Tehlikeli sürece girildi: Seçim güvenliği için neler yapılacak?
Seçimlere iki aydan kısa bir süre kala sivil inisiyatifler sandık ve seçim güvenliği çalışmalarına hız verdi. Öncelikli hedef deprem bölgesi.
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerine iki aydan kısa bir süre kala ittifaklar, vekil listelerine son halini vermeye çalışırken sivil inisiyatifler de sandık ve seçim güvenliği çalışmalarına devam ediyor.
Seçim güvenliği genel olarak sadece oy verme günü ve sandık güvenliği ile sınırlı tutulmayarak seçim takviminin açıklanmasıyla başlayan ve itirazlar sona erip kesin sonuçlar açıklanıncaya kadar olan süreç olarak tanımlanıyor. Oy verme günü sandık güvenliğinin sağlanması da bu sürecin bir parçası.
DW Türkçe'den Pelin Ünker'in haberine göre, bir oyun bile önemli olduğu kritik seçimlerde muhalefetin en önemli gündem maddelerinden biri seçim güvenliği iken İçişleri Bakanlığı da bir genelge yayımlayarak seçim günü sandık güvenliği için 601 bin 251 güvenlik personeli, 73 helikopter, sekiz uçak, 61 İHA, 6 bin 708 zırhlı muharebe aracı, 754 TOMA, 244 bot/gemi görevlendirildiğini açıkladı.
SİVİL İNİSİYATİFLER BU ALANDA NE GİBİ HAZIRLIKLAR YAPIYOR?
22 sendika ve sivil toplum kuruluşu tarafından oluşturulan Seçim Güvenliği Platformu 2020 yılından bu yana eşit ve şeffaf koşullarda bir seçim süreci için çalışmalar yürütüyor. Platformun bileşenleri arasında Türk Tabipleri Birliği, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Tüm Emekliler Sendikası, Elektrik Mühendisleri Odası, Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV), İnsan Hakları Derneği (İHD) gibi pek çok meslek odası, sendika ve sivil toplum kuruluşu yer alıyor.
"RİSK TAŞIMAYAN BİR EVRE YOK"
DW Türkçe'ye konuşan Seçim Güvenliği Platformu Sözcüsü Nesteren Davutoğlu, siyasi ortamın gergin olduğunu ve Türkiye'de bir önceki seçimde beklenmeyen gelişmelerin de olduğunu göze alarak bu seçimler için epey önceden çalışmaya başladıklarını anlatıyor. Seçim güvenliğinin sandık güvenliğinden ibaret olmadığını vurgulayan Davutoğlu, "Nitekim seçim kanunundaki değişiklik, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) ne zaman yapılacağı belli olmayan açıklamaları sürecin oy kullanma günü ile sınırlı olmadığını bir kez daha gösterdi. İktidar seçim ortamını kendi konforuna uygun olacak şekilde yeniden tanımlamaya çalışıyordu. Objektif olarak seçimlerin eşit ve şeffaf koşullarda gerçekleşmesini sağlamak amacıyla seçmenleri bilgilendirmeye çalıştık" dedi.
Davutoğlu, seçmenlerin seçim sürecinin, sandık başı görevlerin ve seçim sonuçlarının şeffaflığı ve güvenilirliği konusunda endişesine dikkat çekerek, güvenin kaybedildiği bir sorgulama ortamında baştan sona; seçmen listeleri, sandığa giren oy pusulaları, oy sayımları, sandıkların YSK'ya teslimi ve sonuçların açıklanmasına kadar seçim sürecinde risk taşımayan bir evre olmadığını vurguladı.
"DOĞU VE GÜNEYDOĞU'DAKİ SANDIKLAR SORUNLU"
Seçmenlerin taşıdığı kaygının bir kısmının yersiz de olabileceğini belirten Davutoğlu, "Zaten Seçim Güvenliği Platformu’nun bir amacı da bu endişelerin giderilmesi ve gönüllülerin oy kullanma sürecinin her evresinde eksiksiz devrede olması. Önceki seçimlerde de görüldüğü üzere özellikle Doğu ve Güneydoğu'daki sandıklar güvenlik açısından sorunlu. Keza bazı il ve ilçelerdeki sandıkların bulunduğu okullarda güvenlik sorunları olduğu biliniyor. Seçmen gördüklerini unutamıyor" diye ekledi. Platform olarak Güneydoğu'daki herhangi bir sandığın Marmara'daki herhangi bir sandıkla eşit derecede koruma altında olmasını hedeflediklerini dile getiriyor.
Davutoğlu'na göre yakın dönemde yaşanan seçim kanunu değişikliği, sahanın eşitsiz olmasına olanak tanıyor: "Seçim kanununda yapılan son değişiklik ile sandık kurulu üyelerinin belirlenmesi, parti ve adayların yürütecekleri propaganda çalışmalarında eşitsizliğe yol açılması önemli risk alanları. Burada görev yüklenecek üç farklı kesim var; siyasi partiler, gönüllüler ve seçmenin kendisi. Bu kez seçimlerde YSK'nın taraf değil objektif olacağını ummakla birlikte seçmenin oy vermek kadar önemli bir görevi de oyuna sahip çıkmak, bu seçmen olmanın gereği ve seçmenin hakkıdır."
SİYASİ PARTİLER TARAFINDAN BELİRLENEN ANORMALLİKLER
Seçim sürecinde siyasi partiler tarafından belirlenmiş anormallikler olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Birden fazla seçimin sandık sonuçlarının karşılaştırılmasıyla tespit edilen sorunların sayısı az değil. Bu konuda ittifak içinde olan siyasi partiler bir dayanışma içinde olacağa benziyor. Oluşacak güç birliğinin atılacak, atılmış iyi niyetli olmayan adımları azaltacağı, hatalı uygulamalara imkan tanımayacağını düşünmek mümkün" ifadelerini kullandı.
"DEPREM BÖLGELERİ EN RİSKLİ ALAN"
Bu seçimde en riskli alanın deprem bölgeleri olduğunu vurgulayan Davutoğlu, depremden üç ay gibi kısa bir sürenin sonunda seçimlerin yapılacak olmasının, daha barınma olanakları bile sağlanmamış olan depremzede seçmenlerin sandık başına gitmesini zorlaştıracağını düşünüyor. Davutoğlu'na göre nüfusun önemli bir kısmının deprem bölgesinin dışına çıkmış olması da seçime katılımı azaltan bir etki yaratacak. Bu durumdan faydalanmanın vicdana sığar bir yanı olmadığını ifade eden Davutoğlu, sandık güvenliği için tüm önlemleri alıp seçimin şeffaf bir biçimde sonuçlanmasının tüm seçmenlerin elinde olduğunu söyledi.