Saldırıya uğrayan Gazeteci Sinan Aygül: 'Tatvan Belediyesi söz konusu ihaleyi iptal etti'
Bitlis’te Tatvan Belediye Başkanı’nın korumaları tarafından saldırıya uğrayan Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sinan Aygül, saldırıya uğramasına neden olan ihalenin bugün iptal edildiğini duyurdu.
Tatvan Belediyesi’nin bazı taşınmaz malların satışında usulsüzlükler yaptığını gündeme getiren Yeşil Sol Parti Bitlis Milletvekili Semra Çağlar Gökalp’ın 15 Haziran’da attığı tweeti alıntılayarak ihalenin iptal edilmesi gerektiğini paylaşmasının ardından önceki gün Tatvan Belediye Başkanı’nın korumaları tarafından saldırıya uğrayan gazeteci Sinan Aygül, söz konusu ihalenin bugün iptal edildiğini açıkladı.
"ELMACIK KEMİĞİM 4 YERDEN KIRILDI"
Sinan Aygül, ANKA Haber Ajansı’na şunları söyledi:
"Bahsettiğimiz taşınmazın ihalesi yapılmıştı ve satılmıştı, bir firma bunu almıştı. Bugün, tek taraflı bir şekilde belediye kararıyla bu ihale iptal edildi. Bu, tam olarak şunu gösteriyor aslında; ben bu şartları eleştiriyordum, böyle olmaması gerektiğini söylüyordum, ama ısrarla bu ihale yapılmıştı. Mademki doğruysa o halde neden iptal etiniz diye sormak gerekiyor kendilerine. Buradan alabileceğimiz tek cevap da şudur; demek ki yaptığımız haberler ve ortaya atılan iddialar ve savunduğumuz şeyler doğruymuş. Kamu zararı söz konusu olmuş orada. En hafif haliyle rekabet ortamı oluşmamış ki muhtemelen ret gerekçesi de rekabet ortamının oluşmamış olmasıdır. Bu durum, yaptığımız haberlerin doğru olduğunun bir göstergesidir. İdare, kendi kararıyla kendisi iptal etmiş. Şu an itibariyle ciddi bir sağlık sıkıntım yok. Ancak yüzümde elmacık kemiği kırıldığı için dört-beş yerden, plastik cerrahın ciddi bir operasyon yapması gerekiyor, bunun için de şişliğin kısmen inmesini bekliyoruz. Bitlis’te olmadığı için Diyarbakır ya da Van’a plastik cerrahi operasyonu için gitmem gerekiyor.
"TATVAN BELEDİYE BAŞKANI AZMETTİRİCİCİR"
Birincisi ben, Tatvan Belediye Başkanı Mehmet Emin Geylani’nin azmettirici olduğunu düşünüyorum ve bu konuda suç duyurusunda bulundum. En hafif haliyle azmettiricidir ve arkasında başka güçler de olabilir. Yoksa biri devletin polisi, iki koruma memuruyla silahla güpegündüz bir gazeteciye yönelik bu öldürmeye yönelik teşebbüsleri basit bir eylem değil, hayatın olağan akışına aykırı ve kendi iradeleriyle verebilecekleri bir karar değil. Kaldı ki kendileriyle hiçbir tanışıklığım ve husumetim de yok. Bu durumda gelip bana saldırmaları mantıklı değil, birinin bunları azmettirmiş olması gerekiyor. Doğal olarak, düşündüğümde, bu işin başında belediye başkanı var, yakın korumaları ve yakın akrabaları var. Bundan haberinin olmaması ihtimali çok çok düşük. Kendisiyle alakası yoksa o zaman perde arkasındaki isimleri kendisi çıkarsın ortaya. Desin ki ‘Ben değil benim yardımcım, ben değil filan ortağım ya da şu rant çetesinin şu işinden dolayı yapılmıştır’ diye çıksın kendisi teşhir etsin. Böyle bir durum, başkanın talimatı olmadan mümkün değil. Mümkünse eğer çıksın perde arkasını kendi anlatsın, inanalım.
"TEHDİT İDDİASIYLA MAĞDUR DURUMU YARATMAK İSTİYOR"
Tehdit meselesine gelince de ne yazık ki ‘Örgüt beni tehdit etti. Bu FETÖ’cü, PKK’lı. DHKP-C’nin ölüm listesindeyim’ gibi aparatlar, ne yazık ki son zamanlarda çok sık kullanılan aparatlardır ve bu bir retorik bile değildir. Bunun üzerinden belki kendisini temize çekmek, mağdur edebiyatı yaratmak ki mağdur durumu yaratmak için böyle hareket ediyor. Onun sadece o açıklaması, elinde tehdit edildiğine dair hiçbir delil olmamasına rağmen salt o açıklaması yandaş medyada geniş bir yer buldu maalesef ki manşetlerde. Güya ben onu tehdit etmişim. Benim durumum ortada, yüz halim ve sağlık durumum ortadayken nerdeyse o mağdur, ben saldırganmışım pozisyonuna çekilmek istendim. Klasik bir algı operasyonudur, bu sefer bu tutmaz. Bu bildiğimiz bir taktik ve izaha da muhtaç değil bu durum.
"BU SALDIRI, BENİM ŞAHSIMDA BÜTÜN GAZETECİLEREDİR"
Bu saldırı, sadece bana, Sinan Aygül’e değil, benim şahsımda bütün gazetecilere, basın ve ifade özgürlüğü savunucularının tamamına yönelik bir saldırıdır. Aynı zamanda toplumun ve kamunun menfaatini koruma dürtüsüne yönelik bir saldırıdır, bunu baskılamaya yönelik bir saldırıdır. Şunu söylüyor saldırganlar; ‘Biz her şeyi yaparız, çalarız, yakarız, ortalığı talan ederiz ama kimse bize hiçbir şey söylemeyecek. Biz, söyleyeni de böyle yaparız’ diye gözdağı vermek istiyorlar. Dolayısıyla konu, Sinan Aygül ile ilgili bir konu değil aslında. Konu, toplumsal, hatta bir noktada evrensel bir konudur. Basın ve ifade özgürlüğüne, haber alma ve haber verme hakkına yönelik bir saldırıdır. Bu saldırının bu çerçevede değerlendirilmesi gerekiyor."
NE OLMUŞTU?
Gazeteci Aygül, Tatvan Belediyesi’nce taşınmaz mallarda ciddi usulsüzlükler yapıldığını gündeme getiren Yeşil Sol Parti Bitlis Milletvekili Semra Çağlar Gökalp’ın 15 Haziran’da attığı tweeti alıntılayarak aynı gün “Bazı satışlarda çok ciddi usulsüzlükler, ciddi suçlar var. Olası bir inceleme/soruşturma ve tarafsız bir yargı sürecinde çok kişinin canı yanar. Bitlis Belediyesi’nin ihalesi katılımcı olmadığı için iptal oldu. Tatvan Belediyesi’nin gerçekleşen satışının da rekabet koşulları oluşmadığı gerekçesiyle iptal edilmesini bekliyorum” paylaşımını yapmıştı.
Aygül, bu paylaşımdan iki gün sonra, yani 17 Haziran’da, Tatvan Kültür Mahallesi Şeyhmuz Zırhlı Sokak’ta yürürken Tatvan Belediye Başkanı Emin Geylani’nin sivil koruması Yücel B. tarafından saldırıya uğramış. Olaya müdahale etmek isteyen vatandaşlara ise polis memuru olduğu belirtilen koruma Engin K. tarafından engellenmişti. Elmacık kemikleri kırılan Aygül’ün kanlar içerisindeki fotoğraflarının sosyal medyada yayınlanmasının ardından gazeteci Ruşen Takva olay anına ait güvenlik kamerası kayıtlarını paylaşınca kamuoyunda büyük tepki oluşmuştu.