AKP'nin kalesi montaj videoyla ilgili ne düşünüyor: ‘Kurcalamadım ama kurcalasam bulurum yani’
Erdoğan'ın Kılıçdaroğlu hakkında izlettiği videoların montaj olduğunu itiraf etmesi üzerine İstanbul'da AKP'nin kalelerinden sayılan Sultangazi'ye gittik. 'Terör bağlantısı' iddiasına inanan bir seçmen, "Nerede izlediniz?" diye sorduğumuzda "Kurcalamadım ama kurcalasam bulurum" yanıtını verdi.
GERÇEK GÜNDEM - Uzunca bir süredir resmi otoriterlerce adı konulmamış bir ekonomik kriz yaşanan Türkiye'de seçim sürecinde ekonomik vaatlerden çok milliyetçi ve dini söylemler öne çıktı. İktidar kanadından bakıldığında bu 'stratejiye' asılsız iddialarla şekillendirilen propaganda yöntemleri ve tek sesli hale getirilmiş medyanın kullanımı eşlik etti.
Türkiye'nin yakın gelecekte belki de en çok konuşacağı dönemin bu dönem olması kuvvetle muhtemel.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz pazartesi günü katıldığı TRT ortak yayınında kendisine yöneltilen soru üzerine mitinglerinde izlettiği 'Kılıçdaroğlu/PKK' videolarının montaj olduğunu itiraf etti; kendisine yakınlığıyla bilinen Abdulkadir Selvi'yle diyaloğu şöyle gelişti:
- Selvi: "Efendim, konuşmanızda iki defa 'Bunlarla video çekmişlerdir' dediniz. Ben onu tam anlayamadım. Kim neyle video çekmiş?"
- Erdoğan: "Kılıçdaroğlu'nun Kandil'dekilerle video çekimleri var. Bunları yayınladılar. 'Haydi, haydi' türü. Anladınız mı? Ama montaj ama şu ama bu. PKK'lılar videolarla bunlara destek verdiler."
Erdoğan'ın sözünü ettiği görüntünün orijinali, Millet İttifakı’nın 2023 Türkiye Genel Seçimleri için yayınladığı kampanya filmiydi. Ancak iktidar partisince montajlanan halinde Kılıçdaroğlu'nun arkasına Murat Karayılan'ın da aralarında olduğu kimi PKK'li kadrolar eklenmişti.
Erdoğan'ın 'itirafı' sonrası İstanbul'da AKP seçmeninin en çok bulunduğu ilçelerden biri olan Sultangazi’ye gittik. Sultangazi’de bahsi geçen montajlı video gerçekmiş gibi anlatılıyor ve hatta üstüne gerçek olmayan bilgiler de serpiştirilecek kadar -hakikatin yitimi anlamında- başka bir aşamaya geçilmiş.
Şunun da altını çizmekte fayda var: Çok defa duyulan yalanlardan sonra gerçekleri tanımayacak hale gelen insanlar bir ülkenin kaderini belirleyecek kadar çoğunluktalar. Denilebilir ki seçim sistemine bağlı bir düzende Sultangazi’yi kazanan Türkiye’yi kazanır.
‘ERDOĞAN KAYBEDERSE İÇ SAVAŞ OLUR, KANDİLDEKİLER ZATEN HAZIR’
Balıkesir - Gönenli, başı sarıklı, şalvarlı 70’li yaşlarındaki bir yurttaşa Kılıçdaroğlu’nu sorduğumda şunları söylüyor:
"Bu devleti yönetmek için tecrübe gerek. Onda yok öyle bir şey. Akşam dediği başka, sabah dediği başka. Erdoğan’a bak. Yaptıkları, yapacakları saymakla bitmiyor. Böyle bir lider bırakılır mı? (Videoyu soruyorum.) Tabi teröristle yan yana. Görünen köy kılavuz istemez. Reis izletiyor, videolar var, haberlerde veriliyor.
21 sene olmuş, bu halka Erdoğan’ı nasıl küstürelim diye düşünüyorlar. Darbe ile denemeye kalktılar, olmadı. Bu adam canını malını ortaya koymuş. Arkasındaki yaver FETÖ’cü çıktı. İsteseydi öldüremez miydi? Mevla korudu. Uçağımızı yaptık, ağır sanayimizi görüyorsunuz, Karadeniz’de gazımız… Düşünmek lazım gelmiyor mu? Tefekkür etmek gerek. Erdoğan kaybederse iç savaş olur, milleti bölecekler, adamlar zaten Kandil’de hazır. Avrupa zaten aslan gibi ağzını açmış. Bir sene boyunca doğalgazımız bedava olacak. Daha nedir ya? Rusya’yla da aramızı bozmaya çalıştılar. O gelmezse Türkiye biter. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı var bu işte, memleket kalkınacak, yararına olacak."
MÜLTECİ DÜŞMANLIĞININ YERİNE GELEN ARGÜMANLAR
Sultangazi’de mülteci düşmanlığının yerine başka argümanlar konulmaya başlanmış. Bu hızlı değişim şaşırtıcı ama bir yanıyla siyasilerin söylemlerine göre kitlelerin nefretinin kolayca sönümlenebileceğinin de kanıtı.
Örneğin konuştuğum bir kadın "Osmanlı etnik çeşitliliği ile dünyaya meydan okudu" dedi. 70’li yaşlarındaki sakallı, şalvarlı yurttaş ise şunları söyledi:
"Suriyeliler falan… Tayyip onları istese süremez mi? Bir ayda hepsinin kökünü kazır ama bizim Türklüğümüze ve Müslümanlığımıza yakışan bir olay değil. İslam geleneklerine göre Müslümanlar din kardeşidir. Öyle dışlamakla, göndereceğiz demekle, kabadayılıkla olmaz.”
Konuştuğum kişilerden bir diğeri ise Erzurumlu. İmamoğlu’nun seçim otobüsünün taşlandığı, çocukların yaralandığı olayı sorduğumda yanıtı şu: “Kendilerini gündem yapmak için kendi kendilerine yaptılar. Hazırlanmış bir olay. Bak işte bizi taşladılar demek için ama kendileri yaptılar."
‘LOZAN ANLAŞMASINDAN İZİN VERMİYORLARDI, ŞİMDİ HER ŞEYİMİZİ KULLANABİLİYORUZ’
67 yaşındaki sağlık hizmetinden emekli Hasan Tepe ise Erdoğan’ı şu sözlerle anlatıyor:
"Erdoğan’ı niye baştan atmak istiyorlar? Amerika, İngiltere bütün Avrupa ondan korkuyor, çekiniyor. Şimdi Karadeniz’de gaz çıkarmaya başladık, Lozan Anlaşması var, izin vermiyorlardı. Şimdi her bir şeyimizi kullanabiliyoruz. İnsanlar kafasını çalıştırsın. Amerika’daki diktatör de bizimki niye olmasın? Hem memleketimizi savunsun. Berikiler geldiği zaman eskisi gibi olacak, Amerika bizi kullanacak. Türk Türk’ü Amerika’ya şikâyet eder mi? Küçük düşürmeye çalışır mı?"
Hangi kanalları izlediğini sorunca "Show, ATV" diye sıralıyor. "FOX Amerikancı. Orda bir Ozan var. (Meslektaşım Ozan Gündoğdu’yu kastediyor.) Ben kendim onun karşısına geçsem, bu cahilliğimle, ona neler söylerim ama… İsmail Küçükkaya, bunlar hepsi Amerikan yanlısı. (Ozan’ın arkadaşım olduğunu söylüyorum) Ozan, güzel, yakışıklı, eli yüzü düzgün bir çocuk ama gittiği yol yanlış."
Lozan Anlaşması ile ilgili gün içinde iki kişiden daha benzer sözler duyduğumun notunu düşeyim.
‘MİTİNGLERDE NELER DEDİĞİNİ DUYDUK’
Konuştuğum bir kadın Kılıçdaroğlu için şu ifadeleri kullanıyor:
"Bizim yolumuz belli, ondan (Kılıçdaroğlu’ndan) bir şey olmaz. Herhalde! Bas bas bağırıyor, falanı çıkaracağım filanı çıkaracağım diye. Herkes de duyuyor. Demirtaş’ı, diğerini (Öcalan’ı) çıkaracağım diyor. Dinledik, izledik."
Bir başka kadın ise şunları söylüyor:
"Biz Erdoğancıyız. Erdoğan yoksa bu yol, bu tramvay olur muydu? (Arkamızda tramvay hattı var) Başörtümüzü alırlar, Allah korusun. Ona canım feda olsun. Mitinglerde neler dediğini duyduk. (Kılıçdaroğlu’nun mitinglerinden bahsediyor. Ne duyduğunu ve nerde duyduğunu soruyorum.) Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. İnsanın ağzından bir kelime çıktı mı duyulur. Siz söylemediğiniz zaman duyulmaz. Kimse durduk yere ona komplo kurmaz."
Bu kez parkta oturan kadınlarla birlikteyim. Basın kartımı görmek istiyorlar. Gösteriyorum. Onlara da Kılıçdaroğlu’nu, "terörle bağlantısını" soruyorum.
"Vizyonsuz ve misyonsuz olduğunu düşünüyorum. Geçmişinde hırsızlık damgası yiyen, SSK’nın içini boşaltan biri. Kemal Kılıçdaroğlu deyince hiçbir özgürlük alanı tanımayan bir insan geliyor aklıma. Göçmenleri göndereceğiz diyor, Osmanlı etnik kökeni ile dünyaya meydan okumuş. Başörtülülere bir sürü sıkıntı yaşattılar. Geçmişi belli… Oy kullanmadım, oy kullanmayı da düşünmüyorum. Teröristlerle beraber."
Son ifadesi üzerine Kılıçdaroğlu'nun bu yönde demecini nerde izlediğini soruyorum. Şöyle yanıtlıyor:
“Eylem, kişinin söyleminin önüne geçer. Kurcalamadım ama kurcalasam çıkar yani…”
Sorumdan rahatsız oldukları için bu andan sonra konuşmak istemiyorlar.
‘2023’TE LOZAN BİTECEK ÇOK ŞÜKÜR, DEVİRMEYE ÇALIŞMALARI O YÜZDEN’
Park büyük. Yine aynı parkta oturan diğer kadınlarla konuşmak üzere yanlarına gidiyorum. Kılıçdaroğlu hakkında ne düşündüklerini soruyorum:
“Ben konuşursam ağır konuşurum. Tabi ki düşünüyorum, kendi ağzıyla söylediği için… Mitingde dedi, beni seçerseniz Demirtaş’ı bırakacağım. Salak değiliz, sağır değiliz.”
Bir başka kadın ise Kılıçdaroğlu’nun “Apo’nun heykelini dikeceğim” dediğini iddia ediyor.
“Bütün partiler toplanmış, PKK’yı öne çıkarmak için birlik var. Sırf Tayyip’i indirmek için. Amaç sadece baştakini indirmek, Türkiye’yi bakmak değil. Kılıçdaroğlu’nun maşa olduğunu düşünüyorum. Kapalı kapılar ardında kullanılıyor. Bir proje gibi düşünün. Kendi aklıyla keşke hareket etse. HÜDA-PAR… Nasıl Kılıçdaroğlu, HDP’lilerle bir arada durabiliyorsa, o da olur… Ne zararı olmuş. Şeriatı desteklediği için mi, ne için? En azından HDP’den iyi olduğunu düşünüyorum. İleriki zamanlarda Tayyip, enflasyonu dengeler. Asgari ücreti 13 bin yapar. Adam hangi sözünü tutmadı? 2023’ten sonra ülkeyi daha rahat bir şekilde yönetecek. Çünkü hep başkalarının, dış güçlerin müdahalesi vardı. 2023’te bunları aşacağız. Lozan Antlaşması bitecek çok şükür. Onu devirmeye çalışmaları o yüzden.”
Öteki kadın tamamlıyor sözleri: “Sadece Tayyip düşmanlığı. Türkiye’yi düşünen yok. Altılı masada anlaşamayan insan Türkiye’ye nasıl bakacak? Tayyip herkesi bir arada tutmaya çalışıyor ama onlar dört bir taraftan devleti kendi tarafına çekiştirecek. Kadın kadına, erkek erkeğe, bunları özgürleştireceğiz diyorlar, hoş bir şey mi?”
‘BAK BEN BİLE TEDİRGİNİM, YARIN ÖBÜR GÜN İŞİMDEN OLUR MUYUM?’
Konuştuğum dört kadın da haberde yazmak üzere isimlerini verdiler. Samimi bir sohbet olduğu ve konuşurken fikir anlamında renk vermediğim için habere adlarını almamayı daha doğru buluyorum. Yani terazide dürüst olmayan ben olduğum için.
Aralarındaki bir kadın geçim derdi konusunda diğerlerinden ayrı düşüyor. “Yanlış konuşuyorsun, millet aç, pandemi zamanları gibi yaşıyoruz. Markete koşup yiyecek alıyoruz, sosyalleşme, dışarı çıkma yok” diyor. Sert bir sesle okumayın. Şakalaşarak tartışıyorlar.
Oyunu Erdoğan’a atmayan, sohbetin başından bu yana diğer tarafta olduğunu belli eden diğer başörtülü kadın ise “önemli, bu dediğimi herkes düşünsün” diyerek şunu söylüyor:
“… Tayyipçi değilim, bak bende bile var. Tedirginim. Geçen Ümraniye’de CHP’li bir hanımla bir şey yaşadım. Kapalılara karşı bir dışlanma var. Acaba türbanımıza karşı mı gelecek diye düşünüyorum. Bir de ben hastanede çalışıyorum, türbanlıyım diye işime son verilir mi diye düşünmüyor da değilim.”
Kadınlar TRT, A Haber, Show televizyon kanallarını izlediklerini söylüyor. (Konuştuğum hemen herkese hangi televizyon kanallarını izlediklerini sordum.)
Geçim derdini olağanlaştırmaya çalışan, her şeye rağmen 'dış mihraklara' karşı dik durmayı kendine görev bilen Sultangazi halkı için Erdoğan, devletin devamı, memleketin farazi bir savaştan sağ çıkabilmesi demek. Geçim derdi konusu açıldığında ise şikâyet eden nankörlükle suçlanıyor. Oysa Erdoğan döneminde palazlanan bir grup zengin, bu insanların yetesiye hayata kanaat etmeleri sayesinde şaşalı hayatlarına devam edebiliyor.
‘KALEM ŞARJÖRDEN DAHA TEHLİKELİDİR, DİKKATLİ YAZIN’
Son olarak yakın zamanda BirGün’den İsmail Arı’nın haberleştirdiği Sultangazi, Cebeci Cami imamı Murat Gündoğdu’nun cuma namazı vaazındaki "28 Mayıs akşamı silahlarınızı ayarlayın, benim iki tane silahım ağzına kadar dolu” sözleri için Cebeci Cami’ne gittim.
Cebeci Köyü içinde yer alan cami sapa bir yerde. Hatta yanındaki geniş bir arazide taş ocağı bulunuyor. Camide kimseler yoktu. Avlusunda ve cami içinde vaaz kürsüsü, cemaat alanı, minber olmak üzere içerde de dolaştım.
Köyde konuştuğum, ismini haberde vermeyeceğim bir kişi sohbet esnasında bana iyi niyetli olup olmadığımı sordu. Ben de ne demek istediğini sordum. Devamında şunları söyledi:
“Gerçekten çok dikkatli olun. Toplumun sinir ucu ile oynanıyor. Allah aşkınıza diyorum bakın. Kim gelirse gelsin, bunlar da gidici ama bu vatan bir daha geri gelmez. Demek istediğim şey, belirli medya o kadar şey yaptı ki… Zaten onlara servis edildi. (…) Sev sevme. Cumhurbaşkanımız eğer görevinin başında ise Atatürk’le aynı konumdadır. Çünkü aynı makamı temsil ediyor. Birini korurken diğerine terbiyesizlik yapmayın Allah aşkınıza. Görüşünüz beni hiç bağlamaz, insan olarak başımın tacısınız.
Adamı ekip otosuna almışlar. Zat, hala kükrüyor. Ben gaziyim, burası cami, namaz kıldığım yer diyor. Kimse senin namaz kılmana bir şey demiyor. Caminin içinde cemaate karşı ‘burada siyaset yapamazsın’ dedin mi iş değişir. Siyaset yok ortada. Hoca çıkar, Gazi Mustafa Kemal’e dua eder, şehitlere dua eder. Bırak hizmet edene de dua etsin. Hoca biraz hutbenin dışına da çıkabilir. Ne katarsan onu sunarsın cemaate. Çok acayip bir şey yok ortada. Seçim öncesi yapılması manidar. Bu millete yazık olur. Hiç kimse kazanmaz. Birilerinin gitmesi kimse için kazanç olmaz.”
Diyalog esnasında, kısaca esas sıkıntının hocanın hutbe dışına çıkması, lafı tehlikeli yerlere taşıması olduğunu söyledim.
Konuştuğum beyefendinin sözleri tehdit vesaire olarak anlaşılmasın. Gayet uygun bir ses tonu ve üslupla konuştuk. Son ricası ise şu oldu: “Dikkatli yazın. Kalem şarjörden daha tehlikelidir. Şarjör biter ama yazı bitmez.”