TKP de TRT’de "Kılıçdaroğlu" dedi
Siyasi parti liderleri TRT ekranlarında son propaganda konuşmalarını yaptı. TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan "TKP Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “Erdoğan gitsin diyor”, bu nedenle Kılıçdaroğlu için oy istiyor" dedi.
Siyasi partilerin ikinci TRT konuşmaları bugün yayınlandı. Türkiye Komünist Partisi adına konuşmayı yapan Genel Sekreter Kemal Okuyan, konuşmasında komünistler hakkında söylenen yalanlardan ve komünistlerin nasıl bir dünya kurmak için mücadele ettiğinden söz etti ve seçimlerde TKP'nin sesine güç vermeye çağırdı.
Okuyan'ın TRT ekranlarındaki konuşması şöyle:
Merhaba değerli yurttaşlar,
Büyük şairimiz Nâzım Hikmet’in partisi adına sizlere sesleniyorum. Türkiye Komünist Partisi. Te Ka Pe.
Hani yıllardır haklarında türlü iftiranın, yalanın uydurulduğu komünistlerin partisi.
İktidar mensuplarının, bir şeye, birilerine kızdıklarında, “komünist kafası bu komünist” diye işaret ettikleri parti.
Kardeşim sağa sola bağırıp durma, yanlış yerlerde komünist arama, biz buradayız, biz Türkiye Komünist Partisiyiz.
Komünist olmaktan gurur duyuyoruz. Faşist faşistliğini, hırsız hırsızlığını, yobaz yobazlığını, emperyalizm işbirlikçisi, işbirlikçiliğini inkar eder.
Biz ise, başımız dik konuşuyoruz, biz komünistiz.
Neden mi komünist olduk?
Vicdanlı olduğumuz için, iyiyi-güzeli-haklıyı savunduğumuz için.
İnsanın insanı sömürmediği bir düzen istiyoruz. Kimse bir ötekinin sırtından geçinmesin. Buna kimin itirazı olabilir?
Ülkemizde toplam servetin yüzde 42’si, nüfusun yüzde 1’inin elinde. Bu büyük adaletsizliğe isyan ediyoruz. Hayat pahalılığının, yoksulluğun, işsizliğin kaynağında bu adaletsizlik var.
Oysa bize göre bütün zenginlikler tüm topluma, halka ait olmalı.
İşte bunu dediğimizde birileri diyor ki, komünistler gelecek sizin arabanızı, evinizi, telefonunuzu, bilgisayarınızı kolyenizi alacak.
Gülüyoruz. Biz aptal mıyız? Biz kötü insanlar mıyız? Biz aklımızı peynir ekmekle mi yedik?
Bu yalanı söyleyenlerin yüzlerce, binlerce konutu, bankada milyar dolar hesabı var. Bu saltanatı sürdürmek için “insanlar eşit olmalı, herkes bolluk, refah içinde yaşamalı, herkesin sağlıklı ve mutlu bir biçimde yaşayacağı evi olmalı, elektrik-doğalgaz-ulaşım-sağlık hizmetleri ve eğitim ücretsiz olmalı” diyen biz komünistleri karalamaya çalışıyorlar.
Ama bilin ki bu yalan tutmuyor artık. Türkiye’nin her yerinde varolan, gelişen bir parti haline geldi TKP. Yoksulun, emekçi halkın umudu oldu, aklı oldu, vicdanı oldu.
Evet kardeşler, TKP ekonominin piyasanın, yani özel sektörün, yani yerli ve yabancı tekellerin elinde olduğu bu düzenin değişmesi gerektiğini söylüyor. Çünkü bu büyük şirketler yalnızca kendi çıkarlarını düşünür, kârlarını artırmak için her yolu dener. Şu yaşadığımız hayat pahalılığında onlar büyük kârlar elde ediyorlar. Evimize gelen faturalar özel elektrik şirketlerinin kasasını dolduruyor. Pazara gittiğimizde her defasında daha az meyve sebze alıyor olmamızın nedeni de büyük gıda tekelleri. Patates ve soğanın yanına onlar yüzünden yaklaşamıyoruz.
Onların zenginliği bizim yoksulluğumuzdur.
TKP devletçi, toplumcu bir ekonomiden yana. Sanayi, madenler, bankalar, gıda endüstrisi, enerji ve benzeri sektörler halkın devletinin elinde olursa ne yoksulluk kalır ne yolsuzluk.
Ormanların, deniz kıyılarının, derelerin, ırmakların her şeyin yağmacılar tarafından ele geçirildiği bu akılsız ve ahlaksız düzeni reddediyoruz.
Çözüm devletçi, planlı bir ekonomide.
TKP bunu yapacak. Ve iddia ediyoruz ki, Türkiye ekonomisini kısa sürede ayağa kaldırırız. Planlayarak, yaratarak, üreterek, Türkiye’nin işçisine aydınına, halkımıza güvenerek.
Biz komünistiz. Laik bir ülke istiyoruz. Lütfen bu konuda beni iyi dinleyin. İnsanların inanç ve ibadetlerine kimse karışamaz. İnanç ve ibadet özgürlüğü temel insan haklarındandır. Laiklik ise siyasal alanı, devlet düzenini tanımlar. Din siyaset ve devlet işlerinin dışındadır. Laiklik budur. Bugün laiklik ayaklar altındadır. Cumhuriyet düşmanları, tarikatlar laikliği ortadan kaldırdı. Biz laikliği yeniden ayağa kaldıracağız.
TKP başka ne istiyor? Bağımsız ve egemen bir ülke. Bağımsız bir ülke demek, ekonomik, siyasi ve askeri açıdan kendi kararlarımızı kendimizin vermesi demek. TKP iktidara geldiği gün NATO denen uluslararası terör örgütünden çıkacak. Yabancı üsleri kapatacak.
Nasıl mı? Bundan 100 yıl kadar önce yoksul Anadolu köylüsü, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının önderliğinde işgale ve saraya karşı kafa tutup emperyalizme meydan okuduysa yine öyle yapacağız.
Değerli yurttaşlar, size kısa bir hatırlatma yapmak istiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılındayız.
Türkiye Komünist Partisi 1920’de tam da Anadolu’da mücadelenin sürdüğü yıllarda kuruldu. Komünistler bağımsızlık mücadelesine katıldılar, birçoğu bu mücadelede hayatını kaybetti.
O yıllarda ulusal kurtuluş savaşımızı destekleyen tek ülke komünistlerin iktidarda olduğu Sovyet Rusya’ydı. Altın yolladılar, silah yolladılar, her tür desteği verdiler. Bu destek olmadan Milli Mücadele tehlikeye girerdi.
Neden mi yaptılar?
Size demiştim, komünistler iyiden, haklıdan, güzelden yanadır. Ahlaklı ve vicdanlı insanlardır.
Şimdi önümüzde bir seçim var.
On bini aşkın milletvekili adayı var yurttaşlarımızın karşısına çıkan.
Ancak Türkiye’de adaya değil listeye oy kullanılıyor. Yani partiye.
Parti demek taraf demektir.
Temel meselelerde aynı düşüncelere sahip kişilerin bir araya geldiği siyasal örgüttür parti.
Peki Türkiye’de böyle mi?
Listelere bakıyoruz.
Aynı partinin listesinde “laikliği” savunan da var, yobaz da…
Aynı partinin listesinde AKP iktidarının hukuksuz operasyonlarını, örneğin Ergenekon sürecini savunan da var eleştiren de.
Aynı partinin listesinde özelleştirmelere itiraz eden de var, sıkı özelleştirmeciler de.
Aynı partinin listesinde NATO’yu sorgulayan da var, azgın NATO’cular da.
Aynı partinin listesinde azıcık da olsa işçi haklarını savunan da var, tam boy sermaye dalkavuğu, patron temsilcisi adaylar da.
Aynı partinin listesinde kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesini destekleyen de var kadın düşmanı da.
Aynı partinin listesinde Sivas katliamında mağdurun safında olan da var suçlunun yanında olan da var.
Siyasette yanlış ve doğruları toplasanız da çarpsanız da sonuç yanlış çıkar.
Emekle sermaye aynı tarafta olmaz.
Laiklikle yobazlık aynı tarafta olmaz.
Yurtseverlikle NATOculuk aynı tarafta olmaz.
Oluyorsa bilin ki orada “iyi” ve “doğru”yu savunan aksesuardır. Dekordur.
TKP buna itiraz ediyor. Bu siyaset kültürü ülkemizi çürütüyor.
Yurttaşlar, “falanca partiye oy verirseniz, oyunuz boşa gider” diyenlere şunu deyin: Benim oyum irademdir. Sizin ittifaklarınız, sizin listeleriniz, sizin ilkesiz propagandanız benim irademe uymuyor. Ben sizinle birlikte çürümeyeceğim. Oyumun çöpe gitmesini istemiyorum. Tarikatçılara, patronlara, Amerikancılara verecek oyum yok. Bunu deyin.
Biliyorum, aranızda, on binlerce insanımızı kaybettiğimiz Maraş depreminin ardından hazırladığı yardım malzemelerini "size güveniyorum, bunları doğru yere siz ulaştırırsınız” diyerek TKP’ye teslim eden çok sayıda yurttaşımız var. TKP sözünü tuttu, kendisine duyulan güveni boşa çıkarmadı. Şimdi oyunuzun da doğru yere ulaştığından emin olmanın zamanı.
TKP Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “Erdoğan gitsin diyor”, bu nedenle Kılıçdaroğlu için oy istiyor.
Milletvekili seçimlerinde ise bağımsız, laik, egemen, sosyalist bir ülke için oylar TKP’ye. Bu oylar umut olarak, dayanışma olarak, halkımızın ayağa kalkışı olarak geri dönecek. Ve en önemlisi, akıl, ahlak ve vicdan kazanacak. Gelin bağımsızlık, laiklik, Cumhuriyet ve sosyalizm için bütün engelleri, bize dayatılan barajları yıkalım.
1923’te yaptık, 2023’te yine yaparız.