Öyle bir yeteneğim yok ama! Keşke toplumun sinir uçlarına dokunan açıklama ve çıkışlar izin verse de hayata dair güzel, iç açan umut veren olayları da yazabilsek! Ama nerde bizde o şans…
Zorlu koşulların neden olduğu ruh hallerine, yüzlerdeki ifadeye, gözlere sinen kaygıya, umutsuzluğun, öfkenin, çaresizliğin yer ettiği bakışlara kitlenince gel de iç açan şey bul ve otur yaz!
Kucaklamak varken ve yöneticilik bunu gerektirirken kutuplaştıran, dışlayan, ötekileştiren, parmak sallayanlar arttıkça gel de umuda dair bir şeyler bul ve yaz!
Ülkemizin ekonomik alanda büyüdüğünü abartarak anlatanlara; İyi de halkın hayatına dokunmuş mu bu düşman çatlatan büyüme rakamları diye sor ve yaz!
Biri kalkıp; “Namaz kılmayanı dövmek, devam ederse öldürmek gerekir!” diyorsa! Bir başkası; “Sokaklar kadınlar yüzünden kasap dükkânına döndü!” şeklinde açıklama yapabiliyorsa! Diğeri; “Çocuklar tayt giymemeli!” şeklinde görüş bildiriyorsa! Bir diğeri işi daha da abartarak; “Müzik aleti almak caiz değil, insan müzik dinlerse, oynamaya başlar o zamanda şeytan omuzlarına çıkar!” şeklinde konuşabiliyorsa! Gel de şaha kalkan, destan yazan, dünyayı kıskandıran ülkemiz için vah ki vah diyerek yazma!
Ekonomistlerin, hesap kitap adamlarının yer aldığı kabinede; Ulaştırma Bakanı havalimanı metrosunun açılışını durmadan erteleyerek 5 farklı tarih açıklıyorsa gel de bu nasıl bir öngörü ve hesap hatasıdır diye yazma!
İntiharın eşiğine gelen esnafın, toprağını terk eden üreticinin, atanamayan öğretmenlerin, işsiz gençlerin, mutfağı boş kadınların açıklamalarını duyunca gel de utançtan kıpkırmızı olarak, gözler dolup boşalarak keşke iş işten daha fazla geçmeden birileri somut projeler üretsin diye yazma!
Politik dehaların, siyasi zekâların uzun zamandır ülkeye yaşattıklarını tanımlayacak söz arayıp bulamamak…
Madem; Eğitimden ekonomiye, istihdamdan yatırıma muhteşem, mükemmel, harikulade, şahane, olağanüstü, dört sekizlik bir sistemle yönetiliyoruz. Madem; Refah içinde yüzen ülkemizi, mutluluktan durmadan gülen halkımızı tüm dünya gıptayla izliyor, kıskançlıkla seyrediyor, biz de niye böyle yöneticiler yok diye çatır çatır çatlıyor. Gel de sokak hallerini yansıtan görseller ve sözler karşısında gözlerini dört açma!
“Çarşı- Pazarda artık kilo yok tane var, gram var!” diyen emekli! “Aldığım 5 bin lira, 3-4 bin lirası kiraya gidiyor. Çocuk okutmayalım mı, yemek yemeyelim mi, giyinmeyelim mi hasta olmayalım mı? Etin tadını unuttuk. Bu bir zulümdür 67 yaşındayım, dolaşıp alamamak çok zor!” diye yakınan yurttaş! “Pazar artıklarını toplamaktan yoruldum!” diye yakınan ev kadını! “Barınamıyorum, ısınamıyorum, karnımı doyuramıyorum, kültür sanata ayıracak bütçem yok gençliğimi yaşayamıyorum!” diyen genç karşısında gel de karalar bağlama!
İşçi, memur, esnaf, çiftçi, emekli, kadın- erkek, genç, işsiz herkes ve her kesim bin bir sıkıntı içinde iken! Enflasyon, hayat pahalılığı, sağlık sorunu, önlenemeyen işsizlik, ülkemizi mesken tutanların yarattığı sorunlar, hastanelerde uzayıp giden kuyruklar, üniversite gençliğinin yüzleştiği barınma, yurt beslenme sorunu, hukuksuzluk, kayırmalar, usulsüz atamalar tavan yapmışken…
Geçmişle gelecek arasında sıkışıp kalanlar; kentleri beton çöplüğüne, doğayı kirliliğe, yeşili harabeye dönüştürürken! “Yeni kuşaklara nasıl bir dünya bırakıyoruz?” sorusu durmadan yüzümüze çarpmasına rağmen yanıt alınamazken! İş yükünden, yaşadığı hüzünden çile çekenlerin iç dünyasını anlamamakta ısrar edilirken…
MEB’de mesleki donanım ve eğitime ihtiyaç yokken! Bakan elektronik mühendis, yardımcısı ilahiyatçı ve hafız, bir başka yardımcısı makine mühendisi, yöneticiler meslek dışından atanırken! Örneğin müdür pozisyonlarında çalışanlar arasında doktor, kamu yönetimi mezunu, iktisat mezunu, şehir planlamacısı ve eski bir bürokratın koruma müdürü varken…
Hakkında; “Dünyanın en tecrübeli lideri! Gemiyi güvenli limanlara yanaştıracak tek kaptan! Rakiplerine boş alan bırakmayan usta genel başkan!” tanımı yapılan CB; “Biraz daha sabır ve daha çok destek istiyorum. Avrupa’da market rafları boş! Bir de utanmadan sıkılmadan işsizlik var diyorlar ne işsizliği ya?” şeklinde konuşurken…
Demem o ki; Öne çıkarılan bu örneklerle toplumsal fotoğraf bitiyor mu? Maalesef hayır! Gelinen noktaya şaşılır mı? Yorumsuz…
Kutlama notu: 2 Eylül Eskişehir’in Kurtuluşunun 100. Yılı nedeniyle gazetelere verilen ilanlar arasında Odunpazarı Belediyesinin ilanı çok dikkat çekti. Tam sayfa ilanda şu yazılı idi; “GÜÇLÜ100”. Emeği geçenleri, bu ilginç başlığı düşünenleri Odunpazarı Belediye Başkanı Sn. Kazım Kurt’un şahsında kutluyorum…