Türkiye’nin NATO’dan ayrılması yönünde, içte ve dışta ortaya çıkan düşünceler var. Konuyu ayrıntılarıyla inceleyelim.
Osmanlı Devleti, Rus tehlikesine karşı 1878’e kadar İngiltere’ye dayandı. Sovyetler Birliği’nin Akdeniz’e inerek İngiltere’yi tehdit etmesi karşısında, İngiltere ulusal çıkarları açısından Osmanlı’yı destekledi. Fakat bu politika, Osmanlı Devleti’ni çöküşten kurtaramadı.
İkinci Dünya Savaşı sonrası, 1945-1946 yıllarında Sovyetler Birliği, Türkiye’nin doğu Anadolu topraklarını istemiş ve Boğazlara yerleşmek için isteklerde bulunmuştu. Türkiye, Sovyetlerin bu tehdidine karşı bir ittifaka ve güce yönelme ihtiyacı duydu.
Milli Mücadele döneminde, İngiltere büyük bir tehdit olarak ortaya çıktı. Bu dönemde Türkiye, ulusal çıkarlarının örtüştüğü Sovyetlere yöneldi. Ancak, İkinci Dünya Savaşı başlangıcında Sovyetlerin emelleri tekrar canlanınca, Türkiye ile Rusya’nın yolları ayrıldı. O dönemde Türkiye için en iyi yol, ABD’ye dayanmak olarak düşünüldü. İkinci Dünya Savaşı’nın son yıllarından itibaren Türkiye bu yönde bir politika izledi.
1947 Truman Doktrini’yle ABD, Sovyet tehlikesine karşı Türkiye ve Yunanistan’a askeri yardımı başlattı. Böylece, ittifaklar da belirginleşmeye başladı.
TÜRKİYE’NİN NATO ÜYELİĞİ
İkinci Dünya Savaşı sonrası, Sovyet Rusya'ya karşı 4 Nisan 1949'da Washington'da ¨Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü¨ (North Atlantic Treaty Organization-NATO), 12 ülkenin katılımıyla kuruldu. ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Norveç, Danimarka, İzlanda, Portekiz ve İtalya kurucu ülkelerdi.
Mayıs 1950'de, CHP Hükümeti NATO'ya üyelik için ilk başvuruyu yaptı. İtalya desteklerken, ABD, İngiltere ve Fransa Türkiye'nin NATO üyeliğine karşı çıktı. 14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti (DP) iktidar oldu. DP iktidarı, 1 Ağustos 1950’’de NATO'ya üyelik başvurusunu yaptı; ancak Eylül'de reddedildi.
Kuzey Kore'nin Güney Kore'ye saldırısı üzerine Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi (BMGK), üye ülkeleri yardıma çağırdı. Bu çağrıya ABD'den sonra, Türkiye ikinci devlet olarak olumlu yanıt verdi. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu, sadece 17 ülke Kore'ye asker gönderdi. 25 Temmuz 1950'de, DP iktidarı 4500 kişilik bir birliği Kore'ye göndermeye karar verdi. ABD senatörü Cain, 28 Temmuz 1950'de Türkiye'de yaptığı basın açıklamasında, “Kore'ye asker yollarsanız, NATO'ya girersiniz” koşulunu ileri sürdü.
DP hükümeti, Cain'in istediğini yaptı ve 500 kişilik ilk birlik 20 Eylül'de İskenderun'dan yola çıkarıldı. Savaş kararını Meclis'in onaylaması gerekirken; DP iktidarı, Kore Savaşı kararında ve asker gönderilmesinde Meclis’i yok saymıştı.
Bu arada ABD, Sovyetler’e karşı Türkiye'de askeri üsler kurmak istiyordu. 16‐20 Eylül 1951'de Ottowa’da (Kanada) toplanan NATO, Türkiye ve Yunanistan'ın NATO'ya üye olmasına karar verdi. TBMM, 18 Şubat 1952'de Türkiye'nin NATO üyeliğini oy birliğiyle onayladı. Böylece, Kore Savaşı ve ABD’ye üs verilmesi karşılığında NATO’ya üye olunmuştu. Kore’de 721 şehit verildi. DP’li Samet Ağaoğlu’na ve bazı kaynaklara göre Menderes’e ait olduğu söylenen şu ifade, DP iktidarının dış politikasının bir özetiydi: “Kore'de bir avuç kan verdik, ama büyük devletler arasına katıldık.”
NATO’NUN GENİŞLEMESİ
12 ülkeyle kurulan NATO, genişleme politikası sonucunda, 1990’da 16 üyeye; Varşova Paktı’nın yıkılması sonrası 1999’da Macaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’yle 19 üyeye; 2004’te 26 ülkeye; 2009’da Arnavutluk ve Hırvatistan’ın katılımıyla 28 ülkeye ve 2017’de Karadağ’ın üye olmasıyla 29 üyeye çıktı. Kısa sürede Makedonya resmi üye olacak, ardından Gürcistan’ın NATO’ya katılım süreci başlayacaktır.
NATO’YA ÜYE OLMAK İSTEYEN ÜLKELER
Sovyetler’in dağılmasından sonra Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Polonya ve diğer eski Varşova Paktı ülkeleri NATO şemsiyesi altına girmek için büyük çaba harcadılar. Bu ülkeler, NATO standartlarına ulaşabilmek için hızlı adımlar attılar ve sonunda üye oldular. NATO’ya girmek için sırada sabırsızlıkla bekleyen Gürcistan, Azerbaycan, Moldova, Ukrayna gibi ülkeler; Barış İçin Ortaklık sürecinde (BİO) NATO’ya üyeliği hayal etmeye devam ediyorlar.
NATO’DAN AYRILAN ÜLKELER
4 Nisan 1949’da imzalanan 14 maddelik NATO Anlaşması’nın, üyelerin ayrılması esasını açıklayan 13’üncü maddesi şöyle: “Antlaşma 20 yıl boyunca yürürlükte kaldıktan sonra herhangi bir taraf, ayrılma bildirimini Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti’ne vermesinden bir yıl sonra taraf olmaktan çıkabilir. ABD Hükümeti, aldığı her ayrılma bildiriminden tüm tarafları haberdar edecektir.” NATO’nun, üye ülkeyi ittifaktan ayırma gibi bir hükmü ise bulunmuyor.
Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle, "Fransa'nın bağımsız bir savunma politikası izlemesi gerektiği" düşüncesiyle, 7 Mart 1966’da ABD Başkanı Johnson’a NATO’dan ayrılma isteğini bir mektupla belirtti. 14 Mart 1967’de, Fransa NATO'nun askeri kanadından ayrıldı ve Paris’teki NATO Karargahı Belçika’ya taşındı. Fransa bir nükleer güç olmasına rağmen, NATO dışında kalamadı ve 1995’te başlayan süreçle 2009 yılında tekrar NATO’nun caydırıcılık şemsiyesine geri döndü.
Yunanistan, 1952’de Türkiye’yle birlikte NATO’ya üye oldu. Kıbrıs Barış Harekâtı'nda, NATO’nun Türkiye’ye yeterli tepki göstermediğini ileri sürerek 16 Ağustos 1974’te NATO'nun askerî kanadından çekildi. 1977’de geri dönmek istedi, ancak Türkiye’nin karşı çıkışı nedeniyle üye olamadı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden hemen sonra 20 Ekim 1980’de, Türkiye’nin onay vermesiyle tekrar NATO’ya dönebildi.
TÜRKİYE NATO’DAN ÇIKABİLİR Mİ?
Türkiye bağımsız bir ülke ve elbette istediği zaman NATO’dan ayrılabilir. Neden olmasın? Kendi milli savunma sistemini kurmuş, ulusal hava savunma sitemini oluşturmuş, kendisine yönelen tehditlere karşı koyabilen, herhangi bir ittifakın şemsiyesine ihtiyaç duymayan bir ülke elbette NATO’dan çıkabilir.
Suriye ve Ortadoğu’da Türkiye’nin ulusal çıkarları, ABD ile çatışma durumunda. ABD, Türkiye’nin terör örgütü olarak kabul ettiği Suriye’deki PKK’nın kolu YPG’yi eğitip, donatarak düzenli bir ordu durumuna getirmekte. ABD, Suriye ve Irak’ın bölünmesinden yana bir politika izliyor. Bu da, Türkiye’nin BEKA’sını olumsuz etkilemekte.
Öte yanda, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması yönünde, Türkiye’nin Rusya’yla politikaları bugün için örtüşmekte. Türkiye, 2011’den 2016’ya kadar sürdürdüğü politikaları bırakarak Rusya’yla işbirliğini artırdı. Bu işbirliği, Rusya’dan S-400 füze sistemi alım aşamasına kadar geliştirildi.
Bugün, Türkiye’nin Rusya’yla olan iyi ilişkileri, PYD/YPG ve diğer konularda her an çatışmaya dönüşebilir mi sorusu sorulmalı. Rusya, PKK ve PYD’yi terör örgütü olarak kabul etmiyor. Suriye’de PYD/PKK’ya özerk/federe bir yapı verilmesi söz konusu. Rusya’yla son iki yıldır süregelen iyi ilişkilerin devam edeceği olasılığı ne kadar geçerli?
NATO demek ABD demek. Yani NATO’yla olan gerginlik, ABD’yle de ilişkileri olumsuz etkiler. NATO demek AB demek. Çünkü, 28 AB ülkesinden 21’i NATO üyesi. Yani, Türkiye’nin NATO’yla ilişkileri, AB ilişkilerini de etkiler. Yazılı bir anlaşma yok ama, AB üyesi olmak için önce NATO’ya katılım gerekli. NATO’dan ayrılmış bir Türkiye’nin, AB’ye üye olabilmesi için tekrar NATO’ya kabulü gerek. Bazı ülkelerin vetosu nedeniyle, NATO’dan çıkmış bir Türkiye’nin NATO’ya tekrar girmesi pek mümkün görülmüyor. Bazı Batı ülkelerinin, Türkiye’yi NATO’da hiç istemedikleri yüksek sesle dillendirilmiyor mu? Trump’ın politikaları, geçici dönemsel gel-git fırtınası. Trump’ın tek bir para penceresinden esinlendiği stratejisine bakarak, yön aramak tarihi bir yanılgı olur.
NATO ANLAŞMASI VE RUSYA
NATO Anlaşmasının, “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” şeklinde özetlenebilecek ünlü 5’inci Maddesi doğrultusunda belirlenen “ortak düşman”, tehdit değerlendirmesi için temel oluşturur. NATO’nun tehdit değerlendirmesinde, ¨ortak düşman¨ Rusya’dır. Rusya’nın bir tehdit ülke olarak algılandığı ve NATO savunma planlarıyla, kuvvet havuzunun buna göre şekillendirildiği bir sır değil.
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, 3 Ağutos 2017’de CNN International kanalındaki konuşmasında NATO-Rusya ilişkilerinin, “Soğuk Savaşın bitiminden bu yana en zor” dönemini yaşadığını söyledi.
NATO ÜYESİ OLMAYAN BİR TÜRKİYE
NATO’da söz hakkı bulunmayan bir Türkiye’nin etkisi ve gücü ne olur? Mesela, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin NATO’ya üye olması sürecinde, Türkiye veto hakkını kullanabilir mi? Örneğin, doğu sınırında kendisine tehdit olabilecek bir komşu ülkenin, gelecekte NATO’ya üye olmasını engelleyebilir mi? Ortadoğu’da herhangi bir ülkenin NATO’ya üye olması konusunda söz sahibi olabilir mi? Doğu Akdeniz’in ve Ege’nin tümüyle bir NATO/Yunan gölü haline gelmesine karşı koyabilir mi?
En önemlisi, çevresindeki iç savaş nedeniyle, NATO üyesi olmayan bir Türkiye’nin sığınmacı akını gerekçesiyle, NATO için gelecekte tehdit ülke olarak algılanma olasılığına karşı ne yapılacak? Bu stratejik bir karardır ve sadece siyasi iktidarın üstlenebileceği bir sorumluluk değildir. Çünkü NATO’dan ayrılan bir Türkiye’nin, üyelerin vetosu nedeniyle, Yunanistan ve Fransa gibi tekrar dönüş şansı olmayacaktır.
Özet kaynakça:
(1) NATO Handbook, Brüksel, 2001.
(2) Aljazeera, 11 Mayıs 2016, güncelleme 12:09.
(3) Rifat Uçarol, Siyasi Tarih, Harp Akademileri Komutanlığı Basımevi, 1985.
(4) Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihi, 4. Kitap, Tekin Yayınevi, 1997.
(5) Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, 4. Kitap, Bilgi Yayınevi, 1999.
(6) Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam, Cilt 3, Remzi Kitabevi, 2011.