Dervişoğlu'ndan 'Teğmenler' ve 'Bakan Tekin' Tepkisi: 'Bu İki Bakanlığın Sadece İsimleri 'Milli' Kalmıştır'
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Milli Eğitim Bakanı ve Milli Savunma Bakanı'na tepki gösteren Dervişoğlu, "İki asli kamu hizmetinin sadece isimleri 'milli' kalmıştır." dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.
"Milli Eğitim Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı'nın başında 'milli' vurgusu vardır. Yani hepimiz içindir, hepimiz içindir, Türk milleti içindir. İcraatlar sürekli ve tutarlı olmak zorundadır. İktidarın seçim propagandalarıyla değil, devletin sürekli politikalarıyla hayata geçirilirler." ifadeleriyle sözlerine başlayan Dervişoğlu Milli Eğitim Bakanı ve Milli Savunma Bakanı'nı eleştirdi.
Kılıçlı yemin ettikleri için TSK'dan ihraç edilmeleri istenen teğmenlere ilişkin de konuşan Dervişoğlu, "Teğmenlerin yemininin kabul edilemeyecek neresi vardır? Bu teğmenlerimizi, gencecik yavrularımızı ve onların şerefli komutanlarını TSK'dan atma planlarının asıl sebebini bir kere daha anlamış bulunuyoruz. Teğmenlerimiz yalnız değildir. Bizim itibarımız onlardır. Övünç kaynağımız ve gurur vesikamızdır." sözleriyle teğmenlere sahip çıktı.
Dervişoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
YUSUF TEKİN'E SERT SÖZLER
Kendi uydurdukları yerli ve milli masallarından bahsetmiyorum. Açıktır ki saray kayyımı altındaki Türkiye'de bu iki bakanlığın, iki asli kamu hizmetinin sadece isimleri 'milli' kalmıştır. Aksi olsaydı bir başıbozuk Milli Eğitim Bakanı diye atanamazdı. Diğeri ise Atatürk ve laik cumhuriyete bağlılık yemini eden teğmenlerin ihraçlarını akıllarından bile geçiremezdi. Erdoğan sebep, Yusuf Tekin sonuçtur. Okullara sabun koyamayan bir kabiliyetsizin böyle büyük büyük laflar etmesi elbette tesadüf değildir. Kendisi kabinedeki diğer emsalleri gibi kul hakkı yemekten şişmiş, bugün de oturduğu makam üzerinden Atatürk ve cumhuriyetten intikam aldığını zannetmektedir. Bu zat laikliği icat edilmiş bir kavram olarak tanımlıyor. Hezeyanlarına sözde dindarlık kılıfı geçirerek saraydaki sahibine ve el etek öptüğü şeyhlerine katıldığı AK Parti kongrelerinden sadakatini ispat ediyor.
"BU DÜPEDÜZ BÖLÜCÜLÜKTÜR"
Bu sözlerin amacının ne olduğunu biliyoruz. Laiklik dedikçe dindarlara birileri laf etsin istiyorlar. Bunlar fatihalarla, şükür dualarıyla açılmış bir Meclis'e ancak bir işgal ordusu, çapulcusu kadar sevgi ve saygı duyuyorlar. Çünkü bunlar dindar falan değil din bezirganlıklarıyla bu ülkeyi yağmalamak isteyenlerdir. Bu artık sadece bir kötü niyet değildir, cahillikle de açıklanamaz, bu düpedüz bölücülüktür. Bu anayasal suçtur. Ama hem suçlu, hem güçlüdürler. Yüzsüzdürler. Yapması gereken görevleri niyeti ve kabiliyeti olmayan sarayın bu maarif memuru, milli eğitim görevleri yerine ancak partizanlık görevini yerine getirir. Demek istiyorum ki Milli Eğitim Bakanlığı görevleri yerine saraydan kendisine verilen talimatları yerine getirir. Kendisi 9. bakandır. 22 yılda 9. bakan. Geride bıraktığımız 22 yılda 8 bakan daha görev yapmıştır. Bu 22 yılda milli olmayan eğitim bakanlarının görev süresi de 2.4 yıldır. Neredeyse hiçbir bakan okula yeni başlayan bir çocuğun dört işlemi öğrendiği süreye kadar bakanlık görevini ifa edememiştir.
"TAMAMEN KASITLI VE PLANLI"
18-24 yaş aralığındaki her 3 gençten biri ne eğitimde ne de istihdamdadır. OECD ortalamasında bu oran yüzde 13'tür. Bu gerçekler orta yerde dururken bir kendini bilmez çıkıp cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığını kusmaktadır. Bu tamamen kasıtlı ve planlı bir süreçtir. Türk milleti çocuklarına, onların bugünlerine ve geleceklerine sistemli düşmanlıklarının bir yansımasıdır. Olup bitenlerin baş sorumlusu ise bu gibi kişileri bakanlık makamına atayan saraydaki zattır.
Saray iktidarı gündem değiştirerek halkın gerçek gündemi olan tabandaki yoksulluğun, tavandakiler tarafından yapılan yolsuzluğun konuşulmasını istemiyor. Kimi zaman toplumun fay hatlarını kaşıyarak, kimi zaman bir magazin gündemini öne sürerek halkı gerçek dertlerinden uzak tutmaya çalışıyor. Saray iktidarı etliye sütlüye karışmayan bir muhalefet istiyor. Ama biz etliye de sütlüye de karışacağız.
"TAKLİT VE TAĞŞİŞ İÇİN NE YAPIYORSUNUZ?"
Milletimizin en büyük sorunu hayat pahalılığıdır. Bunun da başında yüksek gıda enflasyonu gelmektedir. Bu sebeple insanımız en ucuz gıdalara yönelmektedir. Bunu fırsat bilen art niyetliler de gıdalarımızla oynamaya başlamıştır. Taklit ve tağşiş artmıştır, ürünlerimiz sınır kapılarından geri dönmektedir. Özellikle et ürünlerinde durum daha da vahimdir. Amaç dışı büyüme amaçlı antibiyotik kullanımındaki denetimsizlik nedeniyle iş çığırından çıkmıştır. Bu durum toplum sağlığımızı olumsuz etkilemektedir. Nesillerimiz tehdit altındadır. Siyaseten taklit ve tağşişten öteye geçemeyen sizler gıdadaki taklit ve tağşiş için acaba ne yapıyorsunuz? Sınır kapılarından dönen ürünlerin akıbeti acaba ne oluyor? Bunların karışmayın dediği her şey bizim sorumluluk alanımızdadır.
"SAĞLIK BAKANI AZLEDİLMELİ"
AK Parti’nin kurduğu gözü dönmüş işgal düzeni, insani ve vicdani ne varsa yıkıp geçmiştir. Bebeklerin canları bir servet biriktirme sisteminin konusu haline gelebilmiştir. AK Parti'nin elinde artık bebek kanı da vardır. Bunların akıl dışı bir şekilde elleriyle mahvettikleri ekonomik ve sosyal yapı sayesinde suçluların bir fotoğraf çekinerek haklı olabildiği bir düzende her yol mübahtır. Saray ve avanesi için ahlak artık boş bir lakırdıdan ibarettir. Bebeklerimiz para için öldürülmüştür. Aç bırakılmış, işkence edilmiştir. Maalesef evlatlarımız bebek katilliğiyle ün salmış bir örgüte emanet edilmiştir. Çünkü sağlık sistemi halk için, millet için değil özel hastane sahibi bakanların kurduğu, baronların işlettiği, bebekleri bile SGK ödemesi diye gören bir organizasyondur. Bir bakanın istifa etmesi için acaba daha hangi rezalet yaşanmalıdır. Bu utanç son bulmalı ve Sağlık Bakanı derhal görevinden azledilmelidir.
Bu ucube sistem ve garabet rejimle, buyursun normalleşmek isteyen varsa normalleşsin. Görüşmek isteyen istediğiyle de görüşsün. Biz bu çarka çomak sokacağız ve bu yıkımı biz durduracağız!
"TEĞMENLERİMİZ YALNIZ DEĞİLDİR"
Teğmenlerin yemininin kabul edilemeyecek neresi vardır? Bu teğmenlerimizi, gencecik yavrularımızı ve onların şerefli komutanlarını TSK'dan atma planlarının asıl sebebini bir kere daha anlamış bulunuyoruz. Atatürk’ten, Cumhuriyetten ala ala bitiremedikleri intikamlarını şimdi de genç teğmenlerimizden almaya kalkışıyorlar. Çünkü 22 yıldır yıkamadılar. Dört yandan, dört koldan balyozlarla vurdular Ama yine yıkamadılar. Üç genç kadının okul birincisi olduğu bir Türk ordusu gerçeğini yıkamadılar. Teğmenlerimiz yalnız değildir. Bizim itibarımız onlardır. Övünç kaynağımız ve gurur vesikamızdır. Genç teğmenlerin ihracı, Milli Eğitim Bakanının demeçleri, teröristbaşının Meclis kürsüsüne çağırılması, iktidarın kaçakları Türk milletinden üstün tuttuğu yeni bir 'millet sistemi' projesidir."
Cumhuriyetle hesaplaşmayı geçmişte de yaptılar. Bizlerin de yapmak zorunda olduğu bir tercih vardır. Ya bu istibdatı yıkacağız, ya bu istibdat bizi yıkacaktır. Ya bu Cumhuriyeti kurtaracağız ya da bize kurtarılabilecek bir şey kalmayacaktır. Ya Türk milletinin şeref ve namus davasını güdeceğiz ya da bir avuç kendini bilmez bizi güdecektir. Ya bu vatan topraklarına sahip çıkacağız ya da milyonlarca vatansız bu topraklara sahip olacaktır.
Dervişoğlu, grup toplantısını Andımız'ı okuyarak sonlandırdı.