Karamollaoğlu: Anayasa tartışmaları üzerinden toplum kutuplaştırılıyor
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, partisinin genel merkezinde basın toplantısında konuştu. Karamollaoğlu, "Anayasa tartışmaları üzerinden, toplumu başı açık-başı kapalı, laik-dindar diye kutuplaştırarak oy devşirme hesabı yapmaktadırlar" dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, bugün partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Karamollaoğlu konuşmasına başlarken İstanbul'da yaşanan selde hayatını kaybedenlerin ailelerine baş sağlığı diledi.
Karamollaoğlu, "Sayın Erdoğan, anayasa tartışmalarını bir yerel seçim stratejisi olarak gündeme getirmektedir. Kanaatimiz budur. Enflasyon, hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı konuşulmasın diye suni bir gündem oluşturma peşindedir. Aldığı vergiler, ödediği faizler konuşulmasın diye gündemi değiştirme peşindeler. En vahimi de anayasa tartışmaları üzerinden, toplumu başı açık-başı kapalı, laik-dindar, sağcı-solcu diye kutuplaştırarak oy devşirme hesabı yapmaktadırlar. Biz bu oyuna asla gelmeyeceğiz, düşmeyeceğiz” dedi.
Basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Karamollaoğlu şunları söyledi:
"Günler, aylar ve yıllar geçti, geldi 2023 ve işte çoktan gidiyor bile. Tutulmayan sözlerle, suya düşen umutlarla, 180 derece sapma gösteren hedeflerle birlikte işte geldi ve gidiyor 2023. İnsanımıza vadedilen neydi, gerçekte ne oldu? Hedefler nelerdi, sonuçlar ne oldu? Hedef yıllık tek haneli enflasyondu, sonuç aylık çift hanelere yaklaşan enflasyon oldu. Kişi başı milli gelirde hedef 25 bin dolardı, sonuç 10 bin doların dahi altına düşüş oldu. İstihdamda, ihracatta, yatırımlarda ve geri kalan onlarca başlığın hiçbirinde hedefler tutturulamadı. Aksine her geçen yıl bu hedeflerden çok daha uzaklaşıldı. Bir insanın sözleri iddia, yaptıkları ise ispattır. Bir siyasi partinin de seçim öncesi verdiği sözler iddia, iktidar olduktan sonra bunları yerine getirmesi ise ispattır. Bir siyasi partinin seçim başarısı başka, bir iktidarın ülkeyi yönetme başarısı bambaşkadır. Evet, AK Parti ve Sayın Erdoğan, 20 küsur yıldır girdiği her seçimi kazandı. Peki 20 yılın ardından gelinen noktaya baktığımızda sonuç nedir? Maalesef hüsran. Seçim kazanma hususunda ne kadar başarılılarsa, ülke yönetme konusunda ise bir o kadar başarısızlar.
İBRAHİM GİBİ SÖZLER SÖYLÜYORSUN, AMA NEDEN NEMRUTÇASINA HAREKETTE BULUNUYORSUN: Enflasyon rakamları açıklandı. TÜİK’in resmi verilerine göre; ağustos ayında enflasyon aylık bazda yüzde 9,09 artarken, yıllık bazda bu artış yüzde 58,94 olarak gerçekleşti. AK Parti iktidarı, böylece Cumhuriyet’in yeni yüzyılında yeni bir rekora daha imza atmış oldu. Cumhuriyet tarihinin en yüksek enflasyon artışlarından biri yaşandı. Ama seçim öncesi ne diyorlardı? 'Enflasyonun belini kıracağız, enflasyonu tek haneye indireceğiz.' Peki seçimden sonra ne oldu? Enflasyon milletin belini kırdı ve kırmaya da devam ediyor. Seçimden önce ne diyorlardı? 'Faizler düşecek. Bu can bu tende olduğu sürece faizler artamaz.' Fakat seçimden sonra ne oldu? 750 baz puan birden artışla faiz rekoru kırıldı. Feridüddin Attar, İlahiname adlı eserinde şu soruyu sorar; 'İbrahim gibi sözler söylüyorsun, ama neden Nemrutçasına harekette bulunuyorsun?' Seçim öncesi bal-şerbet vadedip, seçim sonrası neden millete zehir içiriyorsunuz? Hangisi gerçek sizsiniz? Seçim öncesi güzel vaatlerde bulunanlar mı, seçim sonrası acı faturayı millete kesenler mi? Yıllardır 'seçime kadar idare et, seçimden sonra millete kemer sıktır' politikasını güdüyorsunuz. Hiçbir iktidara tanımadıkları zamanı size tanıyan insanlarımızdan hâlâ zaman istiyorsunuz. Referandum olur, 'Burada bize evet oyu verin, sonra ülkemiz uçacak' dersiniz. Genel seçim olur, 'Burada iktidarı bize verin, o zaman görün nasıl sorunları çözeceğiz' dersiniz. Yerel seçim olur, 'Belediyeleri bize verin, uyum olsun' dersiniz. 300 yetmez, 400 vekil istersiniz. Aldığınız vergiler yetmez, üstüne yeni ek vergiler istersiniz. Pandemi olur, IBAN verip para istersiniz. Deprem olur, dönüp milletten yardım istersiniz. Soruyorum, Allah aşkına, siz bu milletten daha ne istersiniz? Bugüne kadar ne istediniz de millet vermedi, ne istediniz de alamadınız?
İKTİDAR, ŞİMDİLERDE YENİDEN YENİ ANAYASA TÜRKÜSÜNÜ DİLİNE DOLADI: İktidar, şimdilerde yeniden 'yeni Anayasa türküsünü' diline doladı. Keşke samimi olsalar, keşke hakikaten ülkemizin ve insanımızın ihtiyaçlarına uygun yeni bir anayasa yapmak gibi bir dertleri olsa. Keşke önce var olan yasalara uysalar da sonra bunların eksikliklerini tartışmaya geçsek. Keşke ülkemizin gerçek gündemleri konuşulmasın diye değil de gerçekten ülkemizin problemlerini gidermek adına bu konuyu gündeme getirmiş olsalar... Evet, Sayın Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi Türkiye’yi darbe anayasası ayıbından kurtarmalıyız. Evet, ülkemizi sivil dili ve içeriğiyle bugünü ve yarını kucaklayan yeni bir anayasaya kavuşturmalıyız. Evet, 85 milyonun tamamının sahipleneceği ve 'işte benim anayasam' diyerek baş tacı edeceği bir metni, artık milletimizin takdirine sunmalıyız. Ancak bu konuda da maalesef iktidarın niyetiyle ilgili ciddi şüphelerimiz var. Nitekim bu iktidar ne zaman başı sıkışsa; ya yeni bir anayasa tartışması başlatıyor, ya da yeni bir ekonomi modeli açıklıyor. Ne var ki Sayın Erdoğan’ın yeni dediği her şey ülkeyi eskisinden daha beter hale getirdi. Yeni ekonomi modeli dediler, ekonomiyi tarihin en derin krizlerinden birine sürüklediler. Yeni sisteme geçiyoruz dediler, ortada sistem diye bir şey bırakmadılar. Ve maalesef iktidar, yeni anayasa önerisinde samimi değildir. Sayın Erdoğan, anayasa tartışmalarını bir yerel seçim stratejisi olarak gündeme getirmektedir. Kanaatimiz budur. Enflasyon, hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı konuşulmasın diye suni bir gündem oluşturma peşindedir. Aldığı vergiler, ödediği faizler konuşulmasın diye gündemi değiştirme peşindeler. En vahimi de anayasa tartışmaları üzerinden, toplumu başı açık-başı kapalı, laik-dindar, sağcı-solcu diye kutuplaştırarak oy devşirme hesabı yapmaktadırlar. Biz bu oyuna asla gelmeyeceğiz, düşmeyeceğiz.
TÜRKİYE’NİN GERÇEK GÜNDEMİ İŞSİZLİKTİR, YOLSUZLUKTUR, YOKSULLUKTUR: Saadet Partisi olarak, ülkemizin yeni bir anayasadan önce yeni bir anlayışa ihtiyaç duyduğu kanaatindeyiz. İnsanımızın anayasa değişikliğinden önce zihniyet değişikliğine ihtiyaç duyduğunu biliyoruz. Zira Türkiye’nin gerçek gündemi çöken ekonomi, sürdürülemez hale gelen iç ve dış borçtur. Türkiye’nin gerçek gündemi işsizliktir, yolsuzluktur, yoksulluktur. Halk zamlarla, vergilerle ezilirken; bankaların rekor karlar elde etmesidir...Türkiye’nin gerçek gündemi ekranda 'nas var' diye bağırıp, gerçekte Türkiye’yi faiz lobilerine teslim eden sakat anlayıştan vazgeçmektir. Türkiye’nin gerçek gündemi bitirilen tarım, yok edilen hayvancılıktır. Yapılan yanlış yatırımlar, yürütülen yanlış politikalardır. Bu ülkede çalışanların yüzde 40’ından fazlası asgari ücretle çalışmaktadır. Asgari ücret veya biraz üzerinde maaş alanlarla birlikte bu oran yüzde 80’lere ulaşmaktadır. Türk-İş’in verilere göre; açlık sınırı 12 bin lirayı aşmış, yoksulluk sınırı ise 40 bin liraya dayanmıştır. Yani ülkemizde memur maaşları dahi yoksulluk sınırının epey altındadır. Biz hâlâ neleri konuşuyoruz? Siz hâlâ hangi yüzle, rakamlara takla attırarak pembe tablolar çizmeye çalışıyorsunuz? 'Ekonomi büyüyormuş.' O zaman 85 milyonun sofrasındaki ekmek her geçen gün neden küçülüyor?
YOLSUZLUK YAPANLAR ÖDÜLLENDİRİLİYORSA, O ÜLKEDE AHLAKIN A’SINDAN DAHİ BAHSEDİLEMEZ: Bir ülkede, 7 bin 500 lirayla emekliler bir ay geçinmeye çalışırken, bir avuç insan onu tek seferde bir ayakkabıya veriyorsa, 11 bin 400 lirayla milyonlarca aile bir ay hayatta kalmaya çalışırken, bir avuç insan bu rakamı bir akşam yemeğinde harcıyorsa, 20-25 bin lirayla işçi ve memurlar bir ay ailesini geçindirmeye çalışırken, bir avuç insan tek seferde bir takım elbiseye o parayı veriyorsa, o ülkede adaletin A’sından dahi bahsedilemez. Halk inim inim inlerken, iktidar ve yandaşları keyif çatıyorsa adil bir yönetimden kesinlikle bahsedilemez. Bir taraftan alın teriyle elde ettiği helal kazancıyla geçinemiyorsa insanlar, diğer taraftan yolsuzluk yapanlar cezalandırılmak yerine adeta ödüllendiriliyorsa, o ülkede ahlakın A’sından dahi bahsedilemez. İşte bu nedenlerle biz 'önce ahlak ve maneviyat' demeye devam edeceğiz. Önce adalet, her daim adalet ve herkese adalet demeye devam edeceğiz. İsraf ve faiz ekonomisi değil, üretim ve istihdam ekonomisi demeye devam edeceğiz.”