AYM’den 'basın özgürlüğü ihlal edildi' kararı: ‘Gazeteci toplumun sözcüsüdür’
Anayasa Mahkemesi, Gerger Fırat gazetesinin muhabiri Özgür Boğatekin’in kaymakam aleyhinde kaleme aldığı yazılar nedeniyle 12 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılması nedeniyle ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi.
Adıyaman’da yayın yapan Gerger Fırat Gazetesi muhabiri Özgür Boğatekin, 2013 yılında Gerger Kaymakamı aleyhinde “Et Kokarsa Tuzlarsın”, “Kanun Mu Kaymakam Mı”, “Namussuz Kim” ve “Rant Kime Gidiyor” başlıklı köşe yazıları yazdı.
Alican Uludağ'ın haberine göre, kaymakamın şikâyeti üzerine gazeteci aleyhinde iftira suçundan dava açıldı. Gerger Asliye Ceza Mahkemesi, 2015 yılında biten davada Boğatekin’i iftira suçundan 12 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırdı. Ceza, Yargıtay onayından da geçti.
AYM HAK İHLALİ DEDİ
Bunun üzerine Özgür Boğatekin, AYM’ye bireysel başvuruda bulundu. Oyçokluğuyla ifade ve basın hürriyetinin ihlal edildiğine hükmeden AYM, kararın bir örneğinin ihlalin giderilmesi için yerel mahkemeye gönderilmesine ve muhabire 30 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi.
Kararın gerekçesinde, gazetecinin ilçede nüfus müdürlüklerinin evlendirme yetkisi kullandığına, bu yetkinin kanuna aykırı olduğuna ve ilçe kaymakamı olan müştekinin kanuna aykırı bu işlemlere göz yumduğuna, ayrıca TOKİ ve Şahintepesi projelerinde usulsüz para toplandığına, müştekinin projeleri ihale, pazarlık gibi yöntemleri kullanmadan birtakım kişilere verdiğine, bu hususta ilçede menfaat temin ettiğini yazdığı anımsatıldı.
Zanna ve tahmine dayalı isnatlarda dahi iftira suçunun oluştuğu belirtilen kararda, “Şüphe üzerine şikâyet etmek vatandaşın hakkı olduğundan iftira suçunun oluşması için mağdurun suçsuz olduğunu bile bile failin isnatta bulunduğunu açık bir şekilde ortaya koyan kesin delillerin olması gerekir” denildi.
GAZETECİ TOPLUMUN SÖZCÜSÜDÜR
Söz konusu yazıların başvurucunun toplumdaki gözetleyici rolünün bir yansıması olduğu anlatılan kararda, şu değerlendirme yapıldı:
“Başvurucu, bir gazeteci olarak toplumun sözcülüğünü yapmış ve yüksek sesle dile getirilen söylentileri kışkırtıcı bir üslupla ifade etmiştir. Başvurucunun iddiasının olgusal temelinin ilçede yürütülen projeler olduğu ortadadır. Bununla birlikte projeler hakkında çıkan söylentilerin varlığını bir beyanın doğruluğunu kanıtlayan savcı gibi ispat etmesi başvurucudan beklenemez. Burada sözü edilen araştırma yükümlülüğü somut gerçeklik anlamında değil yayının yapıldığı andaki olayın ortaya çıkma biçimine uygunluk olarak anlaşılmalıdır. Başvurucunun haber kaynaklarının söz konusu iddialar bakımından makul olarak güvenilir olup olmadığı ile doğru ve güvenilir bilgiler sunmak için iyi niyet çerçevesinde çaba gösterip göstermediğini ortaya koyması yeterlidir.”
Kararda, başvuruya konu yazıların bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun dönemin ilçe kaymakamı hakkında idari veya adli bir soruşturma açılmasını hedeflediği ve bu kasıtla hareket ettiği sonucuna varmanın aşırı bir yorum olacağı kaydedildi. Dolayısıyla bir gazeteci olarak başvurucunun, kaymakam hakkında bir soruşturma açılmasını değil onun birtakım işlem ve davranışlarının toplum nezdinde sorgulanmasını amaçladığı vurgulanan kararda, “Dahası ilk derece mahkemesi; başvurucunun hukuka aykırı fiili işlemediğini bildiği hâlde müştekiye isnat ettiğini de kesin delillere dayalı olarak ve her türlü şüpheden uzak bir biçimde gösterememiştir. Bu bağlamda başvuru konusu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen kanunilik şartını karşılamadığı sonucuna varılmıştır” denildi.