Canan Kaftancıoğlu: CHP'nin İstanbul'daki oyu arttı
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, seçim güvenliğine ilişkin olarak "Bütün sandıklardaki görevlilerimiz oluşturulmaya başlandı. Görevlilerimizle onların inancı, eğitimleri devam etti. Yaklaşık 100 bin kişiye denk geliyor bu" dedi.
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu Habertürk'te Fatih Altaylı'ya konuk oldu. Kaftancıoğlu, CHP'nin İstanbul'da oy oranlarının arttığını söylerken seçim güvenliğine ilişkin de açıklamada bulundu.
Kaftancıoğlu "İstanbul'da vatandaşlarımızın seçim güvenliği konusunda en ufak kaygısı olmasın. Bir de ittifak partilerimizle yürüttüğümüz ortak süreç var. Ellerinden geldiğince destek oluyorlar. Türkiye genelinde Millet İttifakı'nın sandık güvenliği komisyonu var hem CHP'nin görevlileri ve yetkilileri var. Onlar da bizim İstanbul'da yaptığımızı tüm Türkiye'de yapmaya çalışıyorlar. İstanbul konusunda çok eminim. Sandık güvenliği konusunda vatandaşlarımız kaygılanmakta haklı. Lütfen sandığa gidip oy versinler" dedi.
Cumhurbaşkanı adayı ve Memleket Partisi lideri Muharrem İnce nedeniyle seçimin ikinci tura kalabileceği iddiasını da değerlendiren Kaftancıoğlu, "Seçim ilk turda biter" diye konuştu.
Kaftancıoğlu'nun açıklamasından satırbaşları şöyle:
2019 yılında İstanbul'u benim 'halka yeniden verme' diye sonuçlanınca İstanbul'un nefes alacağını biliyorduk. Aradan geçen 4 yılda İstanbullu kaynaklarının hor kullanılmadığını görüyor, israfın olmadığını deneyimliyor. Her şeyden önemlisi 4 yıla yakın zaman içinde kendisine verilecek olan hizmetin, ya da desteğin oy verdiği partiye, kimliğine, yaşam tarzına göre verilmediğini görüyor. Bir hekim olarak ifade edeyim; pandemi sürecinde sıklıkla tekrarladığım, milyonlarca vatandaşımızın tekrarladığı gerçek vardı; iyi ki pandemi döneminde CHP belediye başkanlığı vardı. 5 maskenin dağıtılmadığı vardı. Toplu taşımanın bile planlamadığı süreçte, vatandaşın parası olsa bile ihtiyacına erişemediği korkunç dönem yaşadık. Sokağa çıkma yasakları planlamaya göre değil iktidarın bakanlarının kendi aralarında anlaşmazlıkların ya da anlaştıkları bir süreç yaşadık. Pandemi dönemi başladığı andan itibaren bir kişinin söylediği değil merkeze vatandaşın sağlığını koyan bir bakışla süreç yönetildiyse kayıplarımız daha az olurdu.
"BİR KİŞİNİN AKLIYLA YAPILAN İŞ DOĞRU OLMAZ"
Mesele gerçeğin ne olduğu ve nasıl yapılması gerektiği. Kolay kolay üzerinden atamayacağımız deprem felaketinde planlama, ortak akıl, bilimin ışığında hareket etmek yok. Süreçleri tarifleyip, süreçlerin ışığında yol almak yok. Bir kişinin aklıyla iş yaptığınızda o iş doğru olmaz. Pandemi döneminde bir gün kalktılar sokağa çıkma yasağı yapıyoruz dediler. Ama o yasağa karar vermeden önce esnaf, vatandaş, çocukların eğitimini hazırlarsınız. Gelişmiş ve hatta gelişmekte olan ülkelerde bu tip durumlarda planlamalar yapılır. Bu planlamalar iktidarın ve yönetişimin ellerinde olmasında rağmen bunlara bakma ihtiyacı bile hissetmediler. Bakamazlardı; çünkü ortada tek bir adamın iki dudağından çıkanı kanun kabul edildiği bir yerde anlamı olmadı. Pandemi döneminde Bilim Kurulu çok kıymetliydi. Bilim Kurulu'nun 'olmaz' dediklerini beyefendinin söylediklerini meşrulaştırma olarak kullanıldı. Planlamanızı yaparsınız, süreçleri tarif eder liyakatli kişiler eliyle faaliyete geçersiniz. Biz görevimiz neyse vatandaşın faydasına olacak ve sorunu çözecek şeylerde yaptığımız işlerin sorumluluğu gereği inisiyatif alabilirdik. Şimdi korkudan dolayı inisiyatif alamama durumu var. Bunlar yakında çözülecek.
"10 METRO İNŞAATI AYNI ANDA DEVAM EDİYOR"
İktidardakilerin söylediğini ne kadar doğru ne kadar yalan olduğuna vatandaş karar veriyor. İktidar bugüne kadar 'İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder' gibi doğru sözden başka doğru söz duymadık. İstanbul'da şu anda büyükşehir belediyesinde 10 metro inşaatı aynı anda devam ediyor. 10 binden fazla kişi çalışıyor. Günlük 1,5 milyon ekmek üretiliyor. Yoksul ilçelerde, öğrencilerin ve ihtiyacı olanların faydalanabileceği kent lokantaları açıldı. 29,5 liraya 4 çeşit yemek veriliyor. 200 bin aşkın çocuğa ücretsiz süt ulaştırılıyor. İBB 7 yurt açtı. 5 binden fazla öğrenci kalıyor. Ayrıca ilçe belediyelerimizin yurtları var. İstanbul'da 75 tane kreş açıldı. O kadar önemli ki bu. 150 kreş açılacak. 525 binden fazla faturalar askıda fatura yöntemiyle ödendi.
"CHP'NİN İSTANBUL'DAKİ OYU ARTTI"
Ekrem Başkan devraldığı borcun 1 milyar doları azalmış durumda. Genel başkanımızın talimatı 'asla ve asla şikayet etmeyeceksiniz' vardır. Yoksul olan vatandaşa öncelik tanınıyor. 2019 öncesinde 'oy verene metro' denmişti. O zaman öyleydi. Şimdi ulaşım planlaması yapılırken CHP'ye oy verenlere metro yapalım diye değil, ulaşımı rahatlatacak her yere metro deniyor. Biz İstanbul'da yerel seçimlere giderken vatandaşta haklı kaygı vardı. Yardımlar kesilecek, İSKİ faturaları PKK'lılara gönderilecek vs. diye. Tam tersi vatandaş hizmetin nasıl eşit, dengeli ve adil kendisine ulaştığını gördü. Vatandaşın seçmenin CHP ya da CHP'li belediyelere bakışında olumlu anlamda korkunç bir makas var. CHP'nin İstanbul'daki oyu arttı ama Millet İttifakı olarak bende son bilgi yok, yanıltmayayım sizi.
"İSTANBULLU GERÇEKLİĞİN NE OLDUĞUNU GÖRÜYOR"
İBB, CHP'ye geçtikten sonra hiçbir kamu bankası İBB'ye kredi vermedi. 1 lira bile. Sonrasında İBB yatırım yapmak için, hizmet vermek için metro ve İSKİ yatırımları için yurt dışında krediye ulaştı. Bu kredi taleplerine rağmen Cumhurbaşkanlığı Yatırım Başkanlığı bunların hiçbirini onaylamadı. Gerçeklik bu. İBB'nin borçları artmadı ama Cumhurbaşkanı televizyonda çıkıp 'Ey İmamoğlu hani süt dağıtacaktın' dedi. Oysa İstanbul'daki yoksul ailelere çoktan süt dağıtımı yapılıyordu. İstanbullu gerçekliğin ne olduğunu görüyor.
"3 MİLYON 321 BİN HANEYE GİDİLDİ"
Sokakta seçmenle birlikte olmayı, vatandaşı dinlemeyi seviyorum. Kendimi anlatırken akıl vermeyi değil, gerçeklik üzerine siyaseti inşa etmeyi seviyorum. Ne kadar çok çalışkan, becerikli olursanız olun 24 saat sokakta dolaşmanız sizin öznel kanaatlere ulaşmasınıza sebep olur. Bunu örgütlü mücadeleyle yapmak önemli. İstanbul'da deprem süreci oluncaya kadar 80 günde devrialem dediğimiz bütün vatandaşa, seçmene gidip, kapılarını çalıp, bizzat merdivenlerden çıkıp, asansöre binip kapısını çalıp sorduğum vatandaşta ne görüyoruz? Ancak veriler böyle geliyor. 4 Şubat tarihinde saha çalışması yapılmış. 3 milyon 321 bin haneye gidilmiş. Gördüğünüz bir şeyi ölçemezseniz değerlendirip, yorumlayamazsınız. Dinlemeyi bilen, vatandaş gerçekliğini anlamak üzere CHP örgütümüz çalışıyor.
"VATANDAŞ 'EVET ARTIK DEĞİŞİM ŞART' DİYOR"
Kapısını çaldığımız heryerde ekonomik sıkıntı görülüyor. Eğitimle ilgili, kira derdi, sağlık derdi var. Onların deyişiyle söylüyorum yabancılar derdi var. Biz onlara iktidarın neden kötü olduğunu anlatmışız. Biz o vatandaşı dinledikten sonra CHP iktidarında hukukun üstünlüğünü nasıl tesis edileceğini, üreten Türkiye'yi nasıl inşa edileceğini, bunun nasıl sürdürülebilir hale getireceğimizi anlattığımızda vatandaş 'evet artık bir değişim şart' diyor. Sokakta vatandaş bunu diyor. Bugün İstanbul'da seçim olsa Ekrem Bey daha yüksek oyla kazanır.
"SEÇİM GÜVENLİĞİ İLE İLGİLİ 100 BİN KİŞİ EĞİTİLDİ"
Bir seçime giderken seçim güvenliğini konuşuyor olmak ne kadar acı. Biz 2019 yerel seçimlerinden öğrendiklerimizi üstüne ekleyerek örgütümüzle birlikte İstanbul Modeli diye bir model tarif ettik. Seçmen mobilizasyonu, seçmenle temas, oy verme davranışları ve seçim, sandık güvenliği. Bu yerel seçimlerden bugüne kadar biz 5 bölüme ayırarak süreçleri ve etapları tamamladık. Seçim takvimi açıklanıncaya kadar uzunca bir süre vardı. Bütün sandıklardaki görevlilerimiz oluşturulmaya başlandı. Görevlilerimizle onların inancı, eğitimleri devam etti. Yaklaşık 100 bin kişiye denk geliyor bu. Sadece İstanbul'da 100 bin kişiyle bu süreçlerin oluşturulması çok kolay değil.
"SAHADAKİ EMEĞİ HEBA ETMEYE HİÇBİRİMİZİN HAKKI YOK"
Belirli ilçelerde ilçe seçim kurulu keyfiyetten değiştirildi. Maltepe Belediyesi'nin belirlediği bir yer vardı, başka yere taşıdılar. Açıklaması yok. Bahçelievler'de de oldu. İtiraz ettik. Hakim mantıklı buldu değiştirildi, diğer ilçelerde aynı şey olmadı. Seçimde sandık güvenliğinde sabah 06.00'dan sandıklar kapanıncaya kadar en önemli süreç. Sabah 07.10'da İstanbul'daki 31 bin 126 sandıktan sadece 11 kişinin olmadığı bana gelmişti. O arkadaşımızın 7'sinin mazereti vardı. Anında değiştirildi. 4 arkadaşımız mazeretsiz gelmemişlerdi. Kendileri de biliyor ben CHP'de olduğum sürece CHP'de siyaset yapamazlar. Sahadaki emeği heba etmeye hiçbirimizin hakkı yok.
"VATANDAŞLARIMIZ MUTLAKA SANDIĞA GİTMELİLER"
Şimdi İstanbul'da vatandaşlarımızın seçim güvenliği konusunda en ufak kaygısı olmasın. Bir de ittifak partilerimizle yürüttüğümüz ortak süreç var. Ellerinden geldiğince destek oluyorlar. Türkiye genelinde Millet İttifakı'nın sandık güvenliği komisyonu var hem CHP'nin görevlileri ve yetkilileri var. Onlar da bizim İstanbul'da yaptığımızı tüm Türkiye'de yapmaya çalışıyorlar. İstanbul konusunda çok eminim. Sandık güvenliği konusunda vatandaşlarımız kaygılanmakta haklı. Lütfen sandığa gidip oy versinler. İstanbul'da 31 Mart'ta 31 bin 126 sandık vardı. Sonra oylar yeniden sayıldı. 12 bin farkla kazandık. 31 bin sandığının yarısından daha azından 1 oy. Orada sayılmasa seçim gitmişti. Fark ne kadar büyük olursa kötü niyetli insanların onu o kadar çalmaları ve sonucu değiştirmeleri zor olur.
"İSTANBUL'DA OY KULLANACAK YABANCI SEÇMEN 282 BİN 339 KİŞİ"
Bir kere konut karşılığı vatandaşlık verilmesinin geçtim seçimi vatandaş olarak ağrımıza gidiyor. Türkiye'de İstanbul başta olmak üzere sayısını bilmediğimiz yabancıları hepimiz görüyoruz. YSK verileri paylaştı. İstanbul özelinde ilk kez oy kullanacak yabancı seçmen 99 bin 767. Yabancı seçmen sayısı, geçmiş seçimlerde de oy kullanmış, 282 bin 339. Bunlar kimmiş? Irak kökenli 7 bin 419, Azerbaycan 6 bin 41, Bulgaristan 51 bin 590. İlk defa 810 kişi kullanıyor. Suriye 36 bin 584. 24 bin 836 kişi ilk kez oy kulanıyor. İstanbul'da birkaç milyon Suriyeli olduğunu biliyoruz. İran, Afganistan, Makedonya, Sırbistanlı seçmene kadar gidiyor. Örneğin Esenyurt'ta 19 bin 333 tane. Bulgaristan, Suriye, Alman, Afganistan, Mısırlı. İlçe ilçe, adres adres, ülke ülke hangi seçmenler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hepsinin detayları var. YSK'nın oy kullanma pusulasına girmiş seçmen. İmza ile oylar arasında fazla çıkamaz. Bunu yapanlar o korkuyu, kaygıyı yaratıp vatandaşın sandığa gitmesini önlemek için yapıyor. YSK bu seçime özel bir tarif yaptı. 36. madde dediğimiz yasayı tanımladı. Ben seçmenim ikametim var, borcumdan, icramdan dolayı ikametim gözükmüyor. YSK bu kişilerin oy kullanabilmelerini sağlamak üzere bir şekilde sandıklara ilişkilendirdi. O vatandaş geçmiş seçimlerde oy kullanmış ya da oy kullanma hakkı var. YSK tarafından boş evlere ya da ilişkilen sandıklarda kullanılacak. Burada bir endişe olmasın.
"HER TÜRLÜ ULAŞIM İMKANLARI SAĞLANACAK"
İktidarın kötülüğünün sınırı yoksa bizlerin de aklının ve azmimizin sınırı yok. İnsanları oy kullanma haklarını engellemeye kadar herşeyi yapabilirler. Onların ne yaptığını önemi yok. Biz ne yapacağız? Sandık güvenliği konusunda Türkiye Gönüllüleri üzerinden, özellikle deprem bölgesinde ihtiyacı gidermek için CHP ve Millet İttifakı ile vatandaşa çağrı yapıyor. Onların sandıklarla eşleştirilmesi yapılıyor. Yurt dışında oy kullanılan seçmenlerin kullandıktan sonra Türkiye'de sandıklarda görev almaları için süreç yürütülüyor. Deprem bölgesinde vatandaşının ulaşımını sağlayacak organizasyonları CHP ve Millet İttifakı ortaklaşa yapacak.
MUHARREM İNCE TARTIŞMALARI
Şu anda başka bir siyasi partinin genel başkanının iddiaları üzerinden, sizin iddianız üzerinden bağımsız yorum yapmayı doğru bulmam. Seçim birinci turda biter, onu söyleyeyim. Bir siyasi parti ne kadar oy alıp, almayacağıyla ilgili anketler fikir verir. Sizlerin iddiaları kıymetlidir. Buna karar verecek olan seçmendir. 14 Mayıs akşamı hepimiz göreceğiz. Şu anda sizin programınızdayım. Kendimce hazırlık yapıyorum, siz de yapıyorsunuzdur. Program bir şekilde kötü geçse, ben programdan çıktıktan sonra 'Fatih Bey soruları çok kötü sordu, kameraman arkadaşımız işini iyi yapmadı' demek kendimle ilgili durumu göz ardı etmemdir. Muharrem Bey, Cumhurbaşkanı adayımızdı. Ben bizzat o dönemde il başkanıydım, sürecin içindeydim. CHP örgütleri bugün gibi destek verdiler. Partinin ve Muharrem Bey'in eksik olduğu olmuştur. Şunu da doğru bulmuyorum; Muharrem Bey ya da Memleket Partisi'ne 'senin yüzünden ikinci tura kalacak' vs. Bir siyasi parti seçime girer. Onun yüzünden kalmasını istemiyorsanız kalmayacak şekilde oy verirseniz. Seçimlerin sonucunu seçmen belirler.
"KİŞİLER ÜZERİNDEN DEĞİL FİKİRLER ÜZERİNDEN"
İlk günden itibaren hem deneyimi, hem birikimi, sınanmışlığı, sadece seçim kazanmışlığı değil seçim kazandıktan sonra Türkiye'nin yeni yüzyılını yeniden inşa etmede Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığının zorunluk olduğuna inanan kişilerdenim. Ne mutlu ki Cumhur İttifakı tek bir adayı var. Ne mutlu ki 6'lı Masa'nın içinde konuşulan 5--6 aday çıkar. Her biri de bu çürük yapıdan her birinden çok daha iyi bu ülkeyi yönetir. Sahada vatandaşlarla konuşurken, meseleyi kişiler üzerinden aldığımızda hata yaparız. Bu ülkeyi, seçimle gelip otoriterleşen yapı kişiler üzerinden değerlendirildiği için, fikirler üzerinden planlama yapılmadığı için bu kötülüğü yaşıyoruz. İlkeler üzerinden süreç yürütülürse kişiler sadece teferruat olur. Millet İttifakı'nın hep birlikte oluşturduğu ortak mutabakat metni isimden çok daha milletin hayrına olan bir şey. Belki de Magna Carta'dan sonra Türkiye Cumhuriyeti'ndeki ilk metin olabilir.
"BİR ÜLKÜCÜ KANAAT ÖNDERİ KEMAL BEY'İ BÖYLE TARİFLEMİŞTİ"
Tarih boyunca adalet arayışları farklı şekillerde karşımıza çıkar. Müslümanlığın ilk ortaya çıktığı adalet anlayışı Müslümanlık olarak çıkar. 21. yüzyılın adalet arayışı demokrasi olarak karşımıza çıkar. Bütün demokratik yapıların ve demokrasiye inanan kişilerin yanyana gelmesi gibi bir zorunluluk var. Ülkücü bir kanaat önderi 'Kemal Kılıçdaroğlu CHP lideri gibi değil toplum önderi olarak görünüyor' demişti, çok da hak vermiştim. Mesele iktidarı kazanıp TBMM'de 10 tane, 20 tane milletvekili mi kazanmak; ya da toplumun demokrasiden yana olan farklı fikirlerin demokrasinin gereği olarak Meclis'te olmalarına olanak sağlamak mı? İsmi tartışılan kişiler, parti içindeki süreçlere gelince... Süreçleri kişiler üzerinde okumayıp, bütüncül şekilde toplum faydası üzerinden okuduğunuzda daha kolay anlayabiliyor insan. Demokrasi olmadığının yerde rekabet olmaz.