Yoğun ve sıcak gündem, biraz bayatlasa bile gündemden düşmeyen Trump- Erdoğan mektup trafiği, restleşmeler, atılan twitler, havada kalan tehditler, Putin- Erdoğan görüşmesi, 13 Kasım randevusu derken gözden kaçmış olabilir. Ancak akıp giden günlük yaşamda yaşananları da unutmamak gerekir.
Efendim! Cumhuriyet tarihinin işsizlik rekoru kırılıyor. TÜİK’e göre gençlerin yüzde 27.1’i iş arıyor. Ülkemizde 1.3 milyonu üniversite mezunu 8 milyon işsiz, iş bulmak için kıvranıyor. Ekonomik kriz nedeniyle patronlar tasarrufa işten çıkarmalarla başlıyor. 15-29 yaş arası ne çalışan ne eğitim gören gençlerin sayısı 5 milyonu geçmiş. Özetle gençlerinin yarısının boşta olduğu ülkemizde iktidar bu konuyu ağzına bile almıyor, sus pus olmayı sürdürüyor, sorunlarla arasına aşılması zor duvarlar örüyor. Olan da gençlerimize, geleceğimize, hayallerimize ve ülkemize oluyor…
Eğitimin kanayan bir yara olduğu ülkemizde; “Her ile bir üniversite!” deyip böbürlenerek, plansız programsız açılan ve sayıları 207’ye ulaşan üniversitelerde ihtiyaç ve kontenjan belirlenmediği için işsiz ve borçlu mezunlar evde boş boş oturup, yurtdışına gitmenin yollarını arıyor.
Güzide basınımız yazmasa da, yetkin yöneticilerimiz dillendirmese de uyuşturucu bağımlılığından ve iş kazalarından ölüm oranı AB ülkelerinin üstünde seyrediyor. Ayrıca işsizliğe bağlı intiharlar, ekonomik krizden kaynaklanan cinayetler artıyor. Sadece son 1 yılda ataması yapılmayan 12 öğretmen adayının intihar ettiği biliniyor.
Beri yandan Turizm Bakanı, 500 bin Çinli turist beklendiği müjdesini verirken, CB’nın emir ve direktifleri doğrultusunda 2020 bütçesi hazırlanıyor! Artık bu hazırlıkta ekonomik kriz nedeniyle işsiz kalanlar, evsiz kalanlar, eğitim olanağı olmayanlar, sağlık hizmetlerine ulaşamayanlar için neler var bekleyip göreceğiz. Yine işini, aşını kaybedenlerin, yoksullaşanların, psikolojisi bozulanların derdine çareler var mı açıklanınca anlayacağız!
Özelle yarışan devlet okullarında istenen zorunlu kayıt parası için elektrikli sandalyesini satan babalar, borç alan veliler, kredi çeken anneler için çözüm önerileri nelerdir, ya da var mı görüp öğreneceğiz.
Ahali ıspanaktan zehirlenince zaten zor aldığı yeşilliklere veda edecekken, ülkenin anlı şanlı sağlık bakanı kendi özel hastanelerine teşvik almanın derdine düşerken, Şanlıurfa’da MEB’in etkinlikleri çerçevesinde öğrencilere sabah namazından sonra “tirit” ikramı planlanırken daha neler duyup, daha nelere şaşacağız?
Biz yokmuş gibi davranınca yok olmayan sorunlarımızın; neler olduğunu dikkate alırsak, biraz çaba gösterip anlamaya çalışırsak, bazı hayallere kapılmaktan kendimizi alıkoyarsak, olup biteni iyice kavrarsak, hele de derdimiz oy olmaktan çıkarsa ancak o zaman yönetimin dertlere derman arayıp aramadığını anlarız.
Yine bazı basına her konu hemen sızarken, bazılarıyla aralarından su sızmamasından kaynaklanan kayırma ve kollamalara hak versek de; haddini aşanlara haddini sert bir dille bildirmeye kalkışırsak, kuralların gidip kralların geldiği günümüz dünyasına daha net tavır koyarız.
Tüm sorunların kaynağı olan eğitime gelince; gençliği ilkokuldan başlayarak demokrasiye alıştırırsak, liseden başlayarak sesini duyurmasına olanak sağlarsak, üniversiteye geldiğinde yönetime ortak olması gerektiğini kavratabilirsek, “beşikten mezara ille de ben!” diyenlere karşı daha rahat mevzi alabiliriz.
Hele de yok sayılan, unutulan, görmezden gelinen, yenip yutulan, yanıtsız kalan onur kıran, örtbas edilenleri de sayarsak ki saymasak daha iyi! Günümüze hâkim olan kılıfı minareye uydurma ustalarıyla, çalınan ve çalınacak minareye kılıf dikme şampiyonlarıyla daha kolay başka çıkarız.
Önemli Not: Bu arada çok ilginç bir haber okudum. Devlet başkanının emriyle Endonezya’da bakanlar kurulundan oluşan bir bando takımı kurulmuş. Dünyada eşi benzeri olmayan “Bakanlar Müzik Grubu” konserler vererek yardım topluyormuş! Çok ilginç ve farklı değil mi? Keşke bizde de olsa. Üstelik biz de hem bakan çok, hem bakan yardımcısı çok, hem de işleri pek yok! Düşünülebilir! İyi de olur…