CHP'li Yücel'den Can Atalay açıklaması: 'Anayasal düzeni bozma girişimidir'
CHP Sözcüsü Sözcüsü Deniz Yücel, partisinin MYK toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu.
Cumhuriyet Halk Partisi Parti Sözcüsü Deniz Yücel, MYK gündemiyle ilgili basın toplantısı düzenliyor. Yücel, basın toplantısında konuştu.
Yücel'in konuşmasından satır başları şöyle:
"Anayasa'nın 153. maddesi der ki AYM kararları; yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Anayasa'nın 153. maddesi bu kadar açıkken Anayasa'nın bu hükmünü uygulamamak, seçilmiş bir milletvekilini hürriyetinden yoksun bırakarak, vekilliğini düşürerek bu hukuksuzluğun bir parçası olmak anayasal düzeni bozma girişimidir.
Anayasa'ya yapılan bu darbe sizi, bizi, sokakta yürüyen insanı, bu ülkede yaşayan her bir bireyi etkileyecektir. Çünkü Anayasa'ya darbe yapılması ülkede kuralsızlığın hakim olması demektir. Kırmızı ışıkta geçilmeyeceğini hepimizi biliriz değil mi? Araçlar ve yayalar kırmızı ışıkta durur. İşte Anayasa bu kırmızı ışıktır. Toplumsal mutabakat metnimiz olan Anayasa; nerede duracağımızı, nerede yürüyeceğimizi söyler. Bizim sınırlarımızı belirler. Eğer siz ona uymazsanız işte o zaman ortaya kaos çıkar. Olan da ne yazık ki bu.
Biz CHP olarak Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin tezkere okutma işleminin yok hükmünde olduğunun tespiti ve parlamento kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması için Anayasa Mahkemesi'ne başvurduk. Hukuksuzluk karşısında adaleti, tek adam iktidarı karşısında milletin egemenliğini, baskılar karşısında yargı bağımsızlığını savunmaya devam edeceğiz.
25 Ocak'ta İstanbul Sarıyer Santa Maria Kilisesi'nde inanç özgürlüğünü tartışma konusu yapmayı hedefleyen bir saldırı düzenlendi. Bu kez de dünya kamuoyunda ibadet eden insanları korumayan, can güvenliğini sağlayamayan ülke konumuna düştük. Türkiye'de ehr an, her yerden saldırı olma ihtimali artık öyle boyuta geldi ki ülkede huzur bırakmadı. Ayin sırasında gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucunda bir vatandaşımız da maalesef hayatını kaybetti.
25 Ocak'ta İstanbul Sarıyer Santa Maria Kilisesi'nde inanç özgürlüğünü tartışma konusu yapmayı hedefleyen bir saldırı düzenlendi. Bu kez de dünya kamuoyunda ibadet eden insanları korumayan, can güvenliğini sağlayamayan ülke konumuna düştük. Türkiye'de ehr an, her yerden saldırı olma ihtimali artık öyle boyuta geldi ki ülkede huzur bırakmadı. Ayin sırasında gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucunda bir vatandaşımız da maalesef hayatını kaybetti. Birlik ve beraberliğimizi hedef alan, toplumsal huzuru ve barışı bozmak için yapılan bu saldırıyı lanetliyoruz. IŞİD tarafından yapılan saldırıda hayatını kaybeden vatandaşımıza rahmet ve sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyoruz.
İnanç mekanlarını korumak, ibadet eden insanların can güvenliğini sağlamak, devlet ve kolluk kuvvetlerinin asli görevlerinden biridir. İstanbul'un göbeğinde iki saldırgan elini kolunu sallayarak içeri giriyor. Kilisenin girişinde bir polis noktası yok. Saldırganlar, ibadet eden insanlara kurşun yağdırıyor, istihbarat birimlerinin haberi yok. Güvenlik güçlerinin önleyici bir hazırlığı veya reaksiyonu yok. Yapılan tek şey saldırı ile ilgili yayın yasağı getirmek.
IŞİD elemanı olduğu tespit edilen bu saldırganlar, silahlı bir şekilde, sokak ortasında nasıl geziyorlar? Bu konuda bir güvenlik zafiyeti var mı? Can ve mal güvenliğimizi korumakla görevli olan güvenlik ve istihbarat birimlerimizin bir ihmali söz konusu mu? İçişleri Bakanlığı'nın bu sorulara derhal bir açıklama getirmesi gerekiyor.
Seçim sürecine girdiğimiz bugünlerde, İstanbul'un göbeğindeki bu saldırı, ister istemez aklımıza geçmişteki terör saldırılarını getiriyor. Bu nedenle İçişleri Bakanlığı'na buradan uyarıda bulunuyoruz. Her sabah aynı saatte, yok şu kadar kişi ele geçirildi, yok bunları yakaladık, yok şu çeteyi çökerttik gibi paylaşımlar yapmayı bırakın. İstihbarat birimlerinizi çalıştırın. Bu ülkede tek bir vatandaşımızın burnunun bile kanamayacağı güvenlik önlemlerini artırın.
Üzülerek izliyoruz ki ülkemiz artık Teksas'a döndü. Mafyası, kara para aklayanı, uyuşturucu ticareti yapanı, kırmızı bültenle arananı ve terör örgütü mensupları... Hepsi Türkiye'de toplandılar. Ülkemiz adeta Avrupa'nın ve dünyanın açık cezaevi haline geldi."