Pandemiyle cebelleşen sinemaya ve sinemasız kalmış insanlığa ne de güzel gelmişti 2020 yapımı Druk / Another Round .
Thomas Vinterberg çok sevdiğim bir yönetmen.
Mads Mikkelsen de çok iyi bir oyuncu.
Bu ikili , 2012 yapımı The Hunt/ Onur Savaşı’nda da nefis bir iş çıkarmışlardı.
Another Round da nitekim , En iyi Yabancı Film Oscar’ını hakederek kazandı.
Normalde bir filmi izledikten kısa süre sonra hakkında bir yerlere bir şeyler yazarım ama "Another Round" dan sonra yazmaya bir türlü elim gidemedi.
Nedeni tamamen kişisel.
Çok yakın bir arkadaşım alkolle intihar etti. Uzun zamana yayılan bir alkolizmle...
Ne yaptıysak olmadı.
Filmde anlatılan o baş edememeyi biliyorum ve nefret ediyorum.
Alkolizmin sadece yalnızlıktan değil eni konu komünal bir çöküşten de geçebileceğini, insanın insanın girdabı olduğunu da...
Mikkelsen’e göre istasyonu terk etmiş trenin arkasından, platformda durup bakan bir adam Martin. Yavaş yavaş ama mutlak biçimde çözülen ve dağılan biri.
What a life! What a beautiful life!..
O son nefis dans, ki Mikkelsen’in de 30 yıl aradan sonra dansa kısa bir dönüşüdür, bir yaşamı kutsama dansı mı, yoksa bir "Danse Macabre ", yani ölüm dansı mı ?
Vinterberg, “Martin’in bir yarısı uçmak isterken, diğer yarısı boğulmak ister” demiş bu sahne için..Hasan Hüseyin dediği gibi,
“Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe”
Alkolle ıslatılmış bu Katabasis/Cehennem İniş, elbette suda bitecekti..
Ancak film okumalarında kimi zaman yaptığımız gibi, hikayeyi ve kahramanı yönetmenin bıraktığı yerden alıp, zamanda ileriye taşırsak; Martin o sudan hiç çıkamayacak, yeniden doğuş mümkün olmayacak ve "Another round" bir mümkünsuzlüğü mü imleyecek?
Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği'ndeki, bir başka özyıkım hikayesindeki "Mutluyum” diyerek ölüme giden Tomas gibi...
Hadi o zaman Cemal Süreya:
"Ölüyorum tanrım
Bu da oldu işte.
Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum tanrım.
Ama, ayrıca, aldığın şu hayat
Fena değildir...
Üstü kalsın...”