Murat Gezici yazdı: Yüzde 48’in değeri bilinmeli; seçmenin duygularını iyi okuyan kazanacak
2023 seçimlerini en yakın tahmin eden şirketlerden Gezici Araştırma Şirketi’nin yöneticisi Murat Gezici, yerel seçimlere ilişkin değerlendirmelerini Gerçek Gündem'e yazdı: "Türkiye, kendi tarihindeki en duygusal genel seçimleri geride bıraktı. Şimdi sırada en duygusal yerel seçimler var."
Geride bıraktığımız genel seçimlerin dışında ülke tarihinde sonucu bu kadar merakla beklenen, herkesi diken üstünde oturtup bekleten ve ülkeyi adeta karpuz gibi ikiye bölen başka herhangi bir seçim olmamıştır hiç. Ülke tarihinde seçmen duygularının, siyasetin bu kadar merkezinde yer edindiği, kendi sesinden başka hiçbir sesi işitmeyenlerin bu duyguları var güçleriyle diledikleri yöne çektikleri daha başka bir seçim de olmamıştır. Zira seçim boyunca, seçmenin bombardımana tutulduğu en yoğun duygular; öfke, hınç, kızgınlık, nefret, düşmanlık gibi son derece yıkıcı ve hoyrat duygular olmuş; bu duygular, tercih ve karar alma süreci üzerinde belirleyici bir rol oynamıştı.
Seçim zamanı gelmiş; Cumhur İttifakı yüzde 52’lik bir oran ile ipi göğüslemiş; Millet İttifakı ise yüzde 48’lik bir oran ile onun gerisinde kalmıştı. Seçim sonucunda bir tarafta büyük bir umut beslenen tarihi bir seçimi kaybetmenin yarattığı hüzün, hayal kırıklığı, öfke, umutsuzluk; diğer tarafta ise tam olarak neyin kazanıldığına dair güçlü bir belirsizlik, yoğun bir kafa karışıklığı, zafere yönelik temkinli bir duruş vardı şu an ise o seçmeninde % 52’nin de mutlu olmadığı görülüyor.
AK Parti’nin ipi yüzde 52’lik bir oy oranıyla göğüslemesi, muhalefetin ise yüzde 48’lik bir oy bandında kalması, tam olarak ne ile açıklanabilirdi? Çoğumuz iktidar için artık çanların çaldığı konusunda hem fikirdik. Zira ülkede mutfak yangın yerine dönmüş ekonomi uçurum dibine sürüklenmişken, adalet, özgürlük ve eşitlik ilkeleri sarsılmış, demokrasi sadece bir sandık kutusundan ibaret hale gelmişken, liyakatsizlik genel geçer bir kural haline dönmüş, milyonların ruhu yaralı zihni ise tehlikeli addedilmişken, bu oy oranı çoğumuzu şaşkına çevirdi elbette. Aslında günümüzün popülist iktidarlarının çoğumuzun yeterince üzerinde durmadığı ya da önemsemediği büyük bir kabiliyeti var: Bu iktidarlar, insan duygularını çok iyi okuyup analiz ediyor. Uzun bir süre ana akım siyaset bilimi, insanların duygularını incelemeyi tali bir mesele saydı. Pek çok uzmanın gözünde, zaten fazla oynak ve sınırları müphem olduğu için, duygulara türlü taktik ve oyunların tuzağına rahatlıkla düşebilir gözüyle bakılıyordu. Duygular söz konusu olduğunda, soruların yanıtlarını zaten baştan bildiklerini varsayıyorlardı. Fakat bugün otoriter, popülist, demagojiyi iyi bilen iktidarların en çarpıcı özelliklerinden biridir duyguları iyi okumak. Bu iktidarlar; insanların korkularını, kaygılarını, hayal kırıklıklarını, endişelerini, öfke ve kızgınlıklarını ustalıkla analiz ediyorlar ve bu duyguları hangi stratejiler ve oyunlar ile yönetebileceklerini de iyi biliyorlar. Geride bıraktığımız genel seçimlerde, iktidar sadece somut güç kaynaklarını elde tutmakla değil, duyguları da elde tutmakla başlı başına bir güç timsaline dönüşmüştü. Diğer bir deyişle, bu seçimde iktidarın en büyük kabiliyeti, seçmen duygularını çok iyi bilmesiydi; bu bilgi ile seçmenin hassas olduğu noktaları yakaladı, onların kafa karışıklığına, korkusuna, güvensizlik duygularına seslendi ve onlara birer yanıt oluşturdu. Bu anlamda Türkiye, kendi tarihindeki en duygusal genel seçimleri geride bıraktı. Şimdi sırada en duygusal yerel seçimler var.
BU SEÇİM; 2023’ÜN DEVAMI DEĞİL, 2028’İN BİR BAŞLANGICI
Şimdi önümüzde yerel seçimler var. Unutmamalı ki bu seçimi, genel seçimden farklı kılan bir detay yer alıyor: Top, bu seçimlerde yerel liderlerde olacak. Dolayısıyla yerel liderlerin omuzlarındaki yük, belki de hiç olmadığı kadar ağır. Buna karşın bu yerel seçimle ilgili üzerinde durulması gereken ve aslında birbiriyle de alttan alta bağlantılı olan birkaç temel nokta bulunuyor.
Bunlardan biri şu ki: Önceki seçimin yarattığı hüzün, hayal kırıklığı ve öfke, asla hafife alınacak duygular değil. Dolayısıyla yerel seçimlerde kimin bu duyguları iyi yönetip onlara sesleneceği başlıca bir meseleyi teşkil ediyor. Çünkü seçmeni bu duygular içine hapsetmeyenler, onlara yalnız olmadığını hissettirenler bu yarışta bir adım önde olacaktır. Bu noktada muhalefetin, bilhassa da CHP kadrolarının seçmen duygularını çok iyi analiz etmesi gerekiyor. Eğer muhalefet, seçmen ile kendisi arasında bu duygular üzerinden yeni kanallar açmayı başarabilirse, bu yönde önemli bir adım atmış olur. Zira seçmen duyguları konusunda elde edilecek bilgi, iktidara giden yolda önemli bir basamağı teşkil ediyor. Bu aşamada muhalif politikacıların, genel seçimler ile yerel seçimler arasındaki farkı belirginleştirmesi gerekiyor. Diğer bir ifadeyle seçmene, önceki seçimde genel merkezlere karşı duydukları öfke ve hayal kırıklıklarını iyi yönetememe durumunun yerel yönetimleri iktidara teslim etme riskini artıracağı gerçeği yüksek perdeden dillendirilmelidir. Bu yüzden bu seçimin yerel örgütlerin, yerel liderlerin bir seçimi olduğu seçmene sık sık hatırlatılması gerekmektedir.
Anayasa 123* Madde – İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Türkiye’de idarenin kuruluş ve görevleri merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanmaktadır. Bu aynı zamanda merkezi idarenin yerel idareden oluştuğu anlamına gelmektedir. 2023 seçimleri merkezi idare seçimleri idi, şimdi yapılacak olan ise yerel idare seçimleridir. AK Parti ve onunla birlikte olan partiler, sahip oldukları oy oranı ile merkezi idareyi ellerinde tutuyorlar. Bugün 63 yıldır iktidarda olmayan muhalefet Türkiye’nin yüzde 64’ü CHP’li belediyeler tarafından yönetiliyor. Bu çok önemli bir detay aslında. Eğer bu yerel seçimde belediyelerin büyük çoğunluğunu CHP alırsa, merkezi idare ile yerel idare arasında bir denge kurulmuş olacak. Merkezi idarenin AK Parti de yerel idarenin ise CHP de olması öngörülüyorsa, yani bu öngörü doğru ise meclis üyesi seçimleri de eskisinden daha fazla önem kazanacak. Melis üyesi nitelikleri de daha fazla önem kazanacak. Dolayısıyla bu seçimlere yönelik yeni bir dil ve yeni bir söylem geliştirilmesi daha önem kazanıyor. Eğer bu seçimleri CHP 2023’ün bir devamı olarak okur ve kitleye de bu şekilde sunarsa, risk almış olur. Fakat gelecek için yepyeni bir başlangıç olarak sunarsa, önemli bir adım atmış olur.
YEREL SEÇİM, ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN BİR PROVA OLACAK
Bu yerel seçimler bir anlamda “dolaylı bir referandum” aslında. Yani, seçimden sonra ortaya çıkacak anayasa referandumunun bir provası olarak da düşünülebilir. Zira AK Parti bu seçimi göğüsleyemezse, meclise anayasa değişikliğini getirecektir ve gerekirse referanduma götürürüz der.
İTTİFAK POLİTİKALARI
Bu seçimlerde muhalefet partileri arasında ittifak olup olmayacağı meselesi önemli bir konu olarak gündemde. Fakat partiler, bu seçimde ittifaka girmeyecekleri görüntüsü veriyorlar. Mesela İYİ Parti kendi adaylarını çıkaracağını söyledi. Buna karşın belki partiler bazı iller için kendi aralarında “kısmi ittifak” yapabilirler. İstanbul belki Ankara gibi iller söz konusu olduğunda ittifakın gerekli olduğunu düşünebilirler.
Bununla birlikte aslında Türkiye’deki seçimin asıl sürükleyicisi vatandaş. Vatandaş, oyları ile sürükleyici oluyor. Yani bir anlamda güçlü bir halk hareketi var ve bu devam ediyor. Eğer partiler aralarında herhangi bir ittifak kurmaz ise vatandaş kendi arasında ittifak yapabilir ve bu da büyük bir ihtimal. Zira mesela önceki seçimlere baktığımızda 2018 de istanbulda CHP’nin yüzde 26 aldığını görüyoruz; fakat yerel seçime baktığımızda ittifaksız İstanbul’da yüzde 45 kadar oy alıyor. Dolasıyla oyunu bilen, oyunun farkında olan vatandaş var karşımızda Dolayısıyla seçmenin kendi arasında bir ittifak stratejisi olduğunu görüyoruz. Yani seçmen, partilerin dışında kendi arasında da bir ittifak yapabiliyor. Bu yerel seçimde de benzer türden bir ittifak gerçekleşebilir. CHP genel seçimi kaybetmiş olsa da aslında her yerde bir artış yaşadı. İlçe ilçe artış var. 922 ilçenin hepsinde de bir artış var. Kimi bölgede yüzde 45’e varan (Kastamonu) artış görüyoruz. Dolayısıyla CHP’nin bu seçimler için en büyük avantajı, yerelde iktidara karşı kurduğu bu üstünlük. Bu yüzden seçim sürecinde bu üstünlük konusunda seçmenin hafızasını canlı tutacak stratejiler izlemekten kaçınmayacaktır.
İKTİDARIN EN BELİRGİN TAKTİĞİ, YÜZDE 48’LİK KESİME YÜZDE 48’İN “ÖNEMSİZ” OLDUĞU MESAJINI BENİMSETMEK
İktidar ve iktidarı destekleyenler belirgin bir şekilde yüzde 48’in “istenen” bir oran olmadığı, dolayısıyla “güçlü” bir değer taşımadığı fikrini yaygın kılmaktan yana. Bu anlamda muhalif seçmene bu oranın bir anlam ifade etmediği mesajını benimsetmeye çalışıyorlar. Bu önemli bir taktik: Zira muhalif seçmeni, kendi hayal kırıklığı ve öfkesi içine hapsedip “hiçbir şeyi değiştiremedik” düşüncesiyle kuşatarak politik eylemselliğinin önünü kırmak hedefleniyor. Ya da öfkelerini sadece kendi kendileri üzerinde toplamaları amaçlanıyor. Oysa bu oran önemli bir oran. Düşünün gücü tamamen elinde tutan yirmi yıllık bir iktidar var ve adil olmayan bir seçim süreci var. Üstelik misenformasyon, dezenformasyon da cabası. Bütün eşitsiz ve adaletsiz koşullara rağmen elde edilmiş bir oran bu. Bu aynı zamanda ülkenin yarısı iktidarı desteklemiyor da demektir. Bunu iyi okumak lazım. Yirmi yıllık bir AK Parti iktidarından sonra bütün güce rağmen yine de yüzde 48’i ikna edemiyor.
ŞU AN SEÇMENİN YÜZDE 20’NİN OYU RİSK ALTINDA
2023 genel seçimlerinde Z kuşağının yüzde 38’i oy kullanamadı. Yetişkin seçmenin yüzde 12’si de oy kullanamadı. 6 Nisan 2022 tarihli 7393 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 8. Maddesi gereğince 298 sayılı kanunun 33’üncü maddesine bir madde eklendi. Bu madde ile beraber seçmenin, seçimden altı ay önce adresini netleştirme zorunluluğu geldi. Genel seçimlerde altı ay kuralı yoktu, artık bu kural var. Bu nedenle yerel seçimlerde adres değişikliği yapmış seçmenin bulunduğu adreste oy kullanabilmesi için 1 Ocak 2024’ten üç ay önce, yani 1 Ekim 2023 tarihine kadar adres bildirimini yapmış olmaları gerekiyor. Bu durum, daha önceki seçimde oy kullanamayanların oranının bu seçimlerde daha fazla olacağı riskini beraberinde getiriyor. Önümüzdeki seçimde bu oran yüzde 20’leri bulabilir. Depremzede vatandaşlar, görevinden dolayı tayin olanlar, şehir değiştirenler, yeni üniversite kazananlar ya da üniversiteden mezun olup memleketine geri dönenler ile beraber bu orandaki değişim yüzde 7-8’i bulabilir. Dolayısıyla şu an seçmenin yüzde 20’nin oyunun risk altında olduğu söylenebilir.