1951 yılına gidiyoruz.
A Streetcar Named Desire, İhtiras Tramvayı.
Bir Elia Kazan filmi.
Tennessee Williams’ın Pulitzer Ödüllü çok ünlü bir oyunundan uyarlanmıştır .
Senaryoyu da Williams yazar.
Başrollerdeki Vivian Leigh ve sinemanın gelmiş geçmiş en çekici erkek figürü
Marlon Brando’ya eşlik eden Kim Hunter’lı, Karl Malden’li kadro...
Alex North’un enfes müziklerini de unutmayalım.
Filmin finaline gidiyoruz.
Meşhur Blanche ve Stanley sahnesine.
Blanche film boyunca karanlık bir arzuyla arzular Stanley’i.
Arzu zaten hep karanlık bir şeydir.
Arzuladığı adam üzerine yürümeye başladığında Blanche histerikleşir.
Bu karşı koyuş Stanley’i tahrik eder
Kompozisyonda yer değiştirir, sinematografik olarak karanlık tarafa geçer.
Zira gölgesini de görürüz.
Kavga aynanın önünde olur.
Her ikisi de birbiri üzerinden egosunu inşa etme arzusundadır .
Parçalanan dağılan Blanche ‘ın egosu olur.
Oradan kurgu bizi tazyikli suyla sokağın temizlenmesi planına atar
Kirli olan arzu mudur ?
Yoksa izlediğimiz güç oyunu ve tahakküm mü ?
Stanley’nin, karısı doğum yaparken ,onun ablasına saldırması mı .?
Ve final..
Akıl hastanesinden Blanche ‘ı almaya gelirler
“Tırnakları kesilmeli” der onu götürmek için gelen doktor.
Malum “Kendisine zarar vermesin” katmanının yanısıra,
Dişiliğini , arzusunu yok etme ; onu sembolik olarak iğdiş etme mesajıdır bu.
Blanche ‘ın bütün dünyasının, zihninin alt üst olduğunu görürüz.
Tek isteği nazikçe kendisine uzatılmış bir eldir artık.
Ve filmin unutulmaz ,vurucu son cümlesi gelir ! :
“Her zaman yabancıların şefkatine/iyiliğine ihtiyacım olmuştur.”
Bu cümleyle kast ettiği nedir Blanche’ın
Elia Kazan cevabı sinemayla verir
Kamera Mitch’i gösterir.
Mitch kaba saba adamdır.
Ama iyi adamdır.
Sorun da budur.
İyi adamlardan arzu nesnesi olmaz.
Blanche hakkındaki hakikatle, arkadaşları tarafından dışlanmakla başa
çıkamayan Mitch.
Onun bir yabancı olarak göstermediği şefkati, iyiliği ve nezaketi.
Buna ne engel olmuştur ?
“Elalem ne der “? Yani süpergosu mu ?
Çirkin bir şekilde dışavurduğu ilkel benliği id’i mi..
Eşi Stella, Stanley’e “Sakın bana dokunma !” der
Ama sonra onu eşikte görürüz.
İçeriye ,eve , yuvasına, kocasına mı dönecektir, bırakıp gidecek midir ?
Yeni doğmuş bir bebeği vardır .
Stella’nın duvara vurmuş ve kendinden çok uzağa düşmüş gölgesini
görürüz,
İç çatışmasını, endişelerini , kaygılarını anlatan bir arketip olarak gölge.
Stella ne yapacaktır ?
Ertesi gün...
Ertesi hafta..
Ertesi ay..
Stella ne yapacaktır ?