2010’lu yıllarda büyüyen göç kriziyle birlikte üyelik çerçevesinden stratejik çıkarlara doğru evrilen Türkiye-AB ilişkileri, Türkiye demokrasisi üzerinde normatif ve ilkesel sınırları belirleyen güçlü bir çıpa olma hüviyetini kaybetti. Geri Kabul Anlaşması ile birlikte AB-Türkiye ilişkilerinde Türkiye’nin bir sınır karakolu ve kampa dönüşmesi ile birlikte AB’nin Türkiye üzerinde demokratik yaptırım gücü ortadan kalktı.
2016 başarısız darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL dönemi ve sonrasında yaklaşık 2 milyon vatandaşa terör soruşturması açılırken, bu güvenlikçi atmosferde Türkiye iç politikada otoriterleşmeyi başkanlık sistemine geçiş ve denge-denetleme mekanizmalarının yok edilmesiyle birlikte tamamladı. Dış politikada Batı blokundan uzaklaşan Türkiye, Rusya ile asimetrik bir ilişki kurup, Doğu Akdeniz ve Libya’da Avrupa ülkeleriyle çatışarak AB ile ilişkilerini birçok boyutta geriye götürdü.
Ancak son yıllarda ABD’de iktidarın değişmesiyle birlikte Türkiye dış politikada rasyonel yaklaşıma geri dönme sinyalleri vermeye başladı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrasında Türkiye’nin bir yandan Ukrayna’ya silah desteği sağlayıp diğer yandan Rusya ile ilişkilerini koparmaması, Türkiye’nin stratejik önemini artırdı. AB ve Batı bloku ile ilişkilerde tam düzelme gerçekleşmese de kopuştan çok yakınlaşma havası hakim. Bu şartlarda Türkiye kamuoyunda AB ve dış politika algılarının seyri merak konusu.
Araştırma Sonuçları
The German Marshall Fund of the United States (GMF) ve Infakto tarafından 2022 Mart ayında Türkiye çapında yürütülen “2022 Avrupa Birliği Algıları Araştırması” kamuoyunun Türkiye dış politikasına, AB’ye ve Türkiye-AB ilişkilerine bakışını detaylı ve kapsamlı bir şekilde ele alıyor.[i]
Araştırma sonuçlarına göre Türkiye kamuoyunda Türkiye’nin dış politikada yalnız değil diğer aktörlerle birlikte hareket etmesi yönündeki talep daha önde geliyor. Bu talep özellikle 18-24 yaş arası genç seçmende daha yaygın. Bu aktörlerin başında ise AB geliyor. Fakat AB’ye destek düşmüş. Ukrayna işgali sonrasında Rusya’yı tercih edenlerin oranı geçen seneye göre azalmış. Türkiye’nin tek başına hareket etmesi gerektiğini savunanların oranı ise yükselmiş.
2021 yılında katılımcılara Türkiye’nin hangi aktörlerle birlikte hareket etmesini tercih ettikleri sorulduğunda, Batı ülkelerini tercih edenler %46.1 (AB %37, ABD %9.1), Rusya (%14.7) ve Çin (%6.8) diyenler toplan %21.5 oranındaydı. Türkiye’nin yalnız hareket etmesini isteyenler %15.9 seviyesindeydi.
2022’de aynı soru tekrar sorulduğunda, Batı’yı tercih edenlerin toplamda %37.8’e düştüğü gözlemleniyor (AB %33.1, 3.9 puan düşüş, ABD %4.7, 4.4 puan düşüş). Çin ve Rusya toplamda %12.1 seviyesine inmiş. Çin diyenlerin oranı sadece 0.3 puan azalarak %6.5’e gerilerken, Rusya diyenlerin oranında düşüş çarpıcı (%5.6, 2021’e göre değişim -9.1 puan). Buna karşılık Türkiye’nin yalnız başına hareket etmesini isteyenler dörtte bir sınırına ulaşmış (%24.6, 8.7 puan artış).
Rusya’nın işgaliyle ortaya çıkan savaş ve sınır güvenliği endişesi, Rusya’ya bakışı olumsuz etkilerken, daha tarafsız politika isteğini kuvvetlendirmiş. Bölgesel krizlere hızlı yanıt veremeyen AB ve Afganistan’da Taliban’ın ülkeyi ele geçirmesine seyirci kalan ABD’yi tercih edenlerin oranı da azalmış görünüyor.
Gençlerde Batılı aktörleri tercih edenler 11.2 puan daha yüksek (toplam %48.9; AB %44, +10.9 puan, ABD %4.9 +0.2 puan). Rusya ve Çin diyenler 1.3 puan daha düşük (toplam %48.9; Çin %5.9, -0.6 puan, Rusya %4.9, -0.7 puan). Gençler arasında diğer yaş gruplarına göre refah ve özgürlük isteğinin Batı karşıtlığı ve güvenlikçi söyleme daha ağır basması muhtemel. Bu farklılık gençler arasında daha güçlü olan Batı tercihi açıklayabilir.
Savaş ve göçle birlikte, dış politikada Türkiye’nin yalnız hareket etmesini isteyenlerin oranı artsa da Rusya işgaliyle AB ve NATO’ya güven artmış görünüyor. Gençlerde yine bu kurumlara güvenenlerin oranı daha yüksek.
NATO’ya güvenenlerin oranı %32’den 39.4’e yükselmiş. Gençlerde bu oran %47.3. AB’ye güven %40.4’ten %47.7’ye çıkmış. Beş gençten üçü AB’ye güveniyor (%60.7). Öte yandan, AİHM’e güvende düşüş var. Dış politikadaki gelişmelerden farklı olarak AİHM’in Türkiye demokrasisi üzerindeki gücünün sınırlı kalması bunda etkili görünüyor. Fakat yine de en çok güvenilen kurum AİHM (%48.3). Gençlerde de güven oranı %61.6’ya yükseliyor.
AB üyeliği konusunda Türkiye’de kamuoyu desteği hala güçlü. Katılımcılara bu Pazar AB üyeliği referendumu yapılsa tercihlerinin ne olacağına dair soru yöneltildiğinde, %61.4’lük çoğunluk “Evet” oyu vereceğini söylüyor. Bu oran 2021’den daha yüksek (%60.1). Hayır diyenlerin oranı ise %29.6. Gençlerin mutlak çoğunluğu üyelikten yana (%75). Sadece %18’lik bir kesim üyeliğe karşı. Kararsızlar dağıtıldığında Evet diyenlerin oranı tüm katılımcılarda %67.5’e, gençlerde %80.5’e yükseliyor. Nitelikli çoğunluk AB üyeliğinden yana.
Ancak AB üyeliğine yönelik umut az. Sadece %15.5’lik kesim Türkiye’nin gerekli tüm kriterleri karşıladığında üye olabileceğini düşünüyor. Gençlerde de bu oran düşük (%20.5). Türkiye’nin kriterleri karşılayamadığını düşünenler %26.7. AB’nin Türkiye tüm kriterleri karşılasa dahi Türkiye’yi üye olarak kabul etme niyetinde olmadığı ve Türkiye’yi oyaladığı görüşüne katılanlar %53’e ulaşıyor. Gençlerde de en çok kabul gören görüş bu (%45.3).
Özetle, Türkiye’de her ne kadar Batı karşıtlığı ve milliyetçilik hakim söylem olsa da kamuoyunda AB’nin itibarı hala yüksek. Türkiye’nin en önemli stratejik ortağı olarak AB görülüyor. AB üyeliğine talep baskın. Bilhassa gençler arasında bu talep mutlak çoğunluğa ulaşıyor. Fakat AB’nin Türkiye’ye yaklaşımının, Türkiye kamuoyunun beklentilerini karşılamadığını vurgulamak gerek.