akraba, hem tarikat, hem cemaat, hem de siyaset unsurları egemendir.
AKP teşkilatları ve meclis grubu biat kültürüne uygun olarak kurulmuştur.
Değerli okurlarım,
Tayyip’in Partisi AKP’nin bu yapısını en iyi bilenler de kuşku yok ki Abdullah Gül, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ile birlikte olan eski ve mevcut milletvekilleri.
17 yıldır iktidar olan Tayyip’in partisinden parça koparmanın zorluğu ortada.
Gül ve Babacan ılımlı, liberal ve ANAP – Doğru Yol kökenli AKP tabanına yönelik çalışmalar yapıyorlar.
Davutoğlu ve arkadaşları ise AKP’nin İslami, muhafazakar ve milliyetçi kanadı ile temas halindeler.
31 Mart yerel seçim sonuçlarının MHP’ye kazandırması, AKP’ye kaybettirmesi, tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığında Cumhur İttifakının devletin tüm olanaklarını kullanmasına rağmen Ekrem İmamoğlu’nu destekleyen CHP ve İYİ Partinin Millet İttifakı karşısında hezimete uğramaları Erdoğan’ın parti içi hakimiyetini ilk kez büyük zafiyete uğrattı.
“Erdoğan kaybetmez” algısı yıkıldı…
Tayyip’in partisi fitili çekilmiş patlamaya hazır bomba gibi…
Erdoğan’ın metal ve mental yorgunluğu herkesin malumu.
CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti ve Meral Akşener, Saadet Partisi ve Temel Karamollaoğlu etkili muhalefet ile Erdoğan’a ve yandaşı Devlet Bahçeli’ye çok sert muhalefet yapıyorlar.
Ancak asıl muhalefeti Çarşı – Pazar fiyatları yapıyor.
Çöken ekonomi inşaat sektörünü de otomotiv sektörünü de beyaz eşya ve elektronik sektörünü de vurdu.
Satışlar durdu, orta ve küçük ölçekli esnaf, tüccar kan ağlıyor.
Ev kadınlarının fileleri dolmuyor, tencereleri gram ile alınmaya çalışılan ürünlerle kaynıyor.
Yaz fiyatları buysa kış fiyatları ne olacak?
Değerli okurlarım,
AKP’nin çöküş dönemi bana hep merhum Turgut Özal’ın Anavatan partisinin çökmesini anımsatır.
Yerel seçim kaybı ile başlayan, önlenemeyen enflasyon ve hayat pahalılığı ile hızlanan, Özal’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi ile parti hakimiyetini kaybetmesi sonucunda Meclis’e giremeyen ANAP bugün tabela partisi halinde…
Elbette arada farklılıklar var.
Erdoğan bu yüzden AKP Genel başkanlığını bırakmak istemedi ve anayasaya partili cumhurbaşkanı olma hükmü koydurdu.
Ancak görülüyor ki devleti yönetmenin ağır yükü, AKP’nin metal yorgunluğu ANAP gibi çökmesi için benzer koşulları yaşatıyor.
AKP kurucusu deneyimli siyasetçi şunları söylüyor:
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin bir kişiye tüm devlet yükünü yüklemesi görüldü ki altından kalkılması kolay bir iş değil.
Devletin bürokratik yapısı da huzursuz. Saraya yakın olma yarışı var. Yakın olan terfi alıyor ki en önemli kıstas ise maalesef liyakat ve kariyer değil cemaat, tarikat ve ilahiyat önemli.
Erdoğan’ın baskısına rağmen partideki huzursuzluk had safhada. Baskı ise ters tepiyor ama Erdoğan’a olumsuzluklar hiç yansıtılmıyor. Şikayet hatta diyebilirim ki ispiyonculuk had safhada…”
Değerli okurlarım,
Siyasi zemin çok kaygandır. Siyasetçiler hep güçlüden yana, yükselişten yana olmak isterler,
Düşmekte olan, itibar kaybeden, yenilen partilerin siyasi yapıları çözülmeye, dağılmaya çok uygun hale gelir.
MHP yaması AKP’yi bugün için iktidarda tutuyor.
Ama Devlet Bahçeli ele avuca gelmez, bugünden yarına ne yapacağı belli olmaz bir siyasetçidir.
Kendisini ve partisini eleştiren gazeteciler hücum etmeyi pek sever.
Ama asıl sevdiği de iktidar düşürmektir.
Bakalım AKP’ye sıra ne zaman gelecek?
Belki yarın belki yarından da yakın diyelim mi?