Ruşen Çakır: İslami hareket merkeze taşındı, sıra HDP'de
Gerçek Gündem seçime giderken gazeteciler, siyaset bilimciler, analistlerle siyasetteki gelişmeleri değerlendiriyor. İlk bölümde gazeteci Ruşen Çakır, Milli Görüş paltosundan çıkan iktidar ve muhalefetteki partileri, Altılı Masa’yı ve HDP’yi anlattı.
Türkiye eskilerin deyimiyle seçim sath-ı mailine girdi. 6 ay içinde bir tarihte seçim yapılacak. Muhalefete de iktidara göre de cumhuriyet tarihin en kritik seçimi yaşanacak. Zamanında yapılırsa Haziran’da Cumhurbaşkanı ve Meclis’in yeni üyeleri seçilecek.
Büyük bir olasılıkla seçim erken yapılacak, ama tarihi belirsiz. Muhalefetin adayı ya da adayları önümüzdeki günlerde ortaya çıkacak. Erdoğan iktidarını korumak için elindeki bütün kartları oynuyor. İBB’ye kayyum atanması tartışılıyor, üçüncü büyük partiye Hazine yardımı kesiliyor. Üçüncü ittifak içinde tartışmalar var. Türkiye seçime giderken kafamızdaki soruları siyaseti yakından izleyen gazeteciler, siyaset bilimciler, analistlere soracağız.
İlk konuğumuz gazeteci Ruşen Çakır oldu. Çakır’ın, 1990’da yazdığı “Ayet ve Slogan”, Türkiye’de İslamcı hareketi anlamak için bir kılavuz, en azından bir giriş kitabı olarak klasikleşti. Çakır kitabı yazdığında Milli Selamet Partisi’nden Refah Partisi’ne dönüşen parti daha İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni almamıştı. Sol gelenekten gelen Çakır’ın “Ayet ve Slogan”ı, solculara, sekülerlere bilmedikleri bir dünyayı anlatıyordu. Gazeteciliği sırasında da bu hareketi yakından izleyen, haberler yapan Ruşen Çakır’a hem Milli Görüş geleneğinden gelen, partileri kapatılan, badireler atlatan ama nihayetinde Türkiye’nin 20 yılını belirleyen, üstelik hem iktidar hem de muhalefet olan hareketi sorduk.
HEPSİ MİLLİ GÖRÜŞ’ÜN PALTOSUNDAN ÇIKTI
Nihayetinde iktidardaki AKP her ne kadar ilk başta Milli Görüş gömleğini çıkardığını söylese de ağırlıklı olarak Fazilet Partisi’nden gelen kadrolar tarafından kuruldu. 2002 seçimlerinden sonra kapatılan Fazilet’in yerine kurulan Saadet Partisi muhalefette, ayrılan “gençler”in kurduğu AKP ise iktidardaydı. Zaman içinde AKP’den de Saadet’ten de ayrılanlar oldu. Bu iki parti dışında Milli Görüş paltosundan çıkan Deva, Gelecek, Yeniden Refah partileri de artık seçim yarışında yer alacak.
Seçim araştırmaları ve Anketler çoğu zaman yanıltıcı olduğundan bu yıl yapılacak seçimlerde bu partilerin toplumdaki gerçek karşılıklarını görmeyi umuyoruz.
Yıllardır bu alanda çalışan Ruşen Çakır’a göre, Türkiye Cumhuriyeti uzun yıllar dindarları sistem dışında tuttu ve bu hareketler hep marjinal olarak görüldü.
”DEVA PARTİSİ SANKİ İKİNCİ BİR ANAP GİBİ”
Ancak Refah Partisi’nin 1994 yılında belediyeleri alışı, ardından Refah-Yol hükümeti ama esas olarak 20 yıllık AKP iktidarı durumu değiştirdi. Artık İslamcılık ya da İslami hareketin “merkezi bir hareket” olduğunu söyleyen Ruşen Çakır “İçindeki farklılıklara rağmen yekpare yol aldılar ama merkeze taşındıktan sonra bölünmeler başlandı” diyor.
Çakır aynı kökenden gelen partiler arasındaki farkı ise şöyle tanımlıyor:
“Bana göre Gelecek Partisi eski Refah Partisi’ne daha yakın. Saadet Partisi eski Milli Selamet Partisi’ne daha yakın. Refah Partisi zaten Erbakan adı üzerine inşa oluyor. Deva Partisi sanki ikinci bir ANAP gibi.”
“ERDOĞAN ARTIK SADECE DİNDAR DEĞİL, POPÜLER OTORİTERİZM YAPIYOR”
Bu dikkat çeken saptamasından sonra Çakır, şöyle devam ediyor:
“Yani artık İslamcılık, dindarlık vesaire. Türkiye'de ana akım. Ana akım olduğu için de farklı nedenlerde farklı duruşlar var. Artık bunlara İslamcı demek çok da anlamlı olmuyor. Şöyle düşünelim: Yakın bir zamana kadar Batı medyası, Batı düşünce kuruluşları vesaireler AKP'ye ve Erdoğan’a esas olarak İslamcı olarak bakıp onu dünyadaki İslamcı hareketlerle mesela Müslüman Kardeşler’le yok Pakistan'daki hareketle, hatta Taliban'la ya da İran rejimiyle kıyaslardı. Ama ne zamandır neyle kıyaslıyorlar? Orban ile, Putin ile eski Filipinler eski Başkanı Duerte ile ya da eski Brezilya Başkanı Bolsonaro ile hatta Trump'la… Popülist otoriter liderlerle. Çünkü ne oldu Türkiye'de? İslamcılık artık merkezileşti ana akım oldu. Erdoğan da artık içeride ve dışarıda, -tabii ki dindarlığını herkes biliyor ama- esas yanı otoriterliği, popülizmi oldu. Dolayısıyla biz de bu İslami hareketten türemiş partilerin İslami yönlerini vurgulayacağız ama mesela diyelim ki son günlerdeki çıkışlarıyla DEVA Partisi daha daha bir farklı bir yerde duruyor. İşte ötekisi daha eski tarz İslamcılık yapıyor. Erdoğan popüler otoriterizm yapıyor diye ayıracağız. Artık eski defterler eski haliyle kalmadı.”
BABACAN GEÇ KALDI
İlk kuruldukları dönemde Gelecek ve Deva partilerine büyük ilgi olduğunu vurgulayan Çakır, daha sonra bu partilerin kendilerini yenileyemediğini söylüyor.
Ali Babacan’ın son çıkışlarıyla AKP’den kaçan Kürtler’in oylarını alıp alamayacağını sorduğumuzda ise “Artık çok geç, bu çıkışları daha önce yapmalıydı” diyor.
“KILIÇDAROĞLU O MASANIN SÜRMESİ İÇİNDE ADAYLIK MESELESİ HARİÇ ACAYİP ALTTAN ALIYOR, TAVİZ VERİYOR”
Ruşen Çakır Altılı Masa’yı ise şöyle değerlendirdi:
“Bir zamanlar biliyorsun ‘milli mutabakat’ diye bir şey vardı ya da tarihsel uzlaşma. İlk tarihsel uzlaşmayı biz 70'li yıllarda İtalya'da gördük. İtalyan Komünist Partisi’nin merkez partileriyle işbirliği yapma ihtimali üzerine kurulmuştu. Sonra Türkiye'de 1991 seçimlerinde SHP ile Doğru Yol Partisi’nin yaptığı bir anlamda öyleydi. Geçmişte tabii CHP-Milli Selamet Partisi koalisyonu var ama o, tam öyle değildi. Şimdi yaşadığımız olay aslında bunun bir yeni hali. Arada sırada edilen ‘Türkiye ittifakı’ diye bir laf var. Türkiye ittifakının bir kopyası. Çünkü burada baktığımız zaman Kürtler dışında siyasetin bütün yelpazenin tüm tarafları var. Merkez sol var yani CHP'yi öyle sayarsak, MHP’den türemiş ama merkeze gelecek gelme iddiasındaki İyi Parti var, İslami hareketten kopmuş üç tane parti var ki özellikle DEVA merkeze oynama iddiasında. Bir de tarihsel olarak merkezde olan bir partinin (Demokrat Parti) bugünkü silik bir kopyası var ve baktığın zaman bütün yelpaze Kürtler hariç var. Kürtler de bir şekilde dahil olmak istiyorlar. Buna masaya olmasa bile Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden dahil olmak istiyorlar. Ama sağ partiler özellikle de İyi Parti başta olmak üzere, -diğerleri o kadar değil- ama özellikle İyi Parti bir refleks veriyor. Şaşırmadığımız bir refleks veriyor. Oraya açıkçası en yakışan CHP'nin liderliği. Çünkü aksi takdirde ne olurdu? Sağ bir partinin liderliği olsaydı CHP orada çok ezilirdi. Şu haliyle CHP hem lider olması doğal çünkü en yüksek oyu ağlıyor ama hepsi sağda tanımlanabilecek beş parti artı bir parti. Ve Kılıçdaroğlu o masanın sürmesi içinde acayip alttan alıyor, taviz veriyor. Bir tek adaylık mesele hariç. Orada da kendisini dayatmak istiyor ki orada da sorun çıkıyor.”
HDP KİLİT PARTİ
Röportaj yapıldığında HDP daha kendi adayını çıkaracağını açıklamamıştı. Büyük baskı altında ve kapanma tehlikesi yaşayan HDP’yi sorduğumuzda Ruşen Çakır milletvekili seçimlerinin olmasa da Cumhurbaşkanlığı seçiminin kilit partisinin HDP olduğunu söylüyor ve kamuoyu yoklamalarına göre HDP aday çıkarsa bile seçimin ikinci tura kalacağını hatırlatıyor.
Bu durumda HDP seçmeninin oyunun çok kıymetli olduğunu söylüyor. Altı yıldır cezaevinde tutulan Selahattin Demirtaş’ın pozisyonuna da dikkat çeken Çakır, “Açıklamaları, en son yine bize verdiği röportajda da söyledikleriyle son derece kolaylaştırıcı bir rol oynuyor. Her ne kadar resmi bir sıfatı olmasa da HDP’nin önde gelen ismi hala. Daha ne yapsın? Yani söylenebilecek her şeyi söylüyor. Verebilecekleri tüm tavizi veriyorlar. Ama onlara ‘Ya siz taviz verin. Zaten ne yapacaksınız ki başka’ demek aşırı politize olan bu yapıyı başka yerlere sürükleyebilir” diyor.
Ruşen Çakır’a göre HDP’nin sol siyasetle kurduğu ilişkinin değerli ama partiyi merkeze çekecek başka isim ve çevrelerle de ilişki kurulması gerekiyor.
“İYİ PARTİ MERKEZE GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE YERLEŞEBİLSEYDİ, DAHA FAZLA KOPARIRDI”
MHP’nin uzun yıllardır politika üretemediğini, ama Cumhur İttifakı içinde olduğu için baraj sorunu yaşamadığını vurgulayan Çakır, İyi Parti’nin rolüne dikkat çekiyor
“İlginç bir şekilde son seçimde MHP'den İyi parti oy kayışı oldu ama MHP de AKP'den oy kaydığı söylendi 2018 seçiminde. MHP artık tam anlamıyla hiç siyaset üretemeyen ve sadece iktidarda kalmaya ayarlanmış bir parti gibi. Eğer İyi Parti merkeze güçlü bir şekilde yerleşebilseydi, mesela yeni bir Doğru Yol Partisi gibi bir parti olabilseydi daha fazla da koparırdı. Normal şartlarda ülkücü hareket yeni kuşaklardan beslenir, gençlerden beslenir. Ama anladığım kadarıyla son dönem gençlik kesimindeki etkileri mesela 10 yıl öncesine nazaran zayıf. Yani kendini yenileyemeyen bir hareket söz konusu ve son yaşanan olaylar da bunu gösteriyor. Büyük ölçüde hep müdafaada olan bir hareket. Yani böyle bir şey söyleyebilen bir şey vaat eden bir hareket değil. Bir de iktidarın parçası da olunca tam anlamıyla statükocu oldu. Dolayısıyla MHP'nin bu seçimde kaderi AKP ve Erdoğan'a bağlı.”