Meral Akşener: Biz direndiğimiz için Türkiye'ye baharlar gelecek
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İYİ Parti Ankara İl Başkanlığı'nın Kahvaltı Programı'nda yaptığı açıklamada Millet İttifakı'nın da bir çeşit koalisyon olduğunu belirterek koalisyonun saygıyı ve vatandaşın ihtiyaçlarına odaklanılmasını beraberinde getirdiğini söyledi.
GERÇEK GÜNDEM /
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İYİ Parti Ankara İl Başkanlığı'nın Kahvaltı Programı'nda açıklama yaptı.
Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçimi kazanacağını vurgulayan Meral Akşener, İYİ Parti'nin parlamento seçimlerinde birinci olması gerektiğini vurguladı.
Akşener, "Ben dahil hiç kimse İYİ Parti'nin değildir. Bana diyorsunuz ki 'Başbakan Meral.' Ben başbakan olmayı ona buna yalvararak yapamam. Fıtratıma ters. Birinci parti çıkacağız ki; çalışmakla, her bir vatandaşın kapısından girerek, ikna ederek başbakan olacağım. Şartım budur" diye konuştu.
Anka'nın aktardığına göre; programda konuşan Akşener, şunları söyledi:
“MANSUR YAVAŞ BİR BELEDİYE BAŞKANININ NEYİ NASIL YAPACAĞINI HEM DE BU CEBERUT İKTİDARA RAĞMEN SOMUT OLARAK GÖSTERDİ”
“Ben, 1997 yılından beri iktidar uzağıyım. Milliyetçi Hareket Partisi mensubu arkadaşlarımız 2002’den beri iktidarın uzağında. Sayın Kılıçdaroğlu ve arkadaşları 1995’ten beri iktidarında uzağında ve dolayısıyla ne söylerseniz söyleyin geçmişe dair yaptıklarınızı şahit olarak göstermek durumundasınız. Onun için 21 yıldır bu ülkeyi yöneten ve bir süre sonra alışkanlık yaratan, dijital dünyanın hayatımıza girişi, sosyal medyanın hayatımıza girişi, yepyeni değer setlerinin hayatımıza ve gençlerin hayatına girişi ne söylerseniz söyleyin daha soyut kalan bir siyasi mücadele veregeldik.
Mansur Yavaş’tan Allah razı olsun seçildi ve somut, açık ne yapılabileceğini, bu düşüncede bir insanın yani muhalefet eliyle seçilmiş bir devlet insanının, bir belediye başkanının neyi nasıl yapacağını hem de bu ceberut iktidara rağmen somut olarak gösterdi. Bugün eğer biz 13. Cumhurbaşkanımız, Millet İttifakı’nın adayı Sayın Kılıçdaroğlu olacak diyorsak, biz bunu 31 Mart’ta İYİ Parti’nin teklifiyle CHP ve İYİ Parti olarak Millet İttifakı’nı kurmaya borçluyuz. Daha geriye gittiğimiz zamanda bütün bunları konuşabiliyorsak büyük şehir belediye başkanımıza bu teşekkürlerimizi sunabilme imkanını da bütün zorluklara rağmen İYİ Parti’yi kurma iradesini gösteren sizlersiniz.
“TÜRKİYE’DE BİR ŞEY DEĞİŞTİ, HER ŞEY DEĞİŞTİ”
Türkiye’de bir şey değişti, her şey değişti. Sayın Erdoğan’ın ısrarlı bir biçimde bize kimi zaman hakaret, kimi zaman tehdit, kimi zaman övgü, kimi zaman iftira atılmasına bizzat vesile olmasının sebebi odur. Dikkat edin İYİ Parti öncesinde hiç böyle konuşmalar yoktu. Hiç böyle hakaretler bu manada havada uçuşmuyordu. Ne namusumuz ne şerefimiz ne cinsiyetimiz hiçbir şeyimiz kalmadı. En son kurşun bile yedik. Evim basıldı. Basın danışmanım saldırıya uğradı, İstanbul İl Başkanımız saldırıya uğradı yani olmayan şey kalmadı. Bunun karşılığı direnildi. Biz direndiğimiz için kadınıyla, erkeğiyle, genciyle geleceğini heba eden, etmeyi göze alan bu gençlerle, çocuklarının geleceğini soru işareti bir hale bırakan annelerle direnildiği için bugün Türkiye tarih yazacak, birlikte kazanacağız ve Türkiye’ye baharlar gelecek. Bunların tamamının konuşulabiliyor olması ve Sayın Erdoğan’ın şu anda sinir sisteminin laçka olmasının sebebi tamamen İYİ Parti’nin kuruluş hikayesinde gizlidir.
“BİZ ÖĞRENEN BİR ORGANİZASYONUZ. HER BİR KARARI ORTAK ALIRIZ”
Biz öğrenen bir organizasyonuz. Her bir kararı ortak alırız. Her bir karar ortak alındığı zaman başta ben olmak üzere herkes ona uyar. Bunun sebebi şudur: En uç bölgede, en ücra yerde üye olan bir kardeşimizin ödediği bedeller ve çektiği eziyetleri genel merkez tarafından başta ben olmak üzere bütün yöneticiler tarafından görülmesi, bilinmesi, saygı duyulması ve ona göre davranılması mecburiyetidir. Bu bize demokrasiyi içselleştirmeyi, demokrasinin gereklerini yerine getirmeyi ve farklı seslere saygı duymayı mecbur kılar. Nasıl Türkiye’nin her bir nüfus cüzdanı sahibi, her bir Türk vatandaşı asıl sahibiyse, ağası, paşası yoksa, bir nüfus cüzdanına sahip olan her bir vatandaş bu ülkenin asli sahibiyse, İYİ Parti üyesi olan her bir kardeşimizde bu partinin sahibidir. Ben dahil hiç kimse İYİ Parti’nin üstünde değildir.
“BİZ DİRENE DİRENE KAZANDIK. ŞİMDİ ELBETTE BİRLEŞE BİRLEŞE KAZANACAĞIZ”
Eğer İYİ Parti olmasaydı, İYİ Parti’yi kurarken o eziyetler çekilmeseydi ve direnilmeseydi, biz direne direne kazandık. Şimdi elbette birleşe birleşe kazanacağız. Bundan sonraki meselemizde cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak, bu inşallah oluyor ama şimdi sizden istediğim bir şey var; biz birinci parti olmak zorundayız. Millet İttifakı’nın ortak belediye başkanlarının yaptığı somut hizmetlerin eğer o iftiraları nasıl yere düşürdüğünü gördüysek biliyorsak bugün Millet İttifakı’nın tümüne yapılan iftiralarında ortadan kalkabilmesi ve bunlara vatandaşın inanmasının önüne geçilmesi İYİ Parti’nin kadrolarının bir görünür olması, iki oy oranının yüksek olması, üç çok milletvekili çıkarmaktan geçiyor. Eğer 15 Mayıs sabahı Sayın Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olacak, İYİ Parti’de eğer birinci parti olur, milletvekili sayısı çok olursa bu ülkeyi yönetmekle ilgili irade burada büyük çoğunluk burada olur.
“KOALİSYON HÜKÜMETLERİ SON DERECE FAYDALIDIR”
Başbakan olmayı hedef seçtim, İYİ Parti’nin iktidar olması için seçtim. Ben başbakan olmayı onunla, bununla pazarlık yaparak, ona buna yalvararak yapamam. Fıtratım buna ters. Onun için birinci parti çıkacağız ki ben sizin bileğinizin hakkıyla, kendi bileğimin hakkıyla çalışmakla, her bir vatandaşımızın kapısından girerek ona ikna ederek ben başbakan olacağım. Şartım budur. Biz koalisyon hükümetlerini bilenleriz. Bu da bir nevi koalisyondur. Koalisyon hükümetleri son derece faydalıdır. SHP-DYP koalisyonunun bir dönem şahidi oldum. Ana yolun hatta ‘mektupçusu’ derler, arka kapı diplomasisini yürütenlerden biriydim. Refah Yol’un aynı yanındaydım aynı şekilde rahmetli hocayla, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Sayın Çiller arasındaki arka kapı diplomasisinde göre alanlardan birisiydim ve o iktidarın İçişleri Bakanı oldum.
“KAÇ OY ALMIŞSINIZ, KAÇ MİLLETVEKİLİ ÇIKARMIŞSINIZ, HAKKINIZ HUKUKUNUZ ORADADIR”
Deprem yaşadık ve o koalisyon hükümetlerindeki birbirinin farklılıklarına saygı duyma hali, partilerin her şey benim dediğim gibi olacak demekten vazgeçmesi yani birbirine yaklaşması ve vatandaşların ana taleplerinin üzerinde uzlaşılması seçmenin işine yarar. Oradaki bakanlık paylaşımları da aldığınız oya göredir, gücünüze göredir. O masaya oturulup işin esası 15 Mayıs sabahı başlayacak. Kaç oy almışsınız, kaç milletvekili çıkarmışsınız hakkınız, hukukunuz oradadır.
Bu ülke için her biriniz gibi bırakın istikbali, canını vermeye hazır bir insanım. Biz Sayın Mansur Yavaş’la, Sayın İmamoğlu’nu Sayın Kılıçdaroğlu’nun koşu partneri yaptık. Her ikisinin de hem etkili hem yetkili hem icracı başkan yardımcılıklarını net bir şekilde yazıya dökerek sağladık. Gittiğimiz her yerde ben ağırlıklı olarak Mansur Yavaş ile geziyorum, onun yaptığı çalışmaları referans olarak anlatıyorum. İcra ne kadar önemli. Hani DHKP-C’liler, PKK’lılar su saatini okuyacaktı? Hani yapılan yardımlar kesilecekti? Hani sadece bir kesime yardım yapacaktı? Hani sadece bir siyasi görüşteki insanların elinden tutacaktı? Bunlar oldu mu? Hayır.
“CUMHURİYETİN ASIL DEĞERİ OLAN KİMSESİZİN KİMİ OLMAKTIR”
Ben Ağrılı, Karslı, Şırnaklı, Hakkarili, Diyarbakırlı ve Vanlı ailelerin evine girdim Ankara’da. Derin yoksulluk çalışarak o evlere girdim. O evlerin kadınlarının, çocuklarının hiçbirinin Mansur Başkanla ilgili tek bir olumsuz kelimesine rastlamadım. Hepsi ‘Allah razı olsun’ dediler. Çünkü bir kısmının kocası işsizdi, bir kısmının ki kağıt toplayarak, pazarcılık yaparak hayatını sürdüren çok dar gelirli, derin yoksul ailelerdi. İşsiz olanları ilettim özel sektörden iş bulduk. Nerelidir, kimdir, hangi siyasi görüştedir diye ne ben sordum ne o sordu.
Bu ülkede bodurluk başladı. Et yiyemediği için, protein alamadığı için çocuklarımızın boyları kısalıyor. O evlerde ayda bir kilo et almak mecburiyetinde bulunulan kartlar gördüm. O evlerde doğal gazın en soğuk dönemlerde parasının ödendiği kartlar gördüm. O evlerde gidip marketlerden canı istediği malzemeyi alabildiği kartları gördüm. Ama ellerinde koca torbalarla fotoğraf çektire çektire o insanları eze eze yapılan bir yardım eylemi görmedim. O evlerin kadınları, çocuklarına yapılan bu yardımı, okul yardımı, kırtasiye yardımı gördüm, kitap yardımı gördüm. O evlerde gördüklerimi ve uzatılan eli anlata anlata geziyorum. İstanbul’da da benzerlerini gördüm. Bu çılgın projeler yerine sosyal belediyecilik anlayışıyla, cumhuriyetin asıl değeri olan kimsesizin kimi olmaktır. Ama bugünkü iktidar tarafından iç darmaduman edildi. Cumhuriyet şunu der: ‘Devletin görevi açı doyurmak, çıplağı giydirmektir. Evsizin başına bir çatı koymaktır.’ Atatürk’ümüzün şiarı budur. İşte onu başaran bir belediye başkanı karşımızda oturuyor.
“YAŞADIKLARIMIZIN ÜZERİMİZDE BIRAKTIĞI BU TECRÜBEMİZLE BİZ AYNI ZAMANDA BU ÜLKEYİ YENİDEN İNŞA EDECEĞİZ”
Bir deprem oldu darmaduman ortalık. İftira atıyorlar, yalan söylüyorlar. Biz İYİ Parti olarak büyük bir STK gibi çalıştık. Dün Hatay’da, Reyhanlı’da, Ticaret Odası’nın başkanı bana bir şey sordular: ‘99 depremini yaşamış bir insansınız, ne kadar sürede ayağa kalktınız? Ne kadar sürede kalıcı evler yapıldı?’ O problemlerin nasıl çözüldüğünü anlattım. 1999 nere, 2023 nere? Teknolojik olarak hayatımızda neler değişti bir düşünün. Neyi öğrendik? AFAD’ı kurmuşlar içinde insan yok, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü’nü kaldırmışlar. Biz bu devletin bütün ayarlarını bozan sistemin birincisi mutlaka demokrasiyle İYİ Parti mensuplarının çok daha fazla çalışmasıyla demokrasi yoluyla, helal oylarla gitmesini sağlayacağız.
Yaşadıklarımızın üzerimizde bıraktığı bu tecrübemizle biz aynı zamanda bu ülkeyi yeniden inşa edeceğiz. Çünkü devletin hafızası gitmiş. Çünkü ‘devlet eşittir benim’ diyen bir kişiyle karşı karşıyayız. Nasıl olur, milletin vergileriyle kurulmuş devletin kamu binaları üzerinde Cumhurbaşkanı Adayı Sayın Recep Bey’in resmi olur? Onun propagandası olur? Böyle bir ülke olabilir mi? Rayından çıkmış bu ülke. İnşallah ekonomiyi yönetecek Bilge Yılmaz karşımda oturuyor. Darmaduman edilmiş, bilerek daha da aşağıya ittirilen bu ekonomiyi 30 sene Amerika’da yaşayıp vatandaşlık almamış bir arkadaşımızın yönetmesi için çalışacağız. En önemli okulda ömür boyu hocasınız ve vatandaşlık almıyorsunuz. Bize milliyetçilik satıyorlar öyle mi? Bize milli ve yerlilik satıyorlar öyle mi? Bizi terör örgütleriyle yan yana getiriyorlar öyle mi? Yarınız başka ülkelerin vatandaşısınız.”