Öğretmenlerin gözaltına alınmasına CHP'li Özel'den sert tepki
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Öğretmenlik Meslek Kanuna karşı çıkan öğretmenlerin gözaltına alınmasına tepki göstererek, “Öğretmenlerin temsilcisine dayak attıran zihniyeti, AK Parti’nin çöküş döneminin en güzel resmedildiği tablo olarak milletimize emanet ediyorum'' dedi.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, bugün TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Öğretmenlik Meslek Kanuna karşı çıkan öğretmenlerin gözaltına alınmasına tepki gösteren Özel, “Öğretmenlerin temsilcisine dayak attıran zihniyeti, AK Parti’nin geldiği tablo olarak, AK Parti’nin çöküş döneminin en güzel resmedildiği tablo olarak milletimize emanet ediyorum” ifadelerini kullandı.
Özel, ''Tamamen ilkesizlik üzerine kurulmuş, tamamen bir yerden düğmeye basıldığı, 180 derece tavır değiştirmiş bir hareketten, onun seçmenini bile kandırdığı siyasetten bahsediyoruz. Bundan iki önceki seçimde AK Parti’ye en ağır sözleri; biz eleştirdik, onlar küfrettiler, birbirlerine küfrettiler, işi ailelere kadar vardıran ağır laflar söylediler. O siyasi partinin liderine ‘Türkiye’de bir tek sen cumhurbaşkanı olamazsın’ diyen birine, o seçimde aldığı ‘muhalefet yapacağım’ oylarıyla destek verip rejimi değiştirdi bunlar'' diye konuştu.
Özel'in açıklamaları şöyle:
“İçişleri Bakanı sıfatını kullanan ‘suçişleri bakanı’nın, hukuka ve mevzuata değil kendi keyfine uygun şekilde ülkeyi yönetmeye çalıştığı bir anlayışa iktidarın da teslim olduğu; iktidarı yöneten kadroların savunamadıkları, ama engel olmaya da çalışmadıkları bir savrulma içindeyiz. Öyle bir ‘suçişleri bakanı’ ile karşı karşıyayız ki bir mafya liderinden rüşvet aldığını bildiği bir siyasetçiyi ülke kamuoyundan, siyaset kurumundan gizleyen, o bilgiyi kendisine saklayan, savcılara bu konuda ihbar yapmayan ve bunu kendince siyasi şantaj aygıtı olarak kullanan birinden bahsediyoruz. Bir suç örgütü liderine yurt dışına kaçma çağrısı yapan, yine ülkede dünya kadar ekonomik suça karışmış birisinin yurt dışına kaçış sürecini devletin tepesinden aşağıya kendisinin koordinesinde sağladığını Plan ve Bütçe Komisyonu’nda itiraf eden, suç örgütü liderleri ile fotoğraf çektirmekten çekinmeyip onlara zımni destek verdiğini kamuoyuna ilan eden, nerede bir suç işleyen varsa onunla bir fotoğrafı çıkan birisiyle karşı karşıyayız.
O ‘suçişleri bakanı’, döndü dolaştı, Türkiye’yi şu noktaya getirdi. Mülki idari amirlerine konuşuyor, ‘Türkiye Yüzyılı kavramını slogan olarak değil, içselleştirilmiş iddia olarak ifade eden mülki idari amirlerine ihtiyacımız var’ diyor. Türkiye Yüzyılı, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bu seçimde takip edeceği yolu ortaya koyacağı, kendilerince vizyonu ifade eden bir parti sloganı. Adam mülkü idari amirlerine ‘Bunu içselleştirin’ diyor. Bu, kanunsuz, Anayasa’ya aykırı emir, ahlaksız bir telkin.
Bu seçimin sonucuna etki edecek şekilde mülki idari amirlerini nasıl talimatlandırabilirsin? Polis bandosu, çıkıyor AK Parti marşı çalıyor. Bu eleştiriliyor, kendini savunan bir metin yazıyor, o metnin içinde de yine Türkiye Yüzyılı’nı sahiplenmek var. Dönüyorsunuz sonra, Emniyet Genel Müdürlüğü, jandarma… Süleyman Soylu’ya siyasi eleştiriler yapılıyor, Süleyman Soylu korkağı sipere yatmış, yattığı siper jandarma ve polis. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün arkasına saklanıyor. Dedirtiyor ki ‘Bize laf ettiniz’. Hayır, Süleyman Soylu’ya laf edildi. Süleyman Soylu eleştirildi.
“BİR GÜNDE TAK, TAK, TAK”
Burada siyasetçilere ayar veren açıklamalar yapıyorlar. Parlamenter sistemde olsak, gensoru yetkisi milletin elinden alınmamış olsa, dört başı mahmur üç tane gensoru. Bir günde tak, tak, tak. Kim koruyor bunu? İşte bu ucube sistem koruyor. Rejime kasteden Anayasa koruyor. Öyle olunca da böyle bir durum... Vicdanı olan herkese söylüyorum; altı ay sonra seçim oldu, polis bandosu… Ben, bizim kazanacağımızı düşünüyorum. AK Parti’ye oy vermeyi düşünenler bir düşünsün. Polis bandosundan CHP’nin seçim şarkısını duymak hoşunuza gider mi, 7 ay sonra?
Silahlı kuvvetlerin, polisin, jandarmanın, elinde silah bulunduran herkesin siyasilere ayar vermesi darbedir. Bunun hep karşısında olduk. E-muhtıraya da karşıyız. 15 Temmuz’da hep birlikte direndik burada.
Tabii bunların hiç birisi saray ve Recep Tayyip Erdoğan’dan bağımsız değildir. Kalem onun elinde. Onun mürekkebinden çıktı Süleyman Soylu. Onun için hâlâ memleketi utandırmaya devam ediyor. Süleyman Soylu, Recep Tayyip Erdoğan’ın pis işlerini yaptırdığı bir araçtır. İlk seçimlerde millet o yetkiyi bize verene kadar kalem Tayyip Bey’in elinde. Süleyman Soylu’nun yaptığı bütün pislikler Tayyip Beyin bilgisi dahilinde oluyor. Bu ülkenin bir devlet kültürü var. Kusura bakmayın ama ne Osmanlı ne de Selçuklu’da yaşanmadı böyle rezalet.
“MESELEYİ BOYA, SIVA, PARAYA İNDİRMİŞSİNİZ”
Tepeden atma küstahlığına ihtiyacı yok Alevilerin. Bunun için reddediyor ve itiraz ediyorlar. Bu Meclis, tarihi meselelerde bir tavır koyuyorsa o isimle anılacak kanunlar yapar. Mesela Yassı Ada Kanunu’nu neden bir torbanın içine atmadık öyle? Neden? Neden adıyla, şanıyla, sanıyla tam bir iş birliği içinde yaptık? Bu kanunun adını ‘Aleviler ve Onların İbadethanelerinin Düzenlendiği Kanun Teklifi’ diye koyamayan zihniyet, kendini ihbar etmekte, kafasındaki durumu ikrar etmektedir. Bu kafa hangi kafa biliyor musunuz? Bundan yıllar önce, ‘Cemevi cümbüşevi’ diyen Recep Tayyip Erdoğan kafası. O kafanın sürdüğü nereden belli? ‘Cemevi cümbüşevi, cümbüşevi tabii ki Kültür Bakanlığı’na bağlı olacak’ diyor. Orası bir ibadethane. İbadethaneler nasıl konumlanıyorsa o şekilde karşılanmak durumunda. Bu şekilde üstenci tavırla reddeden, kendi durumunu ikrar eden ve kendi pozisyonunu itiraf eden bir durumdur. Siz, ‘Seçimlerde Alevilerden oy alabilir miyiz’ diye Alevilerin sorunlarına o kadar dışarıdan bakıyorsunuz ki meseleyi briket, boya, sıva, paraya indirmişsiniz.
Kendinize yakın gördüğünüz ve birlikte hareket ettiğinizi düşündüğünüz Alevi kuruluşlarının başında olanlar, geçmişte kararlar aldırdılar: Cemevlerinin ibadethane olduğu, Alevi çocuklarının istekleri dışında başka bir mezhebin din dersini zorunlu almak yerine seçecekleri şekilde din dersi almak istedikleri. Bunları duymaya korkuyorsanız, mesele buysa çıkın bunu söyleyin. Alevilerin talepleri ne boyadır ne sıvadır. Alevilerin talepleri, eşit yurttaşlıktır. Onun dışında, göz boyamak için ‘Duvar boyası parasını ben ödeyeceğim’ diyenlere Alevilerin karnı toktur. Alevi açılımı yapmayı bekleyenler, Alevi dedenin kaşını açtılar, burada Meclis’in önünde.
Milli Eğitim Bakanı, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda ballandıra ballandıra kendisini övüyor. Bugün eğitim alanında örgütlü iki büyük sendika, Eğitim Sen ve Eğitim-İş, ‘Kardeşim, öğretmenlik kariyer basamakları sınavına itiraz ediyoruz’ diye Milli Eğitim Bakanlığı’nın önünde açıklama yapmak istediklerinde, onları alıp yaka paça gözaltına alıyorsunuz. Şu anda Eğitim-İş Genel Başkanı ve yöneticileri, Eğitim Sen’in merkez yöneticileri gözaltında. Milli Eğitim Bakanı da rakam veriyor. Bir yandan bize gözaltına alınan öğretmen sayısı geliyor, bir yandan da Mahmut Özer’in yalan yanlış rakamları sevk ediliyor. Milli Eğitim Bakanı’nın açıkladığı veriler… Okul öncesi okullaşma oranı 81,63. Milli Eğitim açıklamış, ‘Burada yüzde 97’ye çıktık’ diyor. İlkokulda okullaşma oranı, bakanlık istatistiğine göre oranı 93,16. ‘Burada 99,63’ diyor.
“HDP, MİLLETİN VERDİĞİ GÖREVİ YAPAN BİR PARTİ”
Biz HDP’yi; CHP, İYİ Parti, MHP, AK Parti gibi milletin Meclis’e yolladığı, milletin verdiği görevi yapan bir siyasi parti olarak görüyoruz. 6,5 milyon kişi oy vermiş buraya. Biz, onlarla oturur, görüşür, konuşuruz. Sorun yok. Buna ‘Terörist seviciler’ diyen Devlet Bahçeli’nin lafının dönüp de Tayyip Bey’e gitmesi ironik bir durumdur. Ne bundan önce ne bundan sonra HDP’ye oy veren seçmenle bulunacak ilişkiler açısından, Devlet Bey’in dün ettiği küfrün, evveli gün ettiği küfrün, ne dün yaptığı övgünün bizce bir kıymeti yok. CHP olarak, halkın ‘beni temsil ediyor’ dediği her meşru muhatapla görüştük, görüşürüz.
“ANAYASAYI DEĞİŞTİRİRİZ AMA HER GÜN ANAYASA’YI ÇİĞNEYEN BİRİYLE DEĞİL”
‘Temel hak ve özgürlüktür, bu konuların referanduma götürülmesi yanlıştır’ dedik ama Tayyip Bey de aynısını söyledi. Tayyip Bey, tuttu bundan iki hafta önce, ‘Hadi referanduma gidelim’ dedi. Anayasayı değiştiririz ama her gün Anayasa’yı çiğneyen biriyle değil. Kendisine yapılmış bir Anayasa’ya bile uymayan biriyle değil. Milletin vereceği yeni görevden sonra yeni parlamento ile yeni anayasa yapacağız. Orada her türlü özgürlük olacak, Alevilerin sorunları da olacak. Başörtüsü meselesiyle ilgili en ilerici adımlar da olacak.
180 derecelik yeni bir U dönüşü yaparak, bunu doğru bulmadığını söylemiş. Esas mesele şu; Anayasa’nın sizin yönettiğiniz anayasasızlaştırılmış bir ülkede kıymeti yok ki. PMD Başkanı oturuyor karşımızda. Burada nal gibi yazıyor karşımızda. ‘Basın hürdür, sansür edilemez.’ Anayasa’da o yazarken geçen hafta 29’uncu maddeyi geçirdiler, sansür yasasını geçirdiler. Bugün basın hür ve sansür edilemiyor mu? Fahrettin Altun ‘makas’ deyince neden bütün basın mensupları gülümsüyor. Gazetelerin son sayfaları Whatsapp’tan gitmeden basılamayan bir ülkede, ‘Basın hürdür, sansür edilemez’ yazıyor. İş, oraya ne yazdığınız değil, o anayasayı ne kadar benimsediğinizden başka bir şey değildir.
BAHÇELİ’NİN SORU ÖNERGESİNE VERDİĞİ YANITI HATIRLATTI
Diyor ki ‘Devlet Planlama Teşkilatı’nın genelgesi ile yurt içi eğitim ve seminerler sitesine girecek kişilere çarşaf, tesettür yasaklanmıştır diye genelge çıkmıştır’. Önergeye şöyle cevap vermişler. Çağdaş olmayan kıyafetlerin kabulünün uygun olmadığının düşünüldüğü, hiçbir akımın temsiline ya da simgelerin sergilenmesine izin verilmemesine dikkat edildiği, gördükleri lüzum üzerine ilk defa 2000 yılında kılık ve kıyafet konusunda duyuru yapıldığı bildirilmiştir. Başörtüsünü ‘çağdaş olmayan kıyafet’ olarak niteleyip, ayrıca şunu söylüyor; ‘başörtüsünün sitelere kabul edilmediği, Anadolu usulü geleneksel bir şekilde bağlayış başörtüsüne ise izin verildiği’… Hani vardı ya 28 Şubat’ın, ‘Annem gibi bağlarsan olur da simge şeklinde bağlarsan olmaz’ filan lafları. Aynen bunu söylüyor. Diyor ki ‘geleneksel bağlasınlar, yoksa sokmayız’. Helalleşelim değil mi? Devlet Bey; soru önergesini Başbakan Yardımcısı’yken Devlet Bahçeli yanıtlıyor. Buyurun, A Haber son dakika girebilir. Niye girmesin? 21 Haziran 2000’de cevaplamış. Doğru Yol Partili bir milletvekilinin sorusu üzerine MHP’nin bugünkü Genel Başkanı, o günkü Başbakan Yardımcısı.”
Özel, Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanı Cihan Kolivar’ın ekmeğin üretim maliyetiyle ilgili açıklamasının ardından tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk edilmesini şöyle değerlendirdi:
“Cihan Kolivar’ın açıklamalarını okuduğumda, ekmeğin maliyetinin çok yükseldiğini, üretemediklerini, ama ekmeğin insanlar için temel tüketim olduğu kısmı ve bununla ilgili yaptığı eleştirilere katılmamak mümkün değil. Ama devamında bir kısım var, o kısım da gerçekten okuyunca bunun böyle ifade edilmesi, bir partiye oy veren ve iktidarda tutan insanlara bu sözlerin söylenmesi hoş değil, eleştirilir. Sözdür, şiddet çağırmıyordur. Buna siyaseten cevaplar verilebilir. Ben de siyaseten eleştirmek isterdim. Ama AKP, Ömer Çelik hedef göstererek, sonra gözaltı, şimdi tutuklama talebi. Bir düşünce ifade edilmiş, sözün karşılığında söz söyleyebilecek yetkinlikte olmak lazım. Ömer Çelik, bu yetkinlikte olmayıp ‘Ben bunu yapamıyorum, savcı yapsın, hakim yapsın, ibreti alem olsun’ deyince lüzumsuz bir noktaya doğru gidiyoruz. Millete, o kişiye oy verenlere şikayet et. Ama ekmeğe muhtaç olma meselesinden nasıl bir karın ağrıları varsa devamındaki cümleler üzerinden bir şey yaratmaya çalışıyorlar."