Geçtiğimiz haftalarda batı dünyası Covid-19’un kökeniyle ilgili şaşırtıcı gelişmelere sahne oldu. ABD Başkanı Joe Biden hastalığın kökeni için iki senaryodan bahsetmişti. Ya daha önce düşünüldüğü gibi hayvandan insana bulaşmıştı ya da bir laboratuvar kazası yaşanmıştı! İddianın kökeni bugünlerde de çokça konuşulmaya devam ediyor. Ancak benim altını çizeceğim nokta medyanın bu iddiaları uzunca bir süre deli saçması olarak nitelemesi.
Trump’ın komplo teorileri
İddialar ortaya atıldığı zaman liberal merkez medya epey kin kusmuştu. Trump’ın Covid-19’dan “China Virus” olarak bahsetmesi ırkçılık olarak açıklanmış, virüsün insanlar tarafından üretilmiş olabileceği iddiaları kesin bir dille reddedilmişti. Bu iddiaları ortaya atanlar için çakma bilim insanları, komplo teorisyeni manyaklar ve “Covidiot” gibi terimler kullanılmıştı. Medya bu düşüncenin tartışılmasına hiçbir şekilde izin vermiyordu. Konudan sosyal medyada bahsedenler banlanıyordu. İddia eden bilim insanları ise yine Asyalı karşıtı ırkçı olmakla suçlanıyordu!
Batılı liberaller pandeminin başında “maske takmanıza gerek yok” diyen doktor Fauci’yi neredeyse dini önder gibi dinliyor, Covid konusunda trend fikir dışı bir tartışmaya izin vermiyorlardı. Açıkçası Trump’ın seçmen kitlesini “komplocu cahiller” olarak ezmeye çalışmalarını izledikten sonra bugün içine düştükleri hali görmek içler acısı denilebilir. Çünkü o günlerde vatandaşı şüpheciliği yüzünden aşağılayan medya kuruluşları yine faturayı Trump seçmenine kestiler!
Geçtiğimiz günlerde “Eğer Trump seçmeni laboratuvar teorisini bu kadar savunmasaydı biz de bu kadar karşı çıkmazdık” gibi bir başlık bile gördüm! Yani özetle, ülkenin akılcı olduğunu iddia eden tarafı bir siyasi durumla ilgili safını belirlemeden önce olayın kendinden ziyade rakiplerinin konumuna bakıyordu. Ve bunu son birkaç yılda ciddi şekilde senkronize çalışan sosyal medya, istihbarat ve merkez medya işbirliği sayesinde yapıyordu.
Batı medyasının modern silahı “Fact-checking”
Fact-checking yani “doğrulama” Batı medyasının ABD’deki 2020 seçimlerinde kullanmaya başladığı bir sistem oldu. Medya kuruluşları siyasetçilerin (Aslında sadece Trump’ın) cümlelerini bir havuzda topluyor ve “doğru-yanlış” olarak kategorize ediyordu. Sadece bu işi yapmak için tuttukları kimseler bile vardı. O dönemde bu sistemin çokça istismar edildiğine şahit oldum. Trump’ın yalan söyleme alışkanlığı olsa da Biden ya da başka bir demokrat siyasetçiyle ilgili yaptığı ithamların hepsi otomatik yalan kategorisine atılıyordu. Örneğin Biden’ın oğlu Hunter’ın Ukrayna ilişkilerinin açığa çıktığı laptop skandalına olay ortaya çıktıktan birkaç saat sonra “yalan” diyebilmişlerdi. İşin komiği seçimden sonra Hunter laptopun kendisine ait olduğunu itiraf etmişti!
Fact-checking’in tek hedefi tabii ki Trump değildi. ABD dış politikasını tehdit eden durumlarda da işin doğruluğuna bakılmadan medya kuruluşları kararlarını veriyorlardı. Örneğin Rusya’nın Afganistan’daki ABD askerleri başına ödül koyduğu haberi o zaman doğru olarak işaretlenmişti. Geçtiğimiz aylarda ise CIA istihbarata güvenlerinin “düşük ve orta seviye arasında” olduğunu söyledi. Yani kibarca doğru olmadığını itiraf etmiş oldular.
Washington Post Biden seçildikten sonra “yalanların azlığı ve maliyet” gerekçesiyle Fact-checking hizmetini sonlandırma kararı aldı. Ancak bu sistemin verdiği en büyük zararlardan birisi es geçiliyordu. Covid-19 doğrulamaları!
Medya bu sistemi Covid-19 insan yapımı olabilir başlıklı tüm makale ve paylaşımları yalanlamak için kullanmıştı. Bu şekilde toplum algısını uzun süre yönetmeyi başardılar. Her zaman olduğu gibiyse Çin’i suçlayanlar “ırkçılık” yaftası ile karşılaştı.
Peki ne değişti?
Bir çok konuda olduğu gibi bu da ABD’nin ulusal çıkarlarını derinden etkileyen bir konu. Dış siyasetle haşır neşir olanlar ABD’nin bir süredir Çin ile bir nevi “Soğuk Savaş” yaşadığını bilirler. Eğer ABD laboratuvar kazası tezini doğru kabul etmek istiyorsa bunun arkasında birkaç sebep olabilir. Birincisi Trump baştayken ülkece bunu kabul etmeme nedenleri muhtemelen vatandaşın “büyük düşmana karşı” birleşmesini istememeleriydi. Trump’ın sağ sol demeden herkesi Çin’e karşı birleştirmesi olası bir seçim zaferine denk düşebilirdi.
Trump tehdidi 4 yıllığına defedilmiş olsa da Çin giderek güçlenerek ABD’nin karşısına çıkmaya devam ediyor. Bu nedenle tüm Dünya’ya eziyet eden Covid-19 pandemisinin sorumlusu olarak lanse edilmeleri Çin’in uzun yıllardır inşa etmeye çalıştığı küresel nüfuza ciddi bir darbe vurabilirdi. ABD’nin Çin’in üzerine gerek Uygur meselesi, gerek Hong Kong, gerekse Tayvan ile gittiği bir dönemde bu tarz bir koz kullanması mantıklı görülebilir.
Bazı bilim insanları pandeminin başından beri Covid-19’un doğal yolla gelişen bir hastalık için evrimsel sürecini fazla hızlı geçirdiğini söylüyorlardı. Meşhur Wuhan laboratuvarında Sars-Cov üzerine çalışma yapan virolog Shi Zengli’nin araştırmalarının Covid-19’un oluşmasına sebep olabileceği de ciddi olarak bahsediliyordu. Dahası Covid-19’un ilk vakası duyulmadan aylar önce Wuhan Laboratuvar çalışanları ağır hastalıklar geçirmişlerdi. Bu tezdeki tek boşluk hastalığın dışarı çıkış anıydı. Bunu öğrenebilmek için Çin’in şeffaf şekilde bilgileri paylaşması dışında bir şansımız da yok. Ancak batı medyası içinde bulundukları küresel mücadeleye katkı amacıyla Covid-19’u daha çok kullanacakmış gibi gözüküyor. Haftaya başka bir yazıda görüşmek dileğiyle, iyi hafta sonları efendim.