Bahçeli'nin yüzüğü gündemde: Hangi ayette geçtiği ortaya çıktı
MHP lideri Bahçeli'nin üzerinde "Allah bana yeter" yazılı yüzük fotoğrafını paylaşması dikkat çekti. Peki, Bahçeli'nin yüzüğü ne anlama geliyor?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın CHP lideri Özgür Özel ve Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş ile görüşeceği gün partisinin grup toplantısında taktığı yüzük çok konuşuldu. Bahçeli’nin sosyal medya hesabından da paylaşılan fotoğrafta yüzüğün üzerindeki “Allah bana yeter” yazısı dikkat çekti. Bu yüzük Meclis muhalefet kulisinde “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mesaj” olarak yorumlandı.
Duvar'dan Nergis Demirkaya'nın MHP kaynaklarından edindiği bilgiye göre, yüzükte yer alan “Allah bana yeter” sözü Kuran-ı Kerim’de farklı surelerde geçiyor ama Bahçeli’nin göndermesi Âl-i İmrân Suresi 173. Ayeti. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kur’an-ı Kerim tefsirine göre ayette, “Birtakım insanlar onlara, 'İnsanlar size karşı asker toplamışlar, onlardan korkun' dediler de bu, onların imanlarını arttırdı ve 'Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!' diye cevap verdiler” deniliyor.
Diyanet’in Âl-i İmrân Suresi 173. Ayeti tefsirinde de şu ifadeler yer alıyor:
“Kureyş ordusu kumandanı Ebû Süfyân Revhâ’da bulunduğu sırada müslümanların üzerine tekrar saldırıp onları imha etmek için plan hazırlarken müslümanların kalabalık bir kuvvet halinde Hamrâülesed’e geldiklerini haber alınca, planından vazgeçti. Bu esnada oradan geçmekte olan bir kervanın adamlarına, 'Muhammed’e rastlarsanız ona, kendilerini toptan yok edeceğimizi söyleyiniz' diyerek psikolojik savaş yöntemiyle müslümanları korkutmak istedi. Bu söz Hz. Peygamber’le birlikte müslümanlara ulaştığında onlar, 'Hasbünallahü ve ni‘me’l-vekîl' (Allah bize yeter, O ne güzel vekildir) dediler. İşte bu olay üzerine inen bu âyet her türlü olumsuzluğa rağmen müslümanların Allah ve Resûlü’ne olan imanlarını, güvenlerini ve kararlılıklarını göstermektedir. Buhârî’nin rivayetine göre ateşe atıldığı gün bu sözü Hz. İbrâhim de söylemişti (Buhârî, “Tefsîr”, 3/13; İbn Kesîr, II, 146-147).