HDP'li Tiryaki: AKP, yargı kurumlarını kontrol etmek için Fetullahçılarla işbirliği yaptı
HDP Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki bütçe görüşmelerinde AKP'lilere hatırlatmalarda bulundu. Tiryaki, "AKP gerçek anlamda yargı bağımsızlığının temelini atmak yerine; ki böyle bir fırsatı, olanağı, gücü vardı, yargı kurumlarını kontrol etme yolunu seçti" dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bugün Adalet Bakanlığı, Kişisel Verileri Koruma Kurumu, Ceza ev İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi, Hakimler ve Savcılar Kurulu, Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumu, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay’ın 2021 yılı kesin hesap kanun teklifleri, 2023 yılı bütçe kanun teklifleri ile Sayıştay raporları görüşülüyor.
HDP Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, “AKP yargı ile çatışarak bu sorunu çözemeyince anlayınca yeni bir strateji geliştirdi. Gerçek anlamda yargı bağımsızlığının temelini atmak yerine ki böyle bir fırsatı, olanağı, gücü vardı. Yargı kurumlarını kontrol etme yolunu seçti. Bunun için başta Fetullahçılar olmak üzere pek çok grupla, cemaatle işbirliği yaptı” dedi.
Komisyonda HDP Grubu adına konuşan Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, İstanbul’daki terör saldırısını kınadı. Tiryaki özetle şunları söyledi:
“Bütün kalbimle temenni ediyorum ki ülkemiz bir daha böyle saldırılarla karşı karşıya kalmasın. Ülkemizin içinde ve dışında bu tür saldırılardan siyasal olarak veya başka bir biçimde nemalanmak isteyen hiç kimse amacına ulaşamasın.
“AKP YARGI KARARLARINA SAYGILI DAVRANMAK YERİNE BU KANALLARI ORTADAN KALDIRMAK İÇİN HER YOLU DENİYORDU”
Türkiye’nin en çok tartışılan bakanlığının bütçesini görüşüyoruz. Aslında adında adalet olan AKP katıldığı ilk seçimde, biraz da seçim sistemi sayesinde oyların yüzde 30’unu alarak tek başına iktidar oldu. İktidara geldikten sonra pek çok şeyi değiştirmek istedi. Önemli bir kısmını değiştirdi. Bir kısmını ise yargıya, hukuka aykırı bulduğu için değiştiremedi. AKP iktidara geldiğinde gerçekten yargının bağımsız olmasını istiyordu. Çünkü, yargıya kendisini cumhuriyetin bekçisi olarak görenlerin egemen olduğuna inanıyor ve bunu güttüğü siyaset açısından bir engel olarak görüyordu. Yayınladığı genelgeler ve emirler iptal ediliyor. Bunun için yönetmelikleri değiştiriyordu. Yönetmelik değişiklikleri iptal ediliyor, pek çok konuda yasal düzenlemeler yapıyordu. Ama AKP yargı kararlarına saygılı davranmak yerine bu kanalları ortadan kaldırmak için her yolu deniyordu.
“AKP, YARGI KURUMLARINI KONTROL ETME YOLUNU SEÇTİ. BUNUN İÇİN BAŞTA FETULLAHÇILAR OLMAK ÜZERE PEK ÇOK GRUPLA, CEMAATLE İŞBİRLİĞİ YAPTI”
AKP yargı ile çatışarak bu sorunu çözemeyince anlayınca yeni bir strateji geliştirdi. Gerçek anlamda yargı bağımsızlığının temelini atmak yerine; ki böyle bir fırsatı, olanağı, gücü vardı, yargı kurumlarını kontrol etme yolunu seçti. Bunun için başta Fetullahçılar olmak üzere pek çok grupla, cemaatle işbirliği yaptı. Sonunda amacına ulaştı. Yargıyı önemli oranda kontrolü altına aldı. Aslında daha sonra FETO denilen cemaatle çatışarak AKP’nin sorunu çözülmüş gibi görünüyordu. Ne adli yargıda ne idari yargıda ne Danıştay’da ne Yargıtay’da ne Sayıştay’da ne YSK’da ve 2008’deki AYM’deki kapatma davasını reddetmesiyle birlikte ne de AYM’de ciddi bir sorun kalmamıştı. Ama cemaat, iktidarla hükümet yarışına girince yeni bir sorun baş gösterdi. 17-25 Aralık’ta başlayan hesaplaşma, 15 Temmuz’da doruğa çıktı. Fiilen hakimlik savcılık, HSK, YSK, AYM üyeliği yapan binlerce savcı, herhangi bir soruşturmanın veya yargılamanın sonucu beklenmeden idari kararlarla görevden alındı. Cumhuriyet tarihindeki en büyük tasfiye hareketiydi bu. Ama bu da gerçek anlamda bir bağımsızlık getirmedi. Aralarında AKP ve MHP’nin il, ilçe yöneticiliği yapmış binlerce hakim ve savcı atandı. Bunların büyük bir bölümü yeterli eğitimi almamıştı. İktidara o kadar bağımlı bir yargı yaratıldı ki iktidara yakın olan hiç kimse yargılanamaz, soruşturulamaz, dokunulamaz olarak görüldü. Hükümetlerini devirebilecek kadar ciddi iddialar hakkında soruşturma bile açılmazken muhaliflerin üç yıl önce, beş yıl önce, dokuz yıl önce attıkları tweetler, yaptıkları açıklamalar gece yarısı operasyonlarıyla gözaltına alınmalarına, tutuklanmalarına ve hapis cezası almalarına gerekçe yapıldı.
“TÜRKİYE, YARGI BAĞIMSIZLIĞI AÇISINDAN DÜNYANIN EN KÖTÜ ÜLKELERİ ARASINDA ANILIR OLDU”
Türkiye, yargı bağımsızlığı açısından dünyanın en kötü ülkeleri arasında anılır oldu. Bütün dünya, pazarlıkla Türkiye’de yargının istediği kararı alabileceğini inanıyor. Cumhurbaşkanı kameraların önünde adeta ABD ile, Suudi Arabistan’la, Birleşik Arap Emirlikleri’yle, Almanya’yla ve pek çok ülke ile yargı pazarlığı yapıyor. Türkiye’nin dünyadan görülen resmi budur.
“HÜKÜMETE YÖNELİK HERHANGİ BİR SORUŞTURMA YÜRÜTÜLMÜYOR”
Hükümete yönelik herhangi bir soruşturma yürütülmüyor. 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu, 2013 yolsuzluk skandalı gibi suçlamalar, soruşturmalarının ardından Egemen Bağış, görevinden alındı. Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Erdoğan Bayraktar görevlerinden istifa ettiler. 5 Ocak 2015’te TBMM’de yapılan oylamada eski bakanların Yüce Divan’a gönderilmesi engellendi. Görevinden alınan Ruhsar Pekcan hakkındaki şikayet dosyasını Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı işleme koymadı. Ama hala bu konuda herhangi bir soruşturma yürütülmüyor. Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, onlarca ifşaatta bulundu. Yargı, harekete geçmedi.”