Erdoğan'ın danışmanı Yasin Aktay: Hz. Musa kölelere özgürlük verdi, 'hani soğan?' diye söylenmeye başladılar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanı Yasin Aktay, kilosu 30 lirayı bulan kuru soğanla ilgili tartışmaları yorumlarken 'Hz. Musa'nın kölelikten kurtardığı insanların yaptığı 'kaprisleri' örnek gösterdi': "Özgürlüğü herkes taşıyamıyor, nimetler her zaman ve herkeste şükrana yol açmıyor."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'düşük faiz' ısrarı neticesinde uygulamaya konulan ve ekonomistlerin hiçbir şekilde mantıklı bir yanını bulamadığı politikalar nedeniyle ekonomik krize sürüklenen Türkiye'de, kilosu 30 liraya kadar çıkan kuru soğanla ilgili tartışmalar sürüyor.
Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yaşananlarla ilgili olarak "O (Erdoğan) kalırsa bu elimdeki kuru soğan olacak 100 lira" derken; Erdoğan ise buna karşın İHA, SİHA ve TOGG'u ortaya koymuştu.
Ana muhalefet liderinin ise buna yanıtı "20 yıldır devleti yönetiyorsanız, 20 yılda bu insanları karınlarını doyuramaz bir noktaya taşımışsanız oturup sorgulamanız lazım. ben köprü yemiyorum ki yemek yiyeceğim. Çocuğumun beslenme çantasına köprü koymayacağım ki, süt koyacağım" olmuştu.
Tartışmaya AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay da katıldı.
Aktay, 15 Nisan'da Yeni Şafak'ta yayımlanan yazısında "Bu tür algılar için seçilen sebzenin kuru soğan olması tesadüf değil. Soğan tarih boyunca her zaman güçlü bir sembolik gücü olmuştur" dedi ve herkesin 'özgürlüğü' taşıyamadığını savundu:
"Bugün de soğan fakir insanın temel gıdasını temsil ediyor. Tarımda tarlanın bolca verdiği bir ürün dolayısıyla pahalı olması ciddi bir çelişki.
'İŞİN İÇİNDE BİR BİT YENİĞİNİN OLMASI LAZIM'
Bununla birlikte pahalı olabilmesi için işin içinde ciddi bir bit yeniğinin olması lazım, özel bir müdahale lazım. Soğanı bu tür zamanlarda siyasi malzeme yapanlar aslında bu ahlaksız müdahaledeki sirkatlerini de farkında olmadan itiraf etmiş olurlar.
Soğan sembolizmi aslında Ramazan dolayısıyla bugünlerde çokça okuduğumuz Kur’an-ı Kerim’de de karşımıza çıkıyor. Hani Firavun’un köleleştirdiği İsrailoğulları, zulüm ve baskı altındayken Hz. Musa onları uzun ve yorucu bir sürecin sonunda özgürlüklerine kavuşturuyor ya.
Hz. Musa kavmini mucizelerle dolu bir yolculuğun sonucunda Kızıldeniz’e de aşırarak Firavun’un son andaki kovalamacasından da kaçırıyor. Canları kurtulmuş, daha önemlisi özgürlüklerine kavuşmuşlar. Yani hayatlarının bundan sonrasında bedenleri üzerinde, iradeleri üzerinde Firavun zulmünün mutlak tahakkümü olmayacak. İstedikleri gibi kendilerine ve evlatlarına bir gelecek inşa edecekler.
'HZ. MUSA'YA YAPMADIKLARI KAPRİSİ BIRAKMIYORLAR'
İsrailoğulları bunun değerini bilip şükrünü ifade edecek yerde Hz. Musa’ya yapmadıkları kaprisi bırakmıyorlar. Önce bu dağlarda susuz, aşsız ne yapacaklarını sorarlar. Kendilerine yine bir mucize lütfediliyor, gökten menna ve selva (Kudret helvası ve bıldırcın) yağıyor. Uzun süre bir bakıma ekmek elden su gölden ve özgürce bir hayat yaşamaktayken bir süre sonra 'hep bunları mı yiyeceğiz? Yok mu başka bir şey, hani soğan, hani sarımsak, mercimek?' diye söylenmeye başlıyorlar.
Burada, Hz. Musa’nın liderliğinde kendilerine sağlanmış olan o özgürlük ortamında, üstelik en kaliteli, belki üst sınıf insanlara özgü yiyecekler karşısında soğan talep edilmesi yine tesadüf değildir. Soğan belli bir konfora alışıp onu rutin olarak yaşayanlara çoğu kez musallat olan bir geçmişe özlem, yani nostaljinin ifadesidir.
Geçmişe, yani kendilerini kişiliksizleştirmiş, onları bölük pörçük gruplara ayırarak birbirine düşürmüş, bu sayede kendi iktidarını sürmekte olan Firavun zulmü altında bütün baskı ve zulümleriyle yaşadıkları kölelik zamanlarını.
'BÖYLE BİR ÖZLEMİN AKILLA, MANTIKLA İZAH EDİLEBİLİR BİR TARAFI YOK'
Bu zamanların özlenecek bir tarafı var mıdır? Aklı başında biri için yoktur. Hele özgürlüğün değerini bilen biri için böyle bir özlemin akılla mantıkla izah edilebilir bir tarafı yok. Ama psikoloji, nefis, çok farklı bir yolla işliyor. Bıkıyor ve değişiklik istiyor. İstediği değişiklik de daha ilerisi, daha hayırlısı, mevcut durumdan daha ufuklu bir değişim değil. Geçmişe irtica. İçinde kölelik olan geçmişe, içinde zulüm, baskı, yok sayılma olan geçmişe bir iltica.
Yanlış anlaşılmasın. Soğan kesinlikle önemsiz bir konu değildir. İşte önemi tarihsel olarak taa Hz. Musa zamanlarına kadar giden bir sembolik anlama da sahip.
Ama soğanı öne sürenler tarih boyunca olduğu gibi her zaman aynı zamanda daha iyi olana karşı daha kötü olanı öne sürerler. Bu da soğan sembolizmini tamamlayan bir konudur. Tıpkı Kur’an’da denildiği gibi: 'O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? O zaman şu şehre düşün ve orada konaklayın, o vakit istediğiniz elbette olacaktır.'
'ÖZGÜRLÜĞÜ HERKES TAŞIYAMIYOR'
Ne yazık ki siyasette popülizm çoğu kez insanlara daha iyi olanı daha kötü gibi, daha kötü olanı da daha iyi gibi gösterebilme illüzyonlarına çok geniş bir alan açıyor. Kendilerine özgürlük bahşedilmiş insanlar o özgürlük ortamının içinden köle oldukları günlerin bütün kötü, yıkıcı, aşağılayıcı taraflarını unutup bir şekilde bazı anları özleyebiliyorlar.
Bunun ayrı bir psikolojisi, ayrı bir halet-i ruhiyesi var tabi. Özgürlüğü herkes taşıyamıyor, nimetler her zaman ve herkeste şükrana yol açmıyor.
Yoruyor birilerini özgürlük, başka birilerini şımartıyor, daha başka birilerini de azdırıyor, insanlığın bilincine ve kişiliğine sahip olanı da gürleştiriyor, coşturuyor, rabbine şükrettiriyor."